18
Yorum
34
Beğeni
5,0
Puan
2099
Okunma

En metruk tümceyi sır bildim;
Sırlı bir gecenin indinde;
Telaffuz edemediğim bir cümleden
Hüküm giydim,
Devrik bir gönle meyletmişim madem:
Hicap etmediğim gönülsüz bir serzeniş
Kıblemi yol bildiğim.
En telaşlı isyanı adsız ve yoldaş
Bir imgede terk edilmişliğim:
Hüzne dönük yüzümün asaleti,
Yaşları yol bildiğim.
Yas’a muhalif bir gönülden düşmüşüm madem
Ve belli ki görünmezliğin mabedinde
En melun suret,
Karadan ibaret kedere terk edilmişliğim,
Hali hazırda bir yok oluş,
Nazenin bir gölgeden ibaret
İken en demli sancı.
Gıyabında kısık bir terennüm
Sancıyan gamzelerin isyanında:
Açmamasına kapalı ve fevri bir kutuda saklı
Bilinmezin indinde kesif bir ahkâm
Soyutlandığım en rahvan iklimde büyüttüğüm
Çocuk sevinçlerimden arda kalan.
En sessiz özgürlük,
Yine sarkacında sevdaya gönül koymakla
Eş değer bir hüznün dingin ölümlü,
Damlayan nice rahmete delalet
Gök kubbenin seyri ki tekelindeyim her daim,
Kâh terk edilmişliğin kâh beyhude bir kelama
Yığdığım anbean.
İmler soluk en az yüzüm kadar,
Simleri neşesiz bulutların davetkâr fazlasıyla,
En az ölüm kadar.
Rükû ettiğim aşka dönmekle yüzümü
Görünmezin sükûneti kadar yüreğe iyi gelen;
Bir mabedin sırdaş hüsranı
Sadece Yaradan’la paylaştığım.
Kaygılar da ölümlü benliğin sarnıcında ve gizemli
Bir yok oluşun münafık telaşı,
Dinginliğin husumetinde.
Yine de kaybolmuşluğun girdabı,
Devingen ruhun telaşı
Ve fazlasıyla yaralı
Döşediğim her satır arası.
Söz de beyhude, iminde takıldığım,
Mutlak bir galibiyetin sırdaş yalnızlığı
Ruhun pervazından sarkıttığım;
Bana dair hangi suretse,
Varlığımın uzantısı;
El veren onca tahakkümden sızan
Ne çok gönül yarası,
İçinde saklı her dem
O ıssızlığın pervasızlığı.
5.0
100% (29)