12
Yorum
47
Beğeni
5,0
Puan
1462
Okunma
Sakınımlı suskun düşkün
Yüreğimdeki kuş uçtu
Uçtum pervanelerimle ürkek
Örselenmiş sabah düşüm
Çözmüş güneş bağrının düğümlerini
Şehrin üstüne kara gecede
Kara papyonlu bir fiyonk bağlamışlar
Yarasına yıkık duvarları hançerin saplandığı
Kötücül saatleri saklayan
Beyaz köpükleriyle yüzyüze kalır yıkanmış
Alacasıyla eskitilmiş gün!
Paslanmış bıçak
Demiri döven çekiç
Çivi çakan keser
Görünse bir nebze ufukta kızıllık
Galip gelsede sararan acılar
Gözyaşı şişelerin de her gün
Umutsuzluk sağılıyor
Ne tecellisi biter
İğreti duran cumbalı evlerin
Ne anıları biter sayısız
Terkedilmiş bahçeleri unutulmuş
Duvarları çökmüş
Uzaklara bakan köyler şehirler
Zifiri karanlık
Dağların slüetlerinde yosun tutmuş
Hücrelerinde camlar kırılıyor
Yabancı yüzlerin kırık hayallerini
Taşıyor cebinde daha dün gibi
İnziva odasına çekilmiştir
Rüzgarda taş basamakları
Gül ağacından oyulmuş
Duvarlarındaki toz tutmuş çerçevelerinde
Küf kokan tahta panjur açıldığında güneşin yansımasıyla
Çiçek desenli bir örtü gibi görünüyor
Tozlu soluk yıllanmış perdelerinde
Kelebekler uçuşur savurur gölgelerini
Tıpkı hayalet gibi
Geçmişin kokusunu kusar gözbebeklerine
Seni alnımın çatısına kazıyacağım
Salt hiçliğin akşam bahçesinde
Yüreğiyle dağları fethetmiş
Küçük pembe düşlü kız çocuğu
Her susuşun yaslanması gibi
Yağmur yemiş viran harabe kerpiç duvarlara benziyor
Yaslandığın her anı her hatıra..
Nurten Ak Aygen
28.10.2015
5.0
100% (30)