...



ey Aşk
bugün şirinliğinin yağmurundan eskimedi gözlerim
sazımı alıp tıngırtdatmadım da henüz
ezberimde uçuşan o çocukluğumun notaları
ahhh nasıl da deli
nasıl da serseri
mi, mi, la, sol, la
la, si, sol, la, fa
sol, mi, re, mi
"gökten bir çift suna uçtu
uçtu da bizim göle düştü
sunalar hey, sunalar"



ahhhh Aşk
çaykolik yada kahvekolik de olmadı hücrelerim
düşlerimi koydum anıların candan sandığına
uykusuzluk tavan yaptı gecemin üzerine üzerine
üşüdüm de
hani nerde
annemin mavi boncuklu battaniyesi
babamın(rahmetle) dua okuyan elleri



herhângi bir saatin çeyrek yarısının onda birinde
anasını, yedi sülalesini, yetmiş ceddini ağlatırken hasretin
bütün öfkemi zavallı bir elmadan çıkardım
aç göz midem bayram yaptı
ohhhh ne keyif
ne çakır keyif



hani cigara içmiyorum ya
yoksa duman duman tüttürürdüm
zamansız esen rüzgarın üstüne üstüne
her sarhoşluk sonrası
daha çok sen kokardım
daha çok promil üfleyip
seninle en güzel suçları işleyeyim diye



...sonra
ana-avrat küfür ederek çaresizliğime
bütün anıların buzullaşan çerçevelerini indirdim bir okla - onikiden
dokundum ki iki kutsal damla
koydum aklımı parmaklarımın cebirine
böldüm, topladım, çıkardım, çarptım
sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant
bir-iki-üç bilinmeyenli hayat denklemleri
şimdi gece gece nerden bileyim
bu haşatı çıkmış nefesimin hacmini
yamulmuş parmaklarımın enini, boyunu
sararmış saçlarımın çekim kuvvetini
sinir uçlarımın karekökünü
içimdeki özlemin şiddetini
nabzımın salisede kaç kez tepe taklat geldiğini



dedim ki;
kendine gel
kendine hâkim ol
kendinin hâkimi ol



birdenbire, kendimi unuttuğum
her yerde senin gülümseten suretin
-öptüm usulca sen duymadan Sen’den-
yüreğim senin döşünde huzurla atarken
en sımsıkısından sarıldım sana
karnına kavuşturdum dizlerimi



-bütün ruh kökümün
keşfetmediğin en ücra köşelerine dek nikâhlandım sana-

"Allah bir yastıkta kocatsın Aşk "
sen Alamut fedâisi gücünde
üç kez sadakâtini bağışla
ben sana o gül türbesinde bağışla(n)dım bile...




Nagihan ERGÜL

Saatler hep özlemi vurduğunda