8
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1575
Okunma

dudağıma suslar sürüp sustuğum bütün tümcelerim
şimdi dökülüyor kabulsüz dualarımın üzerine
şimdi gidiyorum
dilimin namlusuna sürdüğüm sözlerimi
çarparak yüzüne
biliyor musun?
kaç gece uykusuz geçti olmadığın günlerimde
duvarlarımda ki gölgelerine sığınırdım
ve bilsen nasıl da üşürdüm
sana susadığım seni özlediğim her nefeste
perdelerimi kapadıkça gecenin o gri rengine
patika yollarda yiterdi yüreğim
düşlerimin izlerini ararken karanlıklar içinde
sessiz bozkırlarım ağlardı halime
anlıyordum ki
namlusuna sürdüğüm bir kurşun misaliydi hayatım
bilinmezdi hangi parmak dokunaçaktı tetiğe
ve ellerinden ç/alınmış bir hayat saklıyordum
buz kesmiş avuçlarımın içinde
ve kimin omuzuna yaslasam başımı
ayrı bir keder yakardı sinemi yeniden
musalla taşlarında son kez yıkanırken bedenler
değişmiyordu
can çıkıyordu bedenden ama
hep aynı kalıyordu hayaller gözlerde
oysa ki
dilimizi ne kadar tutsak etmiştik yanık türkülere
ağır ağır ağıtlar dökülürken içimizden
çocukluğumuza uzanırdı yavaş yavaş dünler
yarım kalan anılar gelirdi aklıma ilk önce
ve esrik bir gülümsemeyle
yarım bir aydınlık düşerdi gözlerimin içine
ve bir gün
bir sona yaklaştığımızı bilmeden
yarım yaşayışlar
yaşanmışlıklar ve unutulanlar
sessiz çığlıklar kaldı ellerime
kim vurdu ya giden bir avuç göz yaşı da
anlıyordum ki yetmiyordu hiç bir şeye
ve şimdi bir el sallamaya bile mecalim yok artık
bir vedaya küskün kalırken bütün sözler
ayaklarımın altından geçen bir ömre bakıyorum
ki bir çocuk el sallarken gidişime
anlıyorum ki...
arafta bir yolculuk bu
dönüşü yok geriye
ay/su
5.0
100% (13)