7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1308
Okunma

Esas duruş’a geçmiş çocuklardan özgür ve üretken beyinler yetiştirilir mi.?
Açıkçası benim çocukluk yıllarımda 23 Nisan törenlerine dair pek iç açıcı anılarım olmadı o,yılarda okulun bahçesinde tören yapılırdı biz öğrenciler sabah erkenden kalkar okula gider gibi yine siyah önlüklerimizi giyer beyaz yakalıklarımızı takar okulun, bahçesinde sabahın köründe toplanırdık,
O,güne özel tek fark defter kalem ve çanta almazdık yanımıza, yoklama yapılır
Sınıf halinde sıraya girer nizami bir şekilde tek sıra olurduk öyle ki sol elimizin parmak uçlarıyla önümüzdeki arkadaşımızın sol omzuna dokunur başlarımız aynı hizada, ip gibi olurduk ve saatlerce törenin başlamasını beklerdik
Tören dediysem bir tüfeklerimiz eksikti
O,kadar ciddi ve disiplinliydik ki sanki askeri tören,
Okullun müdürü mümtaz hocamızın hepimizin içini ürperten komutuyla
RAHAT /HAZIR OL,,
Anonsunun ardından istiklal marşımızı söyler sonrada eğlenceye başlardık diyeceğim ama maalesef öyle olmazdı…
İçinde kan barut ölüm geçen marşlar şiirler okunur çocuk halimizle adeta savaşa hazırlanırdık saatlerce hazır olda bekledikten sonra, tören biter uygun adım marş marş komutuyla tören alanı olan okulun bahçesini terk eder evlerimize dağılırdık,
Çocuk aklımın algılama sınırlarına rağmen yahu bu işte bir gariplik var çocuk bayramı böylemi kutlanır diye kendimce törenlerin yapılış mantığını sorgulardım.
Diğer öğrenci arkadaşlarımda sorgular mıydı yoksa bu anarşist düşünce yapısı bana mı mahsustu bilemem,
Bugün daha iyi anlıyorum ki,
Sanırım ben bir konuda diğer öğrenci arkadaşlarıma göre farklı ve şanslı bir çocuktum şansımda ailemdi…
Orta halli bir memur çocuğuydum evimizde öyle lüks sayılabilecek bir eşyamız yoktu ama evimizde kütüphane yüzlerce kitap ve kitap okuma alışkanlığı olan aile bireylerim vardı.
Bana kitap okuma alışkanlığı üniversite okuyan ağabeylerim ve o,yıllarda bizde kalan öğretmen dayımın teşviki sayesinde olmuştur ve okumayı sevdirmişlerdir. nasıl sevmezdim ki o,yıllarda evlerde televizyon yoktu ve bizim evde her akşam tadına doyulmaz siyasi, kültürel, aktüel sohbetler olurdu, okunan kitapların içeriğine dönük derin tartışmalar yapılırdı...
Okuma alışkanlığım, çocukken tutkuya dönüşmüştü bu durumda bana daha çocukluk yıllarımdan başlayan bir süreçte olayları algılama ve soğrulama yetkisi kazandırdı.
O,yıllarda,
İlkokul eğitim sisteminin yanlışlığını ve bu sistemin ortaokul lise ve hatta üniversite de dâhil sürüp gitmesi öğrenciyi donanımlı bir birey olarak yetiştirmekten çok düşünmeyen soğrulamayan ve de özgüven duygusundan yoksun insan olmaya iten statükocu ilkel ve hatta riyakâr olmaya zorlayan yanlış bir eğitim sistemiydi.
Zaten bu asker yetiştirir gibi öğrenci yetiştirme mantığı
M. KEMAL ATATÜRK’ÜN, öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmada
‘’Değerli öğretmenler yeni nesiler sizin eseriniz olacaktır onları aklı hür, vicdanı hür insanlar olarak yetiştiriniz’’ söylemine de ters düşer.
Türk insanın son on yıl öncesine kadar daha da etkili olan bu bağnaz statükocu
Tavrının altında işte o,ilkokul çağında başlayan düşünmeme, sorgulamama, değişime direnme tavrı yanlış ve baskıcı eğitim sisteminin sonuçlarından kaynaklanıyor,
Hazır ol esasduruş baskısının sözde disipliniyle çocuk ve öğrenci yetiştirme mantığı
Uygar dünyanın yüzlerce yıl önce terk ettiği veya hiç uygulamadıkları bir metot dur, yani onlar kendi çocuklarını öğrencilerini özgür akılcı sistemlerle yetiştirip doğru petogojik eğitim almış uzman eğitimcilerle kaliteli ve nitelikli sistemlerle çocuk ve öğrenci yetiştirirken iş bize gelince şoven, ırkçı bir sistemle,çocuklarımıza bağnaz bir eğitim vermemizi istiyorlardı.
Neden mi?
Nedeni soğuk savaş yıllarına dayanıyor, kominizim tehlikesini bertaraf etmek için 1940’lı yıllardan 1990’lı yılara kadar olan sürede bizi Demirperde ülkelerine yani Varşova patına ve,
SCCP Sovyetler birliğine karşı sözde Türkiye’nin özde ve gerçekte batılı devletlerin çıkarını korumak güvenliğini sağlamak için milli duygularımızı kışkırtıp, bizleri savaşa hazırlamaktı yani, ateşi tutmak için bizi maşa olarak kullanacaklardı.
Eh tabi birde onların gözüne girmek aferini almak madalyayı kapmak isteyen hevesli insanlar yaklaşık, On yılda birde bu halkın tepesine binerek, milletimizin özgüven duygularını kırıp,
olup bitenleri sorgulamasının önüne geçmek için,
Mazlum halkımızı sindirip korkutup ses çıkartmayan otoriteye boyun eğen tek tip düşünen mümkünse hiç düşünmeyen insanların olmasını sağlamaktı doğrusu bu işi kısmen de başardılar şiddeti ve baskıyı layıkıyla uyguladılar.
Hep düşünürüm olimpiyatlarda adı sanı duyulmamış Afrika ülkeleri bile Sporun her branşın da beş on tane altın madalya alırken ve gelişmiş ülkelerde her dalında yirmi, otuz altın madalya ile ülkelerine dönerken,biz kaza bela bir altın veya bronz madalyayla ülkemize dönüyor olmamız ne garip,
Bizim sporcularımızda bir sorun mu var?
Evet, var bastırılmış sindirilmiş bireyin toplumun ruh hali,
İnsanlarımıza uygulanan bu baskı ve sindirme politikalarının bir başka boyutu da toplumun öz güven kaybıdır ki, bu sonuçları itibariyle seneler sonra anlaşılan çok vahim bir durumdur çünkü,güven kaybının telafisi on yılları alabiliyor.
öz güven kaybı ise
İşte bu tek tip insan yetiştirme anlayışından bu sakat mantıktan kaynaklanıyor
Spordan müziğe edebiyat’tan sanatın her dalına kadar toplumun her kesiminin
Etkilendiği farkında olmasak ta bilinç altımıza işlenmiş olumsuz bir durumdur.
Öz güven kaybı, düşünmeyen, sorgulamayan, kendisine öğretilenle yetinen, insan profili oluşturur,
Yılardır kitaplarımı aldığım kitapçıya geçenlerde gittim kitapların arasında
dolaşıp kitaplara göz gezdiriyordum.
Dükkan sahibi yanıma geldi kısa bir sohbetin ardından çok satan kitapları sordum,
En çok satan kitaplarım,
TV ‘den tanınan bir hanımın yemek tarifi olan kitaplarıyla,
Bilmem kaç metot sonunda güzel bir kadını yatağa atmanın formüllerini veren kitapların çok satan kitaplar arasında olmasına, doğrusu çok şaşırmadım.
Bir başka ülkede garipsenecek böyle bir durum maalesef bizim ülkemizde normal olabiliyor,
Dükkân sahibine sordum peki kitabın garantisi var mı? Başarısız olunca kitabı
Geri alıyor musunuz.? Gülüştük,
Düşünsenize böyle bir kitabı geriye iade etme anını,,,beyefendi ben bu kitabı iade etmek istiyorum içindeki metotları uyguladım ama hiçbir kadını yatağa atamadım,,,
Kitapçının tepkisi: ver ulan o,kitabı beceriksiz herif :))
Son olarak da çok satan kitaplar arasında, halkın milli duygularını sömüren savaşları ve yaşanan trajedileri zafer gibi ballandıra ballandıra anlatan kitaplarda çok satıyormuş,
Eeee,şu çılğın yazarlarda az değil hani,onlarda bu milletin zaaflarını ve hassasiyetlerini
iyi keşfetmişler işin tuhaf tarafı,
Bu yazarların birkısmı 40-45 yıldır avrupada yurtdışında yaşayıp arada sırada Türkiyeye,
gelip bu tür savaş kışkırtıcılığı veya milli duyguları sömüren kitaplar yazmalarıdır üstelik çok satan kitaplarından,
elde ettikleri yüzbinlerce dolar parayı da yine yurt dışında lüks içinde sarışın çıtır hatunlarla çatır çatır yemeleri,
benim milletimde bu milli hasasiyet,sizde,de bu kalektersizlik varken daha çoook satar kitaplarınız,,,,
Yani sizin anlayacağınız önem sırası çok gerilerde olması gereken kitaplar liste başı oluyormuş bunda şaşılacak bir şey yok geçmişde hazır ol esasduruş mantığıyla çocuk ve öğrenci yetiştirilirse kitap okuma eğiliminin bu tür kitaplara yönelmesi çok normal,
Benim bu ülkenin çocuklarının da özünde yetenekli merhametli ve çağdaş insanlar olduğuna, olan inancım tamdır yeter ki bu özeliklerinin kullanabileceği özgür şartlara sahip olsunlar dünyadaki diğer kardeşleriyle uygarlıkta yarışabilecek zekaya sahiptirler…
Tüm dünya çocuklarının ve çocuklarımızın 23 Nisan Çocuk Bayramlarını gönül den kutlar.
Onların o,pembe yanaklarından kocaman kocaman öperim,,,
Serhat BİNGÖL 23/04/2012 Ereğli