KERBELA Aşka ve Şehadete Dair
Roman
Hüseyin TURHAL
Bu roman, Hicret’in 61. yılında, zulmün ve dünya hırsının zirveye çıktığı bir dönemde, Peygamber Ailesi'nin onurunu, ahlakını ve adaletini kurtarmak için ödenen en ağır bedelin hikayesidir. Medine’den...
Kerbelâ Ovası, Aşura Günü Öğleden Sonra, 61 H. Öğle namazından sonra, Hüseyin'in (r.a.) yanında sadece birkaç yakın akraba ve Ehl-i Beyt'in gençleri kalmıştı. Tüm yarenleri, vefa sözlerini kanlarıyla mühürleyerek şehit olmuşlardı. Hüseyin'in artık tek görevi, Resulullah'ın (s.a.v.) soyunun bu onurlu gençlerini, düşmana karşı son bir kez göndermekti. 1. Ali Ekber'in Vefası: Meydana ilk atılan, Hüseyin'in büyük oğlu, fiziksel olarak Dedesine, Peygamber Efendimize en çok benzeyen sevgili oğlu Ali Ekber oldu. Ali Ekber, babasından izin istediğinde, Hüseyin'in yüzünde hem gurur hem de derin bir acı vardı. "Babacığım! Biz haklıyız ve ölümden korkmuyoruz. Bırak beni, dedem Resulullah'ın yolunda ilk şehit olayım!" Hüseyin, gözleri yaşla dolu, oğluna veda etti. "Allah'ım! Şahit ol ki, yaratılışı, ahlakı ve konuşmasıyla Peygamberine en çok benzeyen genç, şimdi onlara doğru gidiyor." Ali Ekber, meydanda düşmana korku saldı. Ancak susuzluk, yorgunluk ve sayıca üstünlük onu kısa sürede alt etti. Şehit düştüğünde, Hüseyin'in çadırından bir feryat yükseldi. Hüseyin, oğlunun kanlı başucuna geldi. Onun cansız bedenini kucakladı. Bu, babanın oğluna son vedasıydı. 2. Kâsım'ın Düğünü (Müslim bin Akîl'in Oğlu): Sırada, amcasının oğlu Müslim'in şehit olmasına dayanamayan genç Kâsım vardı. Kâsım, babasının emanetiydi. Daha on üç yaşındaydı ve Hüseyin, onu savaşa göndermek istemedi. Ancak Kâsım, amcasına yalvardı. "Amca! Bırak beni, sana kalkan olayım. Ben de babam gibi şehadete talibim!" Kâsım'ın bu ısrarı üzerine Hüseyin, ona veda etmeden önce, yanındaki yarenlerden birini çağırdı ve Kâsım'ın boynuna bir muska taktı. Bu muska, Kâsım'ın babasından kalan bir vasiyetti. Muska açıldığında, içinde Müslim'in yazısı çıktı: "Kâsım'ı, Hüseyin'in hizmetinde şehit olduğunda kendi kanıyla yıkayın ve onu düğününe hazırlayın." Hüseyin, Kâsım'a şehadet için izin verdi. Genç Kâsım, meydanda bir fidan gibi kırıldı. 3. Hz. Abbas'ın Son Görevi: Hüseyin'in sancaktarı ve en büyük dayanağı, kardeşi Abbas bin Ali idi. Gözleri, susuzluktan inleyen çocukların çadırlarındaydı. Ali Asgar'ın susuzluktan bayılması, Abbas'ın sabrını taşıran son nokta oldu. Abbas, Hüseyin'e son görevini yapmak için izin istedi: "Kardeşim, çocukların dudakları kurumuş, izin ver son bir kez Fırat'a gideyim. Ya su getiririm ya da şehit olurum!" Hüseyin, gözyaşlarıyla kardeşine veda etti. Abbas, sancağıyla birlikte atını Fırat'a sürdü. Binlerce askerin çemberini yarmayı başardı. Nehrin suyunu matara ile doldurdu. Kendi susuzluğunu unuttu, mataranın suyundan bir damla bile içmedi. Dönüş yolunda düşmanlar, Abbas'ı kuşattı. Amacı, matarayla suyu çadırlara ulaştırmaktı. Savaşırken sağ kolu kesildi. Matarayı sol eline aldı. Sol kolu da kesildi. Matarayı göğsüne bastırarak ilerlemeye çalıştı. Sonunda, bir ok matarasını deldi, su kumlara karıştı. Bir darbe ile atından düştü. Hüseyin, kardeşinin yanına koştu. Abbas'ın şehadetiyle, Hüseyin'in beli kırılmıştı. "Şimdi belim kırıldı, dayanağım yok oldu, ya Abbas!" Abbas'ın şehadetiyle, artık çadırları koruyacak bir sancak kalmamıştı. 4. Ali Asgar'a Son Feryat: Abbas'ın şehadetinden sonra, çadırlarda susuzluktan kıvranan altı aylık Ali Asgar'ın durumu dayanılmaz bir hâl almıştı. Hüseyin, son çare olarak, o küçücük bebeği kucağına aldı ve düşman ordusunun karşısına çıktı. "Ey insanlar! Ben size biat etmedim, ama bu altı aylık bebek size ne yaptı? Ona bir damla su vermekten mi acizsiniz? Eğer ben suçluysam, bu masuma su verin!" Tüm ordu duraksamıştı. Bir bebeğin susuzluktan ölmesi, düşmanlar için bile utanç vericiydi. Ancak Ubeydullah’ın ruhunu taşıyan Harmala bin Kâhil, bu onurlu talebe okla karşılık verdi. Yayını gerdi ve hedefi küçücük bebeğin boğazıydı. Ok, Hüseyin'in kucağındaki Ali Asgar'ın boğazına saplandı. Bebek, babasının kollarında son nefesini verdi. Hüseyin, oğlunun kanını avucuna aldı, yüzüne sürdü ve göğe doğru fırlattı. "Allah'ım! Şahit ol ki, ben bu zulme karşı sabrediyorum. Bu şehadetleri kabul et, ya Rabbim!" Hüseyin, Ali Asgar'ın cansız bedenini kuma gömdü. Artık, düşmana karşı tek başına kalmıştı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.