20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4290
Okunma

Bir zamanlar televizyonlarımızda iki güzel dizi vardı: Hayat Türküsü ve Hayat Bilgisi…Hayat Türküsü adlı dizide Hayat Öğretmen Doğu Anadolu’da cehaletle mücadele ederken Hayat Bilgisinde ise Tarih Öğretmeni Afet Hoca ( Aman Hoca dediğimi duymasın hemen ‘’Hoca Camide ‘’ diye azarı yapıştırır. ) İstanbul’un göbeğinde bir lisede haylaz öğrencilerini adam etmeye uğraşır dururdu.
Bu dizileri izlerken Hayat Öğretmeni sık sık kara tahtasının ( Ki rengi kara olmasa da o tahtanın adı hep kara tahtadır ) başında görürdük. Aynı Şekilde Afet Hanım da sık sık öğrencilerine hem Tarih bilinci ve şuuru vermeye uğraşır hem de onların her türlü sorunlarında çare ve çözüm üretmek için kolları sıvardı.
Özellikle Afet Hanım’ın okulu olan Rıdvan Kanat Lisesinde yaşananlar bizi zaman zaman çok güldürürdü. Ama gülerken de bir şeyler öğrenirdik. Mesela bu yaşıma rağmen ben bile Afet Hanımdan çok önemli bir şey öğrenmiştim o dizide: ‘’ Gerçek dost hiç bir zaman sizin arkanızdan kuyunuzu kazmaz…Eğer biri sizin arkanızdan kötülük yapıyorsa o dostunuz değildir. Dolayısıyla da niçin böyle yapıyor diye üzülmenize değmez…Dost ve tanıdık arasında çok büyük bir fark vardır’’ Afet Güçverir gerçekten de güç veriyordu öğrencilerine.
Hayat Bilgisi gerçekten de hayat için gerekli bilgileri veren bir okuldu. O okulda öğretmenler vardı…Sınıflar vardı..Sınıflarda ders işleniyordu. Hayat Türküsü de öyle…Orada bir okul görüyorduk. Bir okulda olabilecekleri, olması gerekenleri görüyorduk.
Hayat Öğretmen de Afet Öğretmen de öldü sanırım.
Şimdi yine bir okul görüyoruz. Müdiresi sapık, öğretmenleri manyak, eğitim sistemi tamamen aşk-meşk ve öğrencilerin birbirlerine yaptığı entrikalar üzerine kurulu. Gerçi şimdi de gülüyoruz ama sadece ve sadece gülüyoruz. Artık alıştık ya ota bota her şeye gülmeye buna da gülüyoruz...Bir okulun içindeyiz lakin yaptığımız şey sadece gülmek...Eğitim, öğretim hak getire.
Sınıflarda ders namına bir şey işlenmiyor. En önemli öğrenci problemi kimin kime aşık olduğu, kimin bir diğerinin eski kız ya da erkek arkadaşıyla fingirdeşeceğinin saptanması. Aşkları en büyük zenginlikleri olan fakir varoş çocuklarıyla , zenginlikleri en büyük aşkları olan yüksek sosyete çocukları arasındaki kıyasıya mücadeleden başka bir şey yok.
‘’Pis Yedili’’ dizinin adı . Hayatın ne Türküsü var ve de Bilgisi.
‘’Bu bir komedi dizisi. Ciddiye almamak lazım ‘’ diyen varsa şöyle bir liseleri ziyaret etsinler…Pek çoğunda manzara bundan farklı mı değil mi görsünler.
Aşağıda Milli Eğitim bakanlığı Kılık- Kıyafet yönetmeliğini n ilgili maddesini yayınlıyorum. Balığın nasıl baştan koktuğunun delili. Çocuklarımız yasa ve yönetmelikleri delmeyi daha okul sıralarına öğreniyorlar.
ORTA ÖĞRETİM KILIK-KIYAFET YÖNETMELİĞİ
Madde 12 - Lise ve dengi okullarda
a. Kız Öğrenciler:
Okulca seçilen bir renkte vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde, yırtmaçsız, kolsuz ve diz kapağını örtecek boyda bir forma giyerler. Bu forma içine, mevsimin özelliklerine göre formayla uyum sağlayacak şekilde, kapalı yakalı uzun veya yarım kollu bluz veya kazak giyerler. Okul içinde baş açık, saçlar temiz ve düzgün taranmış olup uzun olması halinde örülür veya arkaya toplanarak bağlanır. Makyaj yapılmaz, kaşlar alınmaz, tırnak uzatılmaz ve cilalanmaz. Yüzük, küpe, kolye, iğne ve bilezik gibi süs ve ziynet eşyası takılmaz.
Çorap, ayakkabı gibi diğer giyim eşyası 14. ve 15. maddeye uygun olarak düzenlenir.
b. Erkek öğrenciler:
Ceket, gömlek ve pantolon giyerler; kravat takarlar. Okul yönetimince uygun görülmesi halinde, sıcak mevsimde sadece gömlek ve soğuk mevsimde ceket altına kapalı yakalı kazak giyilebilir.
Okul içinde baş açık, saçlar kısa ve temiz olur. Ense düz ve açık olup favori, sakal ve bıyık bırakılmaz. Zincir, kolye, yüzük vb. ziynet eşyası takılmaz. c. Kız ve Erkek Öğrenciler;
(1) Atelye, işlik, laboratuvar ve iş yerlerinde önlük veya tulum giyerler.
(2) Beden eğitimi dersleriyle, spor faaliyetlerinde okul yönetiminin uygun göreceği kıyafeti giyerler.
(3) İmam-Hatip liselerinde kız öğrenciler yalnız Kuran-ı Kerim ders saatlerinde başlarını örtebilirler.
Bir liseye gidiniz. Diyelim ki o lisede 1000 öğrenci olsun. Bana 100 tane bu yönetmeliğe uyan öğrenci ve bu yönetmeliği uygulayabilen bir tane okul idarecisi gösterebilirseniz ellerinizi öpüp özür dileyeceğim.
Evet…Maalesef Kel Mahmutları, Afet Öğretmenleri, Hayat Öğretmenleri öldürüp yerine Esma Sultanları, Halil Sezaileri, Hasan Paşa’ları getirdiğimizden beri artık öğrencilerimiz sınıfa girdiğimizde ayağa da kalkmıyor.
Ben pek anlamıyorum ya denilene göre bütün bunlar birey olmanın, özgürlüğün, kendine güvenin ,modern ve çağdaş eğitimin dış vurumsal bir şeysiymiş… Biz artık fosilleşmeye başladığımız için pek anlamıyoruz bu işerden gayrı.
Okul mu? Onu hiç sormayın…Okul dediğin hoşça ve de boşça vakit geçirilen bir yer. Orada her bi halt var…Aşk var, meşk var, kantin muhabbetleri var, öğretmenlere ‘’Hocişkom’’ diye hitap etme var, her türlü gırgır, şamata var…Sadece ve sadece ders kitabı denen şey yok. İçinde Fizik, Kimya, Matematik, Tarih, Coğrafya, Edebiyat ve benzeri derslerin işlendiği ve adına sınıf denilen dershaneler yok. Hababam sınıfının Mahmut Hocasını, Hayat Türküsünün Hayat Öğretmenini, Hayat Bilgisinin Afet Öğretmenini öldürdüğümüzden beri durum bu maalesef.
Üniversite sınavlarında 50.000 öğrencinin sıfır puanda kalması boşuna değil.
Velhasılı kelam: Kimseye etmem şikayet/ Ağlarım ben halime/ Titrerim mücrim gibi/ Baktıkça istikbalime.