İÇİMDEKİ DEFİNE GİZEMİNE YOLCULUK
ROMAN
Hüseyin TURHAL
Bu, sadece bir macera romanı değil, aynı zamanda rutinin zincirlerini kırma cesaretini gösteren her birimizin hikayesidir. Pusulanın iğnesinin titremesiyle başlayan bu yolculukta, okuyucu, Eren ile bi...
Eren ve Gizem, pusulanın gösterdiği istikamette, Vargos’un tırmandığı yoldan tamamen farklı bir patikadan ilerliyorlardı. Bu patika, daha sarp, daha zorluydu ama pusulanın iğnesi inanılmaz bir kararlılıkla sabit duruyordu. Artık fiziksel gücün ötesinde, içsel bir inançla tırmanıyorlardı. Bir süre sonra, nefes nefese zirveye ulaştılar. Burası, Eren'in yıllardır rüyalarında gördüğü dağın zirvesiydi. Fakat manzara, rüyalarındaki gibi karlı değildi; burası, yemyeşil, rüzgarın fısıltılar taşıdığı, huzur dolu bir yaylaydı. Yayanın ortasında, Eren'in rüyasındakiyle tıpatıp aynı, ama nedense biraz daha küçük görünen, işlemeli bir sandık duruyordu. Sandık, güneşin altında parlıyordu. Tam sandığa yaklaştıklarında, Vargos ve adamları, ter içinde, hayal kırıklığıyla kaplı yüzlerle ormanlık alandan çıkageldi. Onlar, Eren ve Gizem'in peşinden gelmemiş, kendi haritalarındaki son noktayı takip etmişlerdi, o noktanın da burası olduğunu anlamışlardı. Vargos, Eren’i görünce kükredi. "Nasıl?! Benim haritalarım kusursuzdu! Sen hangi lanet olası yoldan geldin?" Eren sakin kaldı. "Ben, senin görmediğin yoldan geldim, Vargos. Fedakârlık yolundan." Vargos, sandığa doğru koştu. Eren ve Gizem, onu durdurmaya çalışmadı. Sandık, kilitli değildi. Vargos, büyük bir hırsla kapağı açtı. Sandığın içi, tamamen boştu. Vargos, şok içinde bağırdı. "Hayır! Olamaz! Yalan! Bu bir tuzak! Nerede o altınlar, elmaslar?!" Sandığı öfkeyle devirdi, içindeki son umut kırıntılarını da dağıttı. Hayal kırıklığı ve öfkeyle dolan Vargos, silkinerek Eren'e döndü. "Bu senin işin! Son şifreyi yanlış söyledin! Defineyi benden sakladın!" Eren, sandığa yaklaştı. Parmaklarını sandığın boş iç yüzeyinde gezdirdi. Yıllarca bu anı hayal etmişti. Gözlerinde, Vargos'un aksine bir hüsran değil, tuhaf bir anlayış parıltısı vardı. "Boşluk," diye fısıldadı Eren. "Beni bunca yıldır uykusuz bırakan rüyadaki boşluk, buydu. Sandık, başlangıçta ve sonda her zaman boştu." Gizem de şaşkınlıkla sandığa bakıyordu. "Amcan... Bizi buraya bir hiçlik için mi yönlendirdi?" Eren, cebinden amcasının notunu çıkardı. "İçindeki Define." Sözler, şimdi kristal berraklığında bir anlam kazanıyordu. Tam o sırada, Eren'in elindeki pusula parlamaya başladı. Pusulanın iğnesi, kuzeyi veya haritayı değil, doğrudan Eren’in kalbini işaret ediyordu. Parlak ışık, sandığın devrildiği yerden yükselen bir sembole odaklandı. Sembol, tıpkı labirentte gördüğü, kabulü ve bütünlüğü temsil eden bir daireydi. "Amcam," dedi Eren, gözleri dolarken. "Amcam, defineyi buldu. Ama o, maddi bir define değildi. O, benim çocukluğumdan beri hissettiğim boşluğun, dışarıdaki bir şeyle doldurulamayacağının kanıtıydı." Sandık, bir araçtı. Haritalar, bir yolculuk rehberiydi. Labirent, bir arınma sınavıydı. Ve Vargos'a yapılan fedakârlık, maddi arzulardan vazgeçmenin son adımıydı. Gerçek Define: Cesaret: Rüyalarının peşinden gitme cesareti (Bölüm 1). Bilgelik: Geçmiş pişmanlıkları kabul etme bilgelği (Gölge Nine'den dersler) (Bölüm 2). Güven ve Bağ: Yoldaşa inanma yeteneği (Gizem ile kurulan bağ) (Bölüm 3). Benlik Bütünlüğü: Kendi karanlık gölgesini yenme gücü (Labirent sınavı) (Bölüm 4). Fedakârlık: Maddiyatı, maneviyattan üstün tutmama (Vargos'a yapılan seçim) (Bölüm 5). Eren, artık o boşluk hissetmiyordu. Çünkü içindeki tüm parçalar—korkaklığı, cesareti, öfkesi, sevgisi—bu yolculuk sayesinde bir araya gelmişti. O, yıllardır aradığı huzuru, amacı ve kendine olan inancı bulmuştu. Define, tam da amcasının dediği gibi, içindeydi. Vargos, tüm bunları duymuyordu bile. Eli boş kalan hırsı, onu kör etmişti. Sandığın boşluğuna bakarak, haykırıyor, lanetler okuyordu. Korumaları, efendilerinin bu hale düşüşünü görerek sessizce geri çekildi. Onlar da anlamıştı: Altın arayışı, onları sadece bir hiçliğe sürüklemişti. Eren, Gizem'e döndü. Gizem'in gözleri şefkatle ve gururla doluydu. O, amcasının mirasının nihayet doğru kişiye ulaştığını biliyordu. "Yolculuk bitti," dedi Gizem, gülümseyerek. Eren, başını salladı. "Hayır, Gizem. Yolculuk şimdi başlıyor."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.