12
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
4476
Okunma

Gökte zöhre yıldızı bahçemin çiçeği gül
Muhammed’in kokusu sevginin saçağı gül
Bayrağımın al rengi, Isparta’mın goncası
Şu uslanmaz gönlümün kıyısı beceği gül
Çok nağmeler yazıldı, senin şanlı adına
Konu oldun nice OZANLARIN feryadına
Susayan şu dilimde sanki bitmeyen zemzem
İnan ki doyamadım “doyulmuyor” tadına
Bülbülü Mecnun ettin gizemin ile vurdun
Küllerini yedi kat “gökyüzüne” savurdun
Yok mudur sende vicdan! görmez misin olanı
Kor ateşlerde yakıp, kızgın çölde kavurdun
Dikenler kale olmuş, sanki sana muhafız
Dalında öter bülbül, gören sanıyor hafız
Salkım salkım kırmızı pembe olup açarsın
Sende ZİYA tükenmez, sende hüner sayısız
Duruşunda bir ahenk, renginde asalet var
Dalında bülbül ötüp eyledi hep ahu zar
Asırlar geçse bile, aşkınız bitmeyecek
O sana daim hasret, sense ona oldun yâr
Krallar sultanlar, seni başa, ettiler taç
Kâbe’nin örtüsünde mis gibi tüten siraç
Sen ey çiçekler şahı, Şeyda bülbülün aşkı
Çağlar gelse geçse de insanlık sana muhtaç
*
O ne güzellik öyle, tomurcuk bakıyorsun
Yeter etme eyleme “ciğerim” yakıyorsun
Selât-ü selâm olsun Muhammed Mustafa’ya
Ne büyük bir şereftir NURANİ kokuyorsun
Osman NURANİ 29 Eylül 2011
Becek: Köşe, bucak, uç
Ahu zar: ah çekip ağlamak, inlemek
Siraç: ışık, kandil
5.0
100% (10)