0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
977
Okunma
.
Atmamak için yurdu ellerin insafına,
Etmemek için Türkü onun, bunun uşağı…
Adına ülkü denen bir sevdanın safına,
Girdi “ya Allah” deyip yetmiş sekiz kuşağı…
.
Kılavuz olacaktı çağdaş bilim ve sanat,
Türk’ün kutlu yüzünü görecekti kâinat…
Yazık ki, meçhul güçler bu saf inanca inat,
Henüz daha gök iken kırdı masum başağı…
.
O Eylül ile gelen, ne hazin bir fasıldı,
İdrakler şaştı kaldı, kim sahte, kim asıldı…
Kimisinin üstüne idam mührü basıldı,
Vatan toprağı oldu yiğitlerin döşeği…
.
Gerçi ülke için gam Türk’e şerefti, şandı,
Lakin söze sığmayan ıstıraplar yaşandı…
Kimi aç-susuz kaldı, kimi eşten boşandı,
Kimi oldu mafyanın tehdit, şantaj fişeği…
.
Günler tekrar yeşertti budanan bir hayali,
Ülkücülük külünden, doğdu anka misali…
Seferber etti Başbuğ iradeyi, mecali,
Yukarı döndü dava, giderken baş aşağı…
.
Başbuğ’un erken terki yürekleri dağladı,
Yalnız dost-düşman değil, gökler bile ağladı…
Sonra Türk’ün iktidar yollarını bağladı,
Yalnız ferdi hesaptan ibaret bir düş ağı…
.
Hala dinç “o” kalplerde ülkücülük şuuru,
Ve iktidar özleyen Türk’e hizmet gururu…
Şimdi kesme zamanı “Devlet” denen şu uru,
Olmaya razı sonra, her can dava eşeği…
.
Veli BOSTANCI