18
Yorum
41
Beğeni
5,0
Puan
1682
Okunma

Müebbet iklimler tarafından kuşatılmış
Can pare ve saydam kalbin o çalınmış sükûtu,
Hele ki demlenmiş kaygıların mihrabı iken
Şu çalan şarkıdan sızan;
Gönül koyduğum en vakur imge
Adsız ve sırnaşık bir aşk kadar keyfe keder,
Islak kuyuların girdabına yığdığım efkâr
Şu solgun mabedin girizgâhına konan.
Keşkelerle donatmıştım öncesinde rotamı
Ve yüzü dönük bir mabedin güneşe duyduğu aşkı
Asla abartmamıştım bil ki gün öncesi.
Hele ki yağmurun yıkadığı gönlün
En beyhude feryadı iken
Dilimdeki şu anlamsız düğüm.
Bir menkıbeden arda kalan tek bir hatıra belki de;
Yoldan çıkmışlığı gönlün ki en kırık mızrabı
Yâd ettiğim şu sefil hüznün ikrarı.
Yine de dilime pelesenk sevdanın nazenin tınısından
Boş boğaz bir imgenin kefareti,
Ödemekle yükümlü gönül ve en sakil ve tek bir hece;
Pervazında aşkın nasıl da dokunaklı bir şarkı
İçinde yitip kaybolduğum.
Bir elimde düş pazarı yalnızlık,
Heybemde sadece aşk ki yüreğin ikrarı
Ve müebbet iklimlere çarptırıldığım
En deli hezeyan.
Gidip gelmelerden ibaretim ne yazık ki,
Hele ki tasarrufunda en korunaklı tümcenin,
Adsız gölgelerden yadigâr
Ve tortusu çökmüşken gayya kuyusuna.
Bir devrin kapanmaz yarası,
Bir hutbenin yürek burkan tınısı
Yine de bahşedilmiş en gonca hatırat,
Atalarımdan gönle kazılmış en derin mabet,
Şu sefil faninin sırça köşküne dadanmış engin bir gaflet kadar
Adı konmamış dürtülerden taşarken bitimsiz nefreti ile
Saplanmak çamura nasıl bir hengâmedir ki,
Asılı kalmaktan bin beter sonsuza.
Ve tekerrür eden tek bilmece;
Bilinmezin indinde ve seyrüseferinde sevda denen ganimetten
Yüreğe dolan.
5.0
100% (35)