bastan beri hic kacirmadan izliyorum. pargali ibrahim'in oldurulus sahnesi cok etkiledi cok..
sultan suleyman'in icinde ki huznu icimde hissettim...
tarih ogrenmek icin degil,dizi oldugu icin izliyorum. dizilerden tarih ogrenilmez. oyle olsaydi tecavuz gecen dizilerden tecavuz,cinayet dizilerinden cinayet ogrenilirdi..
ve evet. gençler ve çocuklar konusunda katılİyorum. önce tanıtmalı sevdirmeliyiz. ki sonra eleştirebilelim. diğer ayak eksik olunca bu ayakla da sakatlanıyor geçmiş. benim gerçeğim bu.
Mesela dizi Osmanlı'nın yaşatılması gereken hangi değerine dil uzatmış ya da o değeri yıpratmaya çalışmış da benim gözümden kaçtı acaba? (sorumda samimiyim diğer yazdıklarım kadar) Yani belli bir kesime diziyi antipatik yapan nedir? Biz değil miyiz putlaştırılmaktan veryansın eden? Atatürk tabusu Osmanlı tabusu...yani doğruya doğru yanlışa yanlış demek için kaç yüzyıl beklememiz gerekiyor? Atatürk'ün alkolünün konuşulması sakıncalıydı bir zamanlar. Hatta bu konuyla onu karalamaya çalışanlar da vardı. Ki hala mevcuttut eski etkileri olmasa da bu tarz gündemlerin. Yani haremin filmleştirilmesi Osmanlı'nın ihtişamını ve saygınlığını gölgeleyebilir mi? Yaşanmamış saymak bizi nereye götürür? Bugün birilerinin neden asıldığını sorgulayabienin demokrasi ve hukuk adına umut olmadığını kim söyleyebilir? Kendimizi konuşmaktan korkmanın bizi yava§lattığını ne zaman göreceğiz? Bugün ülkemizdeki etnik ve mezhep. çatışmalarının en büyü sebebi konuşamamak değil midir yanlışları?
Bahsedilen ayrımı yapamayacak o kadar çok insan var ki..özellikle gençler ve çocuklar. Dizinin hiç de öyle toplumda "ne tür algılamalara sebep oluruz?" gibi bir derdi yok. "Nasıl algılanırsa algılansın, raytingi sağlam olsun yeter." e eyvallah mı edeceğiz? İzleyici olarak "Yapım ve görsel olarak nitelikli" vasfını yeter bulduğumuz sürece diğer boyut görece hep güdük, cılız kalmaya devam edecek.Çünkü aksi durumda seyirci için daha fazla seçicilik, hassasiyet yapımcı içinse daha çok ter, daha fazla bilgi, daha az ticari kaygı.. yanisi uzun iş ve kardan zarar. 'İzlediği şey insanı taraf yapar' psikolojik unsurunu göz ardı etmek de kolayımıza geliyor nedense.. ya da farkında olmuyoruz izlerken. Bu arada günah keçisi ilan edilen dizi değil burada..uzunca bir zaman bu ülkede Osmanlı günah keçisiydi. Gösterilen tepkileri biraz da bu birikmişlikle değerlendirmeli.Bunun için sosyolog olmaya gerek yok...
Dünya değişiyor evet..değişmeyen değerleri yaşatmasını bilerek olursa değişim daha güzel olur, dünya daha güzel bir yer olur diye umut ettik.Hepsi bu.
Ya diziyi eleştirmeyelim derken o yüzyıldaki bir saray gelenegini gözler önüne serdiği.için diziyi günah kecisi.ilan etmeyelim demek istedim. Elbette ki dizi eleştirilir. Kaldı ki ben diziye iki boyutta bakıyorum. Ve tv dizisi olarak yapım ve görsel olarak nitelikli buluyorum. Diğer boyut zaten tartışmaya açık.
Ayrıca diziyi beğenmek milli değerler konusinda hemfikir olmamak değildir. Geçmisi elestirmekle de kendimizi inkar etmiş olmayız bana göre. Ayrıca dizi de konuşulması gereken tek mevzu da harem değil. Kaldı ki bu bir Osmanlı gerçeği.
Mesela kelle almak. Günümüzde bu da yadırganan ve onaylanmayan bir durum. O zaman uygulanmış olması Osmanlı'yı nasıl cani yapmıyorsa harem de uçkur düşkünü yapmaz. Çünkü o yüzyıl anlayışıyla yaklaşmak gerekir. Bu yüzyıldan bakınca zaten çok şey yanlış. Yani dünya değişiyor. Gerçek bu.
nâ-gehân'ın verdiği bilgiler için teşekkür ediyor ve fikirlerine katılıyorum. Dönemin eleştirilip de dizinin eleştirilmemesi teklifini de doğru bulmuyorum..zira bu teklif söz konusu dönemin, aynen dizide anlatıldığı gibi olduğu varsayımına dayanıyor ki bu, başka fikirlere kapalılığını çok belli ediyor. Böyle bir durumda hakikate ne kadar ulaşabilir, ne kadar vuzuha erebiliriz ki!
Bir milletin tarih bilincinin oluşması, gelecek nesilleri adına oldukça önem arzeder.Tarihi olaylardan söz ederken başvurduğunuz kaynaklara dikkat etmeniz, tarih biliminin ciddiyetine, en azından hakikate yapacağı katkılardan dolayı saygı duymanız gerekir.Bu sorumluluğu taşımıyorsak; amacı zaten çıkacak karmaşadan, dezenformasyondan nemalanmak olan kesimlerin işini kolaylaştırmak bir yana, bizden sonraki kuşağın yapacağı muhtemel birçok hataya da ortak oluruz.Milli değerlerimizle, kendi öz kaynaklarımızla konuşup anlaşamıyorsak bunu yapması için başkalarından mı medet bekleyeceğiz? Batı kendi hatalarla, kan,zulüm ve haksızlıklarla dolu tarihini Holywood'la, sanal yumurtlamalarla bir gerçeklik kazandırıp, aklamaya çalışadursun bizde daha kendi tarihçilerimizden Osmanlı arşivlerinden fersah fersah uzakta -doğal olarak Osmanlıcayı bilmeden ve daha pek çok donanım eksikliğiyle- gidip Bernard Lewis'ten, maşa olarak kullanılması muhtemel pek çok oryantalistten alıntılar yaparsa, kendi tarihini inkar eden, afedersiniz hatta kendi tarihine küfreden vatandaşlarımızın çıkması anormal karşılanmaz herhalde! Yüzleşmek zorunda olduğumuz gerçekler var..varlığın anlamlılığından, ontolojik kaygılardan bahsediyorsak, bir kimlikten, kendilikten bahsediyorsak samimi olmak durumundayız.
Ezcümle ben de bu diziyi başından beri sevmedim, sevmiyorum o kadar vesselam:))
Hiç kaçırmıyorum. Türk TV dizisine yeni bir soluk getirdiğini dùşünüyorum. Ayrıca dizinin bir aşk dizisi olduğu unutulmamalı. Harem geleneğine zıplayanlar bunca farklı kadından -üstelik yabancı- çocuk sahibbi olunmasına ne diyorlar tarihte. O dönemin bòyle olduğu aşikar. Dönemi eleştirelim diziyi değil. Doğruya doğru yanlışa yanlış yani. Veeee seviyorum bu diziyi. o kadar:)
Hürrem'in "gebeğğyim vaalidem" replikleriyle ayağa kaldırdığı, Mahidevranın somurtuk suratıyla efsunlu bir hava kattığı, Süleyman'ın mavi gözlerinin "Allah Allah, gerçek padişah kara gözlüymüş ama" dedirttiği; sanat açısından bakıldığında on numara, tarihi gerçekler göz önünde tutulduğunda beş para etmez dizidir.
Devşirilen çocukların yetiştiği yer `enderun`sa eğer, devşirilen kız çocuklarının yetiştirildiği yer de `harem`dir. Burada mesleki eğitim verilir; Kur`an öğreniminden, okuma yazma eğitimine, edep-adap kaidelerinden görgü kurallarına kadar birçok alanda eğitimler kurumsal eğitmenler tarafından sağlanır.
Cariyeler (hizmetkarlar) ücretli çalışandır. Tüm sarayın işlerine bakarlar. Sayıları 300`e kadar çıkar. Tedarik, saray mutfağı, çocukların eğitimi, bakımı, banyoların temizliği ile ilgili ayrı ayrı kurulan dairelerde çalışırlar.
Kayıtlara göre Topkapı Sarayı`nda çalışan hizmetçi (cariye) Kanuni döneminde ortalama 30 akçe ücret alırmış. Padişahın bu kadınlarla yatıp kalkması Cumhurbaşkanının Çankaya`da çalışan kadınlarla birlikte olması kadar gülünçtür.
Harem, ister İslam`a göre isterse de başka bir hukuka veya geleneğe göre `yabancılara kapalılık` arzeden bir birimdir.
Bu mekân, giremeyenlerin hayal güçlerini kullanmalarına neden olmuştur. Osmanlı`nın, Endülüslü Arapların, Çinlilerin ve Japonların muhatabı olan Batılılar da bu mekânlarda sadece harem sahibine haz verecek kadınların ve oğlanların saklandığını düşünmüşlerdir.
Harem hakkında ürün verenlerin bir kısmı haremin kıyısından bile geçmemiş olmalarına rağmen, oturdukları yerden hayal güçlerini kullanarak eserler vermişlerdir. Haremi tasvir eden çoğu kaynak Batılıların gerçekle ilgisi olmayan tablo ve gravürleridir.
`Sekiz Ülke Sekiz Yönetmen Sinan` belgeselinin senaristi Cihat Zembat: `Sekiz Ülke Sekiz Yönetmen Sinan` belgeselini çalışırken Kanuni dönemini haftalarca inceledik. Kanuni ve Mimar Sinan aynı dönemde yaşadılar. Ancak dizinin tarihi gerçeklerle ilgili olmadığımı söyleyebilirim.
Tarihle ilgili iş yaparken 10 defa düşünmek zorundayız. Hele ki konu Osmanlıysa... Zira bu ülkede Osmanlı hakkında konuşmak uzun yıllar sakıncalıydı.
Yeni yeni, hasret kaldığımız değerlerle yüzleşirken daha dikkatli olmak gerek. Bir dizi, kurgusaldır ama kurgunun tarihi değiştirme hakkı olmamalı.
Harem, Osmanlı kültür dünyasının en bilinmeyen kısmıdır. Oraya giren kadın sayısı bile çok azdır. Oryantalist vurgulara dayanan bir harem imajı var. Dekolteli dolaşan kadınlar, havuz başlarında oturan kadınları resmeden gravürlerle dolu her yer. Elbette böylesi daha fazla reyting yaptırır, ancak tarihi gerçeklere de dikkat etmek lazımdı. Dizide kimse saç tıraşlarına dokunmamış. Bu bir çelişki. Ayrıca o dönemde hiç kimse padişahın karşısına kavuksuz şekilde çıkamazdı.
Osmanlı uzmanı Prof. Dr. Abdülkadir Özcan: `Devşirme` tabiri, insan kaynağı sağlamak amacıyla gayrimüslim nüfusla yapılmış hukuki geçerliliği olan gönüllü sözleşme anlamını taşır. Osmanlı nüfusunda sadece Müslümanlar yaşamadığından, ancak hizmetler de tüm imparatorluğa götürüldüğünden devşirme sistemi uygulanmıştır. O dönemde çocukların zeki olanları saray ve enderuna eğitim için verilirdi. İslam hukuku çerçevesinde gayrimüslim toplumla yapılan gönüllü bir anlaşmadır bu. `Harem`deki cariyeler devşirmelerin kadın kısmıdır. Sarayda eğitim gören kız çocuklarıdır.
Bilinmeyen Osmanlı` kitabının yazarı Prof. Dr. Ahmet Akgündüz:
Kanuni Sultan Süleyman tarih, edebiyat ve dini bilgilerin yanında askeri alanda da yoğun bir eğitim dönemi geçirdi. Şebinkarahisar, Kefe ve Manisa`da valilik yaptı. Kanuni`yi, Venedik elçisi Bartelemeo Contari şöyle tanımlıyor: "Çalışmaya düşkün; bütün insanlar onun hükümdarlığında iyilik ümit ediyor." İmanı kuvvetli bir alimdi. Divan Edebiyatı`nın en fazla gazel yazan şairi rekoru hâlâ Kanuni`de. Ondan bize 2 bin 779 adet gazel ulaştı. Çok az uyuyan, geceleri ibadetle geçiren, gündüzleri meydanlarda olan bir padişah... Ölümü de savaş meydanında olmuştur.
bastan beri hic kacirmadan izliyorum.
pargali ibrahim'in oldurulus sahnesi cok etkiledi cok..
sultan suleyman'in icinde ki huznu icimde hissettim...
tarih ogrenmek icin degil,dizi oldugu icin izliyorum.
dizilerden tarih ogrenilmez.
oyle olsaydi tecavuz gecen dizilerden tecavuz,cinayet dizilerinden cinayet ogrenilirdi..
bayila bayila izliyorum.