3
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1326
Okunma

hayatımın iki yılını yalnızken tükettim
çatı katında, bir apart dairesinde, sadece kendimle
sabah kalkınca günün özelliğini seçerdim
durmadan akan suyun dibine atlardım, nefesimi tutarak
önceki günden uyarlanmadan, gelişi güzel
belkide bu sebepten geceleri farklı saatlerde uyurdum
har vurup harman savururken zamanı
hasretini çekerdim, gereksinir bir yabancının
birisi yön göstersin diye beklerdim
aslında konuşurdum, var olmayan kişilerle
paylaşırdım kendimi doğmayacak bebeklerle
sürekli aynı yöne bakmaktan algılarım açılmıştı
doğunun ve batının önemini yitirdiği yerdeydim
beynimin yarısı temizlerken, yarısı kirletiyordu
oysa ben manzarası güzel bir ev istiyordum
son derece primitif bir odam vardı
üşütürdü ve rutubet kokardı, mağaradan farksızdı
bazen gizlenirdim, sıcak, kuytu bir köşeye
arkadaşım yanıma geldiğinde beni orada bulurdu
yüzü gülerdi ve elimden tutarak kapıyı gösterirdi
dışarıdaki devlerin ayak sesinden bahsederdi
ve ben yapmam gerekenleri hatırlayarak
neşelenip, gölgeden çıkarak, güneşe yükselirdim
anımsıyor musun?
kırılma noktasını nasıl yakaladığını
kalbinden fışkıran emsalsiz coşkuyu durduramamıştın
hiçbir düşüncenin giremediği büyüleyici bir atmosferi vardı
zaman girdaba benziyor, yüksekten uçarken seni vuruyor
ve tadına varamadan mutluluğun
en başa döndürüyor
her şey yeniden başlıyor
5.0
100% (8)