24
Yorum
42
Beğeni
0,0
Puan
2983
Okunma

Herkesin bir meleği olmalı,şeytandan korunmak için
Zavallı, ölü bir şehir...
tüm istasyonları çürümüş...
raylarını toprak altına çeken,
verem otunun zafer çığlığı bir hengâme bu...
Nasılda mutlu,
arka sokak karanlığında,
güneşten yoksun tabutlarda uyuyan,
kalbi yoldan çıkmış cesetler...
Sustukça daha çok duyuyorum,
hamam böceği tıkırtılarını...
ağır başlı sükutuma rağmen,
çoğalıyor, düşmandan bozma,
kabare cümbüşü leş yiyici sesler...
Ben ki çoktan,
ölü bir yıldızım artık berzah-ı alemde.
elllerimi tut Robin.
siyah mezarlara inat,
peri tozlarıyla yankılansın özümün tınısı,
ve yolcu görsün,
yolcusuz yolun yeşil kıyısı...
Biliyor musun
Gözümü korkutmadı değil !...
bu puslu grilikte,
aynı kırılmışlık, aynı kangren hislerle,
adımıza konuşan, histerik, gizli dillerin zehri...
Sayende,
falezlere atmayı düşünüyorum,
bileklerini kestiğim,
ihtiyaç fazlası cümlelerimi,
ve
ezelden netameli,sefalet artığı anılarımı...
Aldırma,
bizi ölüm şarkıları büyüttü.
birazda aşk serpiştirip matem kesiği kalbimize,
ruhu tek parça güneş olmadık mı her zaman...
Gidelim şimdi !...
çirkin deniz kestanelerine sevimli isimler verip,
renkli payetlerle işlenmiş şımarık yakamozlar katalım denize...
sonra,
şehir merkezlerini es geçip,
tozlu topraklara saparak bulduğumuz her köy,
kasaba kahvesinde,
tahta iskemlelere çöreklenip,
"ne içersiniz" diye sorulmadan getirilen çayları yudumlayalım.
ve
eski püskü ama inadına hep tertemiz ,
kerpiç evlerin önlerinden geçerken ağır ağır,
pencere önünde ki çiçek isimlerini tahmin edelim birlikte...
Var mısın?
Öyleyse ölene dek,
Ellerimi bırakma Robin
Dilek USTA