Ömrümün baharı , hemde güneşi
Sarıp sarmalayan , tek has ateş'i
-- Yürürdm daima , ben ayni yönde
-- Göynümdeki , vatan aşk'ı en önde
...
Devamını oku »
(Düz Yazı Şiir)
Aşk suyu... Sen, hayatın kurak topraklarına yeniden can veren, kaynağından hiç kesilmeyen o mucizevi nehirsin. Seni ilk tattığımda, dilime değen o ferahlık, ruhumun binlerce yıldır beklediği suskunluğu bozdu. O günden sonra, susuzluğum sadece seninle dindi.
Bu su, sadece berrak değil; o aynı zamanda derin. Yüzeyde gördüğüm sakinlik, altındaki o durdurulamaz akıntının gizemi. Bazen bir göl gibi durgunlaşır, içinde tüm gökyüzünü yansıtır. Bazen de taşarak, önündeki tüm setleri yıkar ve karşı konulamaz bir tutkuya dönüşür.
...
Devamını oku »
(Düz Yazı Şiir)
Aşk yolu... Sen, ne asfaltlanmış bir otoban ne de gösterişli bir bulvar. Sen, bazen sarp ve dikenli, bazen de çiçeklerle kaplı bir patika. Başlangıcın belliydi, göz göze geldiğimiz o an; ama sonun nerede bittiğini kimse bilmiyor, çünkü bu yol sonsuzluğa uzanıyor.
Bu yolculukta, her virajda yeni bir manzara karşıladı bizi. Birlikte aştığımız her tepe, bir zaferin anısı oldu. Birlikte yürüdüğümüz her karanlık orman, güvenimizin ne kadar derin olduğunun kanıtı. Ayağımıza batan taşlar, bize acıyla büyümeyi öğretti. Yağan yağmurlar ise, birbirimizin sığınağı olmayı.
...
Devamını oku »
(Düz Yazı Şiir)
Aşk Şelalesi... Sen, kalbimizin en yüksek yerinden, hiçbir engele takılmadan, durmaksızın dökülen coşkun bir duygu seli. Seni ilk gördüğümde, suyun havada yarattığı o büyülü sis beni hemen içine çekti. O sis, bütün dünyayı dışarıda bırakan, sadece bize ait, gizli bir perdenin ta kendisiydi.
Suyun yüksekten düşüşü, aşkın teslimiyetini anlatıyor. Kendini tamamen bırakışını, en sert kayalara çarpsa bile coşkusundan hiçbir şey kaybetmeyişini. O güçlü ses, ormanın tüm sessizliğini yırtıp geçen, içimizdeki yaşama sevincinin en gürültülü kanıtı. Bazen öyle güçlü akıyorsun ki, korkutuyorsun; ama bilirim ki bu güç, sadece saf bir enerjinin tezahürü.
...
Devamını oku »
(Düz Yazı Şiir)
Aşk Adası... Sen, haritaların gösteremediği, sadece kalbin pusulasıyla bulunabilen o ıssız ve mucizevi yer. Buraya ayak bastığım an, dünyanın gürültüsü geride kaldı. Kumsalların beyazlığı, henüz dokunulmamış bir sayfa gibi, sadece bizim hikayemiz için ayrılmış.
Bu ada, cennetin yeryüzüne düşmüş bir parçası değil; o, bizim cennetimiz. Ağaçlar, birbirine sarılmış sevgililer gibi gölgeler saçıyor. Hava, okyanusun iyot kokusuyla, ve senin teninin yabani yasemin kokusuyla karışık. Burada, her fısıltı yankılanarak büyüyor, her dokunuş bir elektrik akımı gibi teni uyandırıyor.
...
Devamını oku »
(Düz Yazı Şiir)
Aşkın ateşi, bir kibrit çakımıyla başlamaz. O, en derinlerde, ruhun en gizli köşesinde kor halinde uyuyan bir ihtimaldir. Seni gördüğüm an, o kor parçası aniden alevlendi. Önce yavaşça yayılan, tatlı bir sıcaklık sandım. Oysa bu, her şeyi dönüştüren, yakıp kül eden, sonra da küllerden yeniden yepyeni bir hayat inşa eden bir güçtü.
Bu ateş, ne ısıtır ne de yakar, o dönüştürür. Önce içimdeki tüm korkuları, şüpheleri, küllenmiş ne varsa onları tutuşturdu. Acıttı, evet, çünkü gerçek, sahte olan her şeyden ayrılırken daima can yakar. Ama o acı, sonunda saf bir parlaklığa dönüştü.
...
Devamını oku »
(Düz Yazı Şiir)
Sahilde aşk... Orası, ayak izlerimizin kumla, nefesimizin deniz tuzuyla karıştığı yerdir. Her şeyin yalın, her şeyin sonsuzlukla iç içe geçtiği o an. Güneş, gökyüzünü bir ressamın paleti gibi ateşe verirken, biz o ışığın ve gölgenin arasında, sessiz bir yeminin ortasındayızdır.
Dalgaların kıyıya vuran sesi, bizim ortak ritmimiz. Bazen sakin bir fısıltı gibi usulca gelir, bazen de köpürerek, tıpkı içimizdeki coşkulu sevgi gibi taşar. Sen yanımdayken, ufuk çizgisi bir anda daralır, bütün dünya sen ve ben arasına sıkışır. Kum taneleri, geçmişimizden geleceğimize uzanan küçük, parlak anılar gibidir.
...
Devamını oku »
Sana gelmek, kuru bir toprağa düşen ilk yağmur damlası gibiydi. O güne kadar sadece rüzgarın uğultusunu dinlemiş, çorak bir arazide tek başıma direnmiştim. Ama sen geldin ve o ıssız toprak, ansızın bir Aşk Bahçesi'ne dönüştü.
Bu bahçenin kapısı yoktu, çünkü içeriden kilitliydi. Sadece kalbi gerçekten arayanlar, sessiz bir davetle eşiği aşabilirdi. Girdiğimde gördüm ki, burası öyle süslü, bakımlı bir yer değildi. Çiçekler serbestçe büyümüş, yaban gülleri dikenlerini saklamadan açmıştı. Her köşe başında, senin içtenliğinle sulanmış bir duygu filizleniyordu.
Gözlerin, bu bahçenin en derin kuyusuydu. Baktıkça, yüzeyde gördüğüm her şeyin ötesine geçiyordum. Kimi zaman bu bahçede fırtınalar koptu, ağaçlar sarsıldı. Ama her fırtınanın ardından, toprak daha bir dinleniyor, her sarsıntıyla kökler daha sıkı tutunuyordu birbirine. Sen, o fırtınaların ortasında bile sığınabileceğim en güvenli liman, en sıcak topraktın.
...
Devamını oku »
Öylesine çok sevdim seni göz göre göre ellere veremem
Beni bir sevenler bir de tek sen anlarsın aslında
En güzel tebessüm o saf ve temiz gülüşün kaldı aklımda
...
Devamını oku »
Yürüyorum. Ayaklarım, toprağın nemli ve yumuşak yüzeyine usulca dokunuyor. Burası aşk kokan orman. Gözlerim kapalı, ama her şeyi görüyorum; çünkü bu, gözle değil, ruhla hissedilen bir yer.
Derin bir nefes alıyorum. Kokusu... Tanıdık ve unutulmaz. Ne sadece çam, ne sadece ıslak toprak; bu koku, binlerce yıllık bir sır gibi, birlikteliğin dinginliğini taşıyor. Sanki yüzyıllardır birbirine sarılı duran ağaç gövdelerinin derininden sızan, neşeli ve köklü bir bağlılık.
Güneş, devasa yaprakların arasından süzülüyor, küçük altın tozları serpiyor yosunlu kayaların üzerine. Her bir ışık hüzmesi, havada asılı kalan sonsuz bir "evet" sözü gibi. Ne zaman bu ormanda yürüsem, yaprakların hışırtısı fısıltıya dönüşür; o, sevdiğinin adını ilk kez söylediği anın utangaç, titrek fısıltısı.
...
Devamını oku »