Yastık diye başını ateşe dayayan, yatak diye yılanların üzerine yatan bir adam, emniyet ettiği bir dostundan, düşmanlık sezen bir adamdan daha rahat uyur. BEYDEBA
Paylaş
ERGENEKON DESTANI: İslam alemi için HİCRET bir dönüm noktasıdır.Ve kutsal bir vakadır. Ergenekon'da Türk alemi için bir dönüm noktasıdır ve kutsal bir vakadır... Yeniden doğuş, karanlık ve zoraki ikametten hürrüyete ve dünyaya merhabasıdır...... Ali KILIÇ
arkadaşlar bir şey merak ediyorum, bu konuyu çok zamandır merak ediyorum. beni bilgilendirirseniz sevinirim. o destanda dişi kurt(asena)nın konumu nedir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri devrimleri kaldıramamış, anlayamamış hatta devrimlerin kendisinde travma yarattığı küçük insanların bir intikam savaşı olduğunu ve KEMALİSTLERİ yıldırmaya çalışmasına verdikleri ad.
Yeryüzünün hiçbir yerinde cannet yoktur.Uluslar ulusal refah düzeylerini ancak ulusçu düşünerek koruyabilirler.Salt ulusçuluk yeterli değil elbet bu dikkat edilmesi gerekn altı büyük ve önemli ilkeden yalnızca biridir.Kastedilen ulusçuluk kafatasçılık bağlamında değildir.Ergenekeon efsanesinin doğuş kaynağı tarihi bir ibret sahnesi olarak hala capacanlı bir örnektir...Ulusal reflkekslerini yitiren bir ulus ,yokolma tehlikesine maruzdur...Bu dilde dinde kederde tasada,kültürde gönülde savaşta ve barışta gönül birliği anlamına gelir...BU GÜN BÖYLE BİR BİRLİK VAR MIDIR ?YARATAMAZSAK BU BİRLİĞİ BAŞKALARI GELİR TARİKAT BAYRAKLARI AÇARAK GELİRLER, BANKALARIMIZA AMERİKAN İNGİLİZ ALMAN BAYRAKLARI ÇEKEREK GELİRLER, LÜKS OTELLERİMİZİ KIYILARIMIZ YAĞMALAYARAK GELİRLER, ASKERİ ÜSLERİNİ BİZİM TOPRAKLARIMIZA KURARAK GELİRLER...YURTDIŞINDA DİPLOMATLARIMIZI , YURT İÇİNDE AYDINLARIMIZI VURARAK GELİRLER... Hiç bir yerde cennet yoktur !Cennet bu güzel vatandır !Cennet barış ve kardeşilk içinde yaşamaktır !Cennet sevgidir, anne kucağıdır, baba ocağıdır' VATAN SIHHATE BENZER DEĞERİ KAYBEDİLİNCE ANLAŞILIR! KİMLERİN VATANI SATTIĞI,KİMLERİN KÖYLÜYÜ İŞÇİYİ YABANA ATTIĞI, KİMLERİN ABD 'NİN MENFAATLERİNİ KENDİ ULUSUNUN MENFAATİNDEN DAHA ÖN PLANDA TUTTUĞU, KŞMLERİN KAPALAI KAPILAR ARDINDA BİLİNMEYEN NE İMZALAR ATTIĞI SİZCE ORTADA DEĞİL Mİ ?
KIYAMET KOPTU KOPACAK, BRİR ABN ÖNCE DANANIN KUYRIUĞU KOPSA DA NE OLACAKSA OLSA İYİ OLACAK, BU MİLLETİ ÇOK FAZLA GERDİNİZ TEPEDEKİLER !
arkadaşlar sadece şunu söylemek istiyorum... söylemeden geçemeyeceğim... burda olaylara sağdan bakan ve soldan bakan arkadaşlar var... ama unutulumamalıdır ki ergenekon olayı ideolojik bir olay değildir... ve milliyetçilikte bir ideoloji değildir... milliyetçilik refleksel bir olaydır... su içmek gibi hava almak gibi yemek yemek gibi... eğer bu refleksi zayıflayan bir insan ya da kaybolan bir insan şimdi ki hükümet gibi... ülke çıkarlarına ters hainlik noktosında yerini alır... özellikle bermuda arkadaşım yorumunu yaparken güzel arkadaşım... kimin ekmeğine yağ sürdüğünü düşün bir kez daha bence...
ergenekon kucağa kon şimdi yukarıda erkler tepişiyor kim ileri karakolu olacak ABD nin yarışı kime güveneceğimizi şaşırdık bari söyleselerde kim daha fazla amerikancı daha fazla sancı çekmesek ona yapışsak 53. eyaletliği kimseye kaptırmayalım aman ha
Bu güzel destanın adı şimdi çocuklar zihninde kirlenecek üzülüyorum taraf olmak istemiyorum senaryo basit biz ise kuklalara takılıp oyunu okuyamıyoruz
ABD İran öncesi zemin hazırlığına gidiyor ülkede düğmelere basılıyor tıpkı sağ sol olayları 2 görünür 1 kapalı darbe gibi bu düğmeyede ne yazık ki Türklerin yeryüzüne yayılmaları destanı ismi veriliyor
halbüki demirin eritilmesi gibi teknolojik gelişme ile dünya tanışmıştı bu olaydan sonra
bugünkü derin devletin çirkin yüzü.. her şey var kötülüğe dair.. bakıyorumda övmüş bizim giresun sazanı :) onun ziyniyeti bu gibi şeylere çalışıyor bir tek.. siyasetçi olacak sonra da dönerekten kırmızı meşin :) hey hat bugün süpürülüyor görüntüsü verilsede ergenekon bir zamanlar masum bir desyandı şimdi ise malesef ırkçılığın bekkçileri...
Avrupa'da II. Dünya Savaşı'ndan sonra muhaliflerin (o dönem komünistlerin) iktidara gelmesini önlemek için kurulan "Gladio" adlı kontrgerilla örgütünün Türkiye'deki uzantısına siyasi literatürde Kontrgerilla denilmektedir.
NATO'nun Özel Harp talimnamelerine göre, üye ülkelerde kurulan NATO birimleri Türkiye'de 1952[3] ya da 1953[4]'te önce Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla örgütlenmiş[4] sonra doğrudan Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Özel Harp Dairesi çatısı altında ve bunun sivil uzantısı olarak faaliyet yürütmüştür.[5]
Danıştay'a yönelik saldırı sonrasında çıkan ilişkiler ağıyla gündeme gelen "devlet yanlısı çete" yapılanmasının, uzun süredir Türkiye'de faaliyet gösterdiği ve devleti korumak amacıyla siyasi suikasttan naylon terör örgütü kurmaya" kadar birçok illegal eylemi onayladığı ortaya çıkmıştır.[kaynak belirtilmeli]
Bülent Evecit 1974'te dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'dan Özel Harp Dairesi'nin varlığını öğrenmiş[6] ve Deniz Kuvvetlerinden ayrılma araştırmacı-yazar Erol Mütercimler ise ilk kez 1980'de örgütün varlığından haberdar olduğunu dile getirmiştir.[7]
Örgütlenme yapısı
12 Kasım 1996 tarihinde Anavatan Partisi Genel Baskani Mesut Yılmaz'ın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e verdigi, Cumhurbaşkanı tarafından da gereğinin tetkik ve tahkiki için Başbakan Necmettin Erbakan'a verilen mektupta; [kaynak belirtilmeli]
``Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesinin bulunduğu alınan duyumlara göre bu dairenin bazı elemanlarının uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürülmesi gibi işlere karıştığı, son olay da bunun vehim olmadığını sanıldığından da kötü oldugunu gösterdiğini, Ömer Lütfi Topal'ı öldürenlerin itiraflarinin fevkalade enteresan oldugunu, bu kişiler suçu itiraf ettikleri halde Ankara'ya celb edilerek hâlen serbest gezdiklerini, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde her türlü dökümanın hazır olduğunu, aşiret reisinin Devleti kullandığını, Devlette görevli bazı kişilerin Özel Harekat Dairesi Baskanı İbrahim Şahin'den talimat aldıkları ve bunun İçisleri Bakanı dahil bir takım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğunu, Devletin emrinde çalışan ve suça karışan 100-120 kadar kişi olduğunu, bu işin Devlet çapında soruşturulması gerektiğini, bu işe seyirci kalınır ise Demokrasinin işleyebileceğinden şüphe duyulacağını, bunların meydana çıkarılması hâlinde de Devletin zarar göreceğinden endişe ettiğini, normal Devlet mekanizmasına güvenin olmadığını, Devlet Denetleme Kurulu'nun böyle bir şeyi üstlenebileceğini...[kaynak belirtilmeli] iddia etmiştir.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Susurluk Komisyonuna gönderdiği 9 Aralık 1996 tarihli yazısının ekindeki (4) sahifelik Genel Çerçeve başlıklı yazısı, TBMM Başkanlığına yazılmış (15) sahifelik Mehmet Ağar ve Tansu Çiller hakkında suç duyurusu olduğunu iddia ettiği dilekçesi ve diğer eklerden olusan toplam 183 sayfalık metin, 2 adet fotoğraf ve 40 sahifelik gazete küpürlerinin ve 26 Aralık 1996 tarihinde Komisyona sunduğu dilekçesi ve eklerinin incelenmesinde;
DYP Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili Tansu Çiller'in başta MİT, Emniyet, Jitem, Özel Kuvvetler Komutanlığı gibi devlet kurumlarının görevlileri olmak üzere mafya diye nitelenen bazı suç örgütlerinde yer almış kişilerden oluşan özel bir suç örgütünün kurulmasını azmettirdiği, bu örgütü eline geçirdigi, devlet olanakları ile beslediği, himaye edip, yönlendirdiği, bu örgütün ABD'nin CIA ve İsrail'in MOSSAD İstihbarat Örgütleriyle bağlantılı olduğu ve örgütün mensupları arasında Özel Büro diye anıldığı, Çillerin Özel Örgütü nün hâlen bir tanıtım ajansi biçiminde faaliyet yürüttüğü; çok geniş bir coğrafyayı hedef aldığı; İstanbul, Ankara, İzmir, Washington ve Tel Aviv'de büroları olduğu, Türk Silâhlı Kuvvetleri, Ülkücüler, Emniyet Teşkilatı, Uyuşturucu silâh ve nükleer madde mafyası ve MİT içerisinde uzantıları olduğu ve toplam (700) kişiden oluştuğunu, başında (özellikle kendisinin yayınladığı Aydınlık isimli dergi) yer alan haber ve yorumlara dayandırarak iddia etmektedir. Bu iddiaya göre; örgütün lider kadrosu DYP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve eşi Özer Çiller, Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar, MİT Müsteşar Yardımcısı ve Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür, Emniyet Genel Müdürlüğü Müşaviri Emekli Yarbay Korkut Eken, Özel Harekât Dairesi Başkanı İbrahim Şahin, Ülkücü Şeflerinden Abdullah Çatlı ve Alaattin Çakıcı'dan meydana geldiği ileri sürülmektedir. [kaynak belirtilmeli]
İddiaya göre; örgütün Emniyet içindeki uzantısının başında Mehmet Ağar yer almakta, örgütü onun müşaviri olan Korkut Eken ``sevk ve idare etmektedir. Yine iddiaya göre; [kaynak belirtilmeli]
Örgütün MİT içindeki uzantısının başında ise; Kontr Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür ve Tolga Atik yer almaktadır.[kaynak belirtilmeli]
Örgütün diğer bağlantıları
Örgüt karargahının ve kasasının Türk Ortodoks Patrikhanesi olduğu iddia edilmiştir. [1]
Operasyonlarda gözaltına alınanlar
20 Mayıs 2006[8]
* Muzaffer Tekin
22 Ocak 2008
* Veli Küçük, Em. Tuğgeneral
27 Temmuz 2007
* Ergün Poyraz, Araştırmacı yazar * Oktay Yıldırım * Ümit Oğuztan * Bekir Öztürk * Zekeriya Öztürk * Taner Ünal * Kemal Kerinçsiz, Avukat * Fuat Turgut * Sevgi Erenerol, Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü * Fikri Karadağ * Hüseyin Görüm * Alparslan Arslan * Fikret Emek * Semih Günaltay * Sedat Peker * Güler Kömürcü, Gazeteci yazar * Sami Hoştan * Ali Yasak * Doğu Perinçek, Hukuk Doktoru, İşçi Partisi Gn. Bşk. * Adnan Akfırat , Gazeteci Yazar araştırmacı * İlhan Selçuk, Gazeteci yazar[9] * Serhan Bolluk Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni * Ferit İlsever Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni * Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu * Emin Gürses, Öğretim görevlisi Doç. Dr. * Vedat Yenerer, Gazeteci yazar * Nusret Senem, Ankara Barosu Avukatı, İşçi Partisi Gn. Bşk. Yrd.
1 Temmuz 2008[10]
* Org. Hurşit Tolon, Emekli 1. Ordu Komutanı * Org. Şener Eruygur, Emekli Jandarma Genel Komutanı * Mustafa Balbay, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi * Sinan Aygün, Ankara Ticaret Odası Başkanı * Erol Mütercimler, Gazeteci ve Akademisyen * Turhan Çömez, Eski akp’li Milletvekili * Levent Ersöz, Emekli Tuğgeneral * İlker Güven, Emekli Tuğamiral * Ufuk Büyükçelebi, Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni * Prof. Dr. Ercüment Ovalı, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden * Birol Başaran, Uluslararası Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Sekreteri ve ADD eski Kadıköy Şube Başkanı * Aslan Türkkan, Türkiye Gençlik Birliği Başkanı * Tunç Akkoç, İşçi Partisi Gençlik Kolları Başkanı * Coşkun Gürel, Emekli Albay ve ADD Kadıköy Şubesi Başkanı * H.A.U, Emekli Albay (Antalya) * O.G, Serbest meslek sahibi (Antalya) * D.Y. (Erzurum) * M.A. (Erzurum) ergenekon örgüyü
Ergenekon destanı, Göktürkler'in türeyişini anlatan bir Türk destanıdır. Genel olarak, düşman tarafından hile ile yenilgiye uğratılan Türklerin, Ergenekon Ovası'nda yeniden türeyip tekrar eski yurtlarına dönerek düşmanlarıyla çarpışmalarını anlatır.
Efsanenin Sadeleşmiş Özet Hali: Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu. Yabancı kavimler birleştiler, Türkler'in üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler. Düşman gelince vuruşma da başladı. On gün savaştılar. Sonuçta Türkler üstün geldi.
Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp konuştular. Dediler ki: "Türklere hile yapmazsak halimiz yaman olur"
Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Türkler, "Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar" deyip artlarına düştüler. Düşman, Türkler'i görünce birden döndü. Vuruşma başladı. Türkler yenildi. Düşman, Türkleri öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler.
O çağda Türkler'in başında İl Kağan vardı. İl Kağan'ın da birçok oğlu vardı. Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti. İl Kagan'ın bir de Tokuz Oguz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı. Kayı ile Tokuz Oguz tutsak olmuşlardı. On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar. Türk yurduna döndüler. Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular. Oturup düşündüler: "Dörtbir yan düşman dolu. Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım." Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler.
Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu.
Türkler'in vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı. Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler. Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler. Derisini giydiler. Bu ülkeye Ergenekon dediler.
Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oguz'un birçok çocukları oldu. Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oguz'un daha az oldu. Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti.
Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar. Dediler ki: "Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon'dan çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım.
Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: "Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir." Gidip demir madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular. Odun kömürü ateşleyip körüklediler. Tengri'nin yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu.
Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu. Herkes anladı ki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti. Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar.
Türkler o günü, o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu. Her yıl o gün büyük törenler yapılır. Bir parça demir ateşte kızdırılır. Bu demiri önce Türk kaganı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar.
Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi. Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türkler'in Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi. Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türkler'in buyruğu altına girdi. Vikikaynak'ta Ergenekon Destanı ile ilgili metin bulunmaktadır.
ERGENEKON DESTANI
Kaçınız bilirsiniz, biz nerelerden geldik
Atamız Kayan gibi, dağlardan akan seldik
Bugün anlatacağım, geldiğimiz yerleri
O dağları, taşları, ovayı, nehirleri
İyi dinleyin beni, ki yaşayın o anı
Öyle anlatayım ki, unutmayın o anı
İyi bilin, öğrenin, anlatın unutmadan
Tek sözü eksiltmeden, bir kelime katmadan
İl Han Kağan baştaydı, kuvvetliydi Gök Türkler
Savaşa doymuyordu, heyecanlı yürekler
Okunun ötmediği, kılıcın yetmediği
Millet kalmış mıydı ki, tek mağlup etmediği
Bir de Sevinç Han vardı, Moğolların başında
Yaşını da bilirim, İl Han Kağan yaşında
Diş geçirememişti, yiğit Türk çerisine
İlerlemişti Türkler, Moğol içerisine
Sevinç Han dayanamaz, mektup yollar dört yana
Der ki: "Türkler düşmandır, hem bana hem de sana."
Toplanıp çevre beyler, varırlar bir karara
Birleşmeli hep birden, açmalı Türk`te yara
Haber alır İl Han`ım, geldi savaşın çağı
Beş bin ordu birleşse, sönmez Türk`ün ocağı
Gök Türkler yener yine, şaşırır karşı beyler
Hele bir görün bakın, Sevinç Han şimdi neyler
Bırakıp hayvanları, kaçar Moğol ordusu
Bu ne anlama gelir, sorulmamış sorgusu
Türkler başlar şölene, hem yeyip hem içmeye
Ama Moğol uyumaz, gelir kanım içmeye
Ani bir baskın olur, bir bir düşer Türk eri
Her yan cesetle dolar, ayrık gövdeyle seri
İki alp er çarpışır, adları Kayan, Tukuz
Unutma biz bir yaydan, atılan dokuz okuz
Kayan, kağan oğluydu, dağdan akan sel gibi
Tukuz, kağan yeğeni, gökten esen yel gibi
Gözlerinin önünde, yok oldu budunları
Atlayıp da atlara, kaçtılar kadınları
Kaçtılar dediysem ben, sanmayın ki korkudan
Beyleri emretmişti, ar denilen duygudan
Almıla idi biri, Bengül de ötekisi
Gittiler Kutlu Dağ`a, at üstünde ikisi
Kayan ve Tukuz, bitik; yığıldılar toprağa
Türk`ün bu helal kanı, feda olsun bayrağa
Sevinç Han geri döndü, Türkler öldü sanarak
Bir kahkaha patlattı, manzaraya kanarak
Derken bir kıpırdanma, Tukuz kalktı ayağa
Taşıdı Kayan`ı da, kuytuda bir oyuğa
Almıla ile Bengül, döndüler sonraki gün
Ama kaçmalıydılar, öz vatanından sürgün
Yiğitleri yaralı, halleri yok ölmeye
Ne ölmeye hal kaldı, ne de bir tek gülmeye
Kutle Dağ`a vardılar, kaldılar bir kaç gece
İyileşti yiğitler, gezdiler gündüz gece
Aradılar o kadar, sonunda da buldular
Bu korkulu yaşamdan, sonunda kurtuldular
Lakin bu yerin yolu, geçit vermez pek kolay
O anda oluverdi, o ne muhteşem olay
Bir bozkurt peyda oldu, düştü dördün önüne
Yol gösterdi onlara, bu cennetin içine
Öyle bir yer ki ora, Kök Tanrı`dan hediye
Kapattılar geçidi, yağı bulmasın diye
Dediler buraya ad, koyalım "Ergenekon"
"Ergene": "dağ kameri"; ve "diklik" demektir "kon"...
Asena`nın kurtları, girdiler güzel yurda
Hepsi duacıydılar, o yol gösteren kurda
Kağan soyunda gelen, Kayan önderleriydi
O demirden kurt başlı bayrak gönderleriydi
Ergenekon onlara, yurt oldu tam dört yüz yıl
Hatırla o günleri, sarhoşluğundan ayıl
Dört yüz yıl çoğaldılar, yaşlıları ölürken
Boy boy oldu Tukuzlar, Kayat ve de Türülken
Tukuzlar ve Türülken, atalarıdır Tukuz
Sonra da bu iki kol, oldular Dokuz Oğuz
Kayat; soyu Kayan`ın, kağanlar hep bu boydan
Çıkmadılar töreden, hepsi de aynı soydan
Şölen yaptılar her yıl, anarak kutlu günü
Unutmadılar bir an, ne yağıyı ne dünü
Dört yüzüncü şölende, kağandı Börte Çine
Türk`ün öç duyguları, bir başka coştu yine
O savaşta olanlar, Gök Türk`üme ar gelir
Sığmaz oldu tümenler, Ergenekon dar gelir
Ama burdan çıkmanın, bir çaresi yok muydu
Demirden dağı gören, o tarihte yok muydu
Bütün halk arar oldu, kurtuluşun yolunu
Gözler hep tarar oldu, hem sağını solunu
Bir çocuk çoban vardı, yiğit Tirek adında
O ne kaval çalardı, bu on yedi yaşında
Bu Tirek çalmaz sanki, kavalıyla inlerdi
Çalmaya başlayınca, bütün oba dinlerdi
Kavalıyla dosttu o, üflerdi sevdasını
Kattı Ergenekon`dan, bir çıkış arzusunu
Gök gözlü bir kök böri, varıp geldi önüne
Sonra yavaaaş yürüdü, bir çıplak dağ yönüne
Tirek eve dönünce, anlattı demirciye
Dedi: "Ey bilge kişi, bu kurt gelir de niye?"
Demirci hazırlandı, sabah Tirek`le gitti
Düştü kurdun peşine, dağ önünde yol bitti
Anladı ki demirci, bu dağ saf demirdendir
Ve bu gök tüylü böri, ulu Kök Tengri`dendir
Dönüp anlattı Han`a, bütün bu olanları
Demir dağı eritip, yol açmak planları
Yığdılar odun, kömür ve devasa körükler
Bu son umutlarıydı, çıkmalıydı Gök Türkler
Dualar eşliğinde, yakıldı koca ateş
Sonunda eridi dağ, sevindi bacıkardeş
Bir öncü yolladılar dışarıya bakmaya
Sabırsızdı Gök Türkler, öz yurduna akmaya
Öncü giden dönünce, mutlu haber verince
Tuğlar kalktı havaya, bu ereğe erince
Çıkıp Ergenekon`dan, dost ile dost oldular
Varıp atayurduna, yiğitçe öç aldılar
Yüzlerce yıl solmadan, hep tomurcuk verdiler
Dirlik düzen içinde, yaşayıp yeşerdiler
Ateşte demir dövüp, her yıl hiç unutmadan
Yaşattılar o günü, hem de hiç aksatmadan...
..........
Ozan Çu-çu anlattı, size kutlu destanı
Siz de anlatasınız, gence dostu düşmanı
Sözümüz uzun oldu, lakin gönülden oldu
Giden bir kaç dakika, yine ömürden oldu...
vikipediadan alınmıştır ergenekon destanı
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.
kutlamak lazım