5
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1504
Okunma
Gün geçtikçe
hayatımın anlamı
her taşın altından çekiliyordu.
Hangi köşeyi dönsem,
biliyor musun,
güne, güneşe, geceye
durmadan ağlıyordum.
Yanlış insanlarla
zorla sürüyordu günlerim.
Uzaklarda patlıyordu savaşlar,
çocuklar suskunluğa gömülüyor,
dünya ağır bir keder kokuyordu.
Ben de
gelmişime geçmişime
öfkeyle sövüyordum.
Sonra…
sonra sen oldun.
Bir buluttun;
başımı yaslamak istediğim.
Biraz berrak,
biraz bulanık,
rüyaların sarhoşluğunda.
“Ütopyaya bir durak kala,” diyordum,
elini sımsıkı tutacağım.
Daha yol varken önümüzde
bir gürültü koptu ansızın,
bu kez çok yakınımızda.
Ve sen,
dumanın içinde
sessizce kayboldun.
İşte buydu
bizim hikâyemiz.
Bugün,
sevdiğin fakir karanfillerle geldim sana.
Sevgilim,
sen hâlâ bir bulutsun;
başımı yaslamak istediğim.
Biraz berrak,
biraz bulanık,
rüyaların sarhoşluğunda.
“Ütopyaya bir durak kala,” diyorum yine,
elini sımsıkı tutacağım.
5.0
100% (7)