13
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
1041
Okunma

Anlamsızlığı israf ediyorum ve
Yonttuğum cümlelerle büründüğüm
Cafcaflı neşemi muteber kılan
Sezgilerin marifetini göz göre göre,
Heba ettiğim ömre adıyorum.
Andığım, adlandırılmadığım;
Külfeti doğurgan yine de paye vermez düşüşlerle
Meşke dalmışken yeryüzü.
Hangi aklı evvel satırda kalmış ola ki aklım,
Dünden öve öve sağalttığım maziyi,
Toprak yolda ayak izlerimi
Ve tevafuk bellediğim o bilmece.
Randımanı düştü yitip gidenlerin,
Payidar olmasını dilediğim
Bezirgân başı cümlelerim:
Elim sende, demeye utanmıştım oysa
Ve sobelenmenin getirdiği o esef yüklü
Tedirginliğe değer biçip de
Görünmez bir kuvvete ansızın yenilmişken.
Şeceresini yığdığım kayıp sayfaları,
Adsız güncemden akan o derin irin,
Yazdıkça tüketeceğime türediğim
Kim bilir yaşadığım kaçıncı mevsim?
İndinde nefsin, hâsıl olan tekil dirayet;
Gönülsüz kelamlara sığınıp da
Gönülden dilediğim her surede
Ve kaybettiğim bilumum surette.
Tümden gelen coşkumu yerle yeksan eden
Devre arası yalnızlıkların tahakkümü;
Milim hesapların hicap yüklü seferberliği,
Kural tanımaz dünyaların doğurgan insafsızlığı
Belli ki mutluluğa teğet geçe,
Satılmışlığı hangi rakımsa
En yüksek sesi telaffuz eden,
Akabinde kovaladığım aşkı bertaraf eden.
Sükûnu yalnızlık iken tavaf edilesi,
Hangi hutbe ise gönülde yerleşik mertebesi;
Doyamadığım ömrün kim bilir hangi katresi,
İnsafına sığındığım masumiyet,
Beklemelerden ibaret kavuşulmazlığın
En son varılacak yakası.
5.0
100% (22)