10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
894
Okunma

Hakkı bey Ömer’e selam verip çalıştığı tarlanın sınırdaki zeytin ağacına dayanıp söze girmek ister ama nasıl başlayacağını bilemez. Hakkı bey önce nasılsın iyi misin faslını geçirdikten sonra asıl konuya girdi.
-Ömer oğlum bilirsin sensi severim, sen iyi bir adamsın. Çalışkan, dürüst, terbiyeli, ahlaklı birisin.
- Sağ ol Hakkı amca bende sizi severim.
-Sözümü kesmeden beni dinle, benim için bu konuşmayı yapmak çok zor ama seninle konuşmam lazım. Sen Elif’i seviyorsun biliyorum ama senden öğrenmek istediğim ne kadar çok seviyorsun.
Ömer bir şey söyleyecek olur ama Hakkı Bey onu susturur.
-Elif ‘in başına gelenleri biliyorsun, Elif çok acı çekti ve çekiyor, ben ve ailesinin görevi onun acılarını unutturmak, ona melhem olmak onu iyi etmek ve en önemlisi sevmek, öğle değil mi?
-Evet seviyorum zaten ve evleneceğim.
-Sadece sevmek yetmez, evleneceğim diyorsun onunla bir ömür geçireceksin. Yaşadıklarını onun başına kakmadan durabilecek misin? Ona baktığında bir kerecik olsun ona hissettirirsen yaşadıklarını, hatırlatırsan ya da en kötüsü suçlayan gözlerle bakarsan ne olacak bunu düşündün mü? Onun ve kendi hayatında yaşanmışlıkları, yaşanmamış gibi silebilecek misin? En önemlisi de onu senin sevdiğin Elif gibi görebilecek misin?. Ona dokunurken severken geçmişini düşünmeden sevebilecek misin?
Ömer şaşkın ne diyeceğini bilemez halde kalakalmıştır. Tereddütlü bir ifade ile
-Evet yaparım, sev, severim.
-İyi düşün oğlum eğer yaparım kızını üzmem, onu hep seveceğim diyorsan gel kızımı iste vereyim. Yapamam diyorsan gelme Elif’imi birde senin üzmene izin veremem.
Hakkı bey söyleyeceklerini söyledi ve gitti. Ömer arkasından bakakaldı, kafası karıştı, ne düşüneceğini bilemedi. ‘’Acaba yapabilir miyim? Yoksa bilmiyorum’’ diye içinden geçirdi.
Evdeki herkes Elif’e iyi davranıyor onu üzmemeye, yaşadığı olayları aklına getirmemeye çalışıyordu. Elif her şeyin farkındaydı onu seviyorlar üzerine düşüp şımartıyorlardı, ama bir türlü yaşadıklarını aklından çıkmıyordu.
Köyde dedikodu kazanı alabildiğince hararetli bir şekilde kaynıyordu. Herkes bire bin katarak Elif’in kaçırma olayını ve yaşadıklarını anlatıyordu. Bunca acıyı çeken ve bu dedikodulara maruz kalan Elif’ken her nasılsa mağdur olarak Ömer gösteriliyordu. Fiskos gazetesi hep Ömer’i yazıyor ona üzülüyordu.’’Tüh tüh Ömer’e görüyor musun yazık oldu çocuğa şimdi ne olacak’’.Diğeri ise ‘’Ömer Elif ile evlenecekmiş’’. Bir başka dedikodu gazetesi muhabiri’’duydun mu Elif isteyerek kaçmış Bedri’ye biliyor musun?’’ diyecek kadar ileri gidiyordu. Bir diğer muhabir de’’ Bedri kimseye yar etmem gerekirse hapisten kaçar ikisini de öldürürüm diyormuş. Adamın gözü dönmüş ayol görüyon mu? Vah vah Elif çik neler geldi kızcağızın başına’’ diyerek gazete tirajını artırma derdindeydiler.
Hakkı bey dedikodulara kulak asacak adam değildi. Kim ne derse desin önemsemezdi. Onun için kendi ve ailesinin hissettikleri önemliydi. Hakkı bey Elif’i karşısına alıp konuşma yapmayı düşünüyordu. Elif’i çağırdı ocaklı oda da sadece ikisi vardı
-Bak kızım şimdi Ömer’in yanından geliyorum onunla da konuştum seninle de konuşacağım ve kararı sana bırakacağım. Ömer’i sevdiğini biliyorum peki güveniyor musun? Senin başına gelen kötü olayı ilerde evlenince başına kakmayacağına inanıyor musun? Gözleriyle, sözleriyle ve hareketleriyle başına kakmayacağına yüzünü yere eğmeyeceğine inanıyor musun? Ömer bu kadar cesur mu? Eğer ona güveniyorum o bu dediklerini yapmaz,o beni mutlu eder, onunla her şeyi unutup mutlu oluruz diyorsan Ömer’e söyle gelsin istesin seni.
-Tamam baba
Elif şaşkındır babası doğru söylemekteydi, kafasında soru işaretleri ve acabalar oluşmuştu. Ömer’e haber gönderdi, konuşmak istediğini her zaman ki yere gelmesini söyledi. Elif Ömer den önce gitmişti buluşma yerine, papatyalardan fal bakıyordu. Seviyor, sevmiyor, seviyor papatyanın yaprakları bitmeden Ömer geldi, Ömer’in gerçektende sevip sevmediğini öğrenemeyecekti.
-Hoş geldin
-Hoş buldum nasıl oldun iyi misin?
Elif Ömer’e sarılmak istedi ama Ömer biraz tutuk davranıyordu sanki. Ağacın dibine oturdular. Ömer Elif’in uzattığı eli tuttu ama sanki bir şeyler gitmişti, bir şeyler kopmuştu. Elif’in aklına babasının söyledikleri geldi, yoksa Ömer o kadar cesur değil miydi?
Ömer eskisi gibi olmayı çok istiyordu ama yapamıyordu. Aklına Elif’e yapılanlar geliyordu. Elif’in elini tutarken kafasında hep o soru vardı’’acaba o da öylemi tutuyordu, o da öylemi sarıldı, dudaklarından o adam da öptü, benim öptüğüm dudaklardan öptü. Benim sevemediğim Elif’i sevdi ben nasıl seveceğim, anladı ki Bedri aralarında hep olacaktı. Elif’i eskisi gibi sevemeyecekti, Hakkı bey haklıydı’
-Olmuyor mu Ömer yapamıyor musun? Benim suçum değildi. Bana senin çağırdığını söylediler, sen bekliyorsun seninle kaçacağım diye gittim. Bilmiyordum beni kandırdılar, benim suçum değildi. Senin için zor olabilir ama benim için daha da zor. Seni suçlamıyorum ama seni cesur zannederdim değilmişsin yazık.
Ağlayarak onun yanından ayrıldı. Asıl şimdi yıkılmıştı. Bedrinin yaptığından daha çok canını acıtmıştı. Ömer arkasından gitme bile dememişti. Göz yaşları toprağa damlıyordu. Gözyaşlarının tuzu yeni ekilmiş umut ve mutluluk fidelerini kuruttu.
Eve geldiğinde kapıda Halime ablasıyla karşılaştı. Onu orada öldürmek istedi ama yapmadı eve giriyordu ki, ablası bağırmaya başladı. Herkes avluya çıktı. Babasına ‘’baba Elif artık Erdi ‘Bedrinin soyadı’ oldu. Elif’i Bedri ye ver başka yol yok’’ diyordu. Herkes Halime’yi kovdu. Elif babasına bakıp
-Baba Ömer ile olmayacak onunla evlenemem sen haklıydın. Ömer olmadıktan sonra Ahmet, Mehmet, Bedri hiç fark etmez. Ablam haklı istemesem de ben onun oldum, onunla da evleneyim, hem Bedri ler bizi rahat bırakmazlar.
-Tamam kızım ama sakın unutma hiç kimseyle de evlenmek zorunda değilsin. Burası senin evin buradan ayrılmak zorunda, evlenmek zorunda değilsin. Anne babaya evladı fazla gelmez. Sen benim başımın tacısın, sen benim hayatımdaki en kıymetli varlıksın, evladımsın sakın unutma.
-Biliyorum baba sağ ol
-Kızım karar senin, sen ne dersen biz kabul eder uyarız. Hemen şikayetini geri alma bırak yatsın hapiste cezasını biraz çeksin. Hem ben onlara öyle bir şartlar koyacağım ki nasıl olurmuş görsünler.
Hakkı bey, Bedri’nin babasını eve çağırdı ve ona şartlarını bildirdi. Birinci şartı köyde yaşamayacaklar kasabada Bedri işe girecek orada yaşayacaklardı. İkinci şartı çok yüklü bir para vereceklerdi. Üçüncü şartı kızını üzmeyecek eğer üzerse kızımı geri alacaktı.
Para konusu karşı tarafı sıkıntıya soktu. Bahçe, tarla sattılar. Hakkı beyin istediği parayı denkleyip verdiler. Bedri hapis de dokuz ay yattı Elif şikayetini geri aldı, evleneceklerini herkes duydu, Ömer de tabii ki. Ömer köyden kaçmak Elif’i görmemek için,kış aylarında sık sık balığa çıktı. Ciğerlerini üşüttü, ciğerleri su topladı. Elif ile Bedri evlenirken Ömer hastanede yatıyordu.
Bedri ile Elif kasabaya taşındılar. Elif hiç mutlu değildi, Bedri çok mutlu olacağını düşünmüştü ama o da mutlu değildi. Bedri’nin büyük aşkı ikisine yetmemiş ve mutlu olamamışlardı. Elif onu sevmiyordu, sevemiyordu çok çabalıyordu ama olmuyordu. Bedri evden uzaklaşmaya başladı. Her akşam eve sarhoş geliyordu.
Ömer hastaneden çıkmıştı ama tam anlamıyla iyileşemedi. Mutlu olamadı, Elif’i unutamıyordu ona haksızlık ettiğini düşünüyordu. Tekrar hastalandı, ince hastalığa yakalandı yani verem oldu. Yine hastanede yattı veremi yendi ama hiçbir zaman sağlıklı bir adam olamadı. Kendisini çok seven Fatma ile evlendi, evliliğinde de mutlu olamadı Fatma’yı sevemedi. Elif gibi kimse olmuyor,ona baktığı gibi karısına bakamıyordu.
Elif çok mutsuzdu, Bedri den nefret ediyordu. Her şeyin suçlusu oydu, hayatını ve mutluluğunu elinden almıştı. Bu hayat ona ağır gelmeye başladı. Bir gece kocası meyhanede içki içerken o da evde bir kutu aspirin içti. Hastaneye zor yetiştirdiler ölümden döndü. ‘’Yaşamayı da beceremiyorum ölmeyi de beceremedim’’ dedi.
Hakkı Bey Bedri’nin babasından aldığı parayı kızına verdi. Elif de ağabeyi Fehmi ile ortak zeytinlik aldılar ev yaptılar komşu oldular. Halime ve kocası da Elif ile Fehmi’ye çok yakınından zeytinlik aldılar, ev yaptılar. Elif ile ablası komşu oldu, hala daha komşular. Elif ablasını afetmişti, kardeştiler. Bana affettim dedi insan o kadar affedici olabilir mi? Yıllar geçince demek ki olabiliyor.
Elif hamile kaldı, Bedri den bir çocuk istemiyordu. Doğunca hiç sevmeyeceğini düşünüyordu. Çocuğu doğunca çok sevdi oğlunu ama hastalıktan beş aylıkken öldü. O zaman çok ağladı. Evlat acısı çektiği bütün acılardan daha ağırdı. Kaderine karşı geldiği, isyan ettiği ve tevekülle karşılamadığı için Allah’ın kendisini cezalandırdığını düşündü.
Kaderine razı oldu, savaş baltalarını gömdü. Bedri’yi sevmeye çalıştı. Bedri’ye beni zorla kaçırdın hayatımı elimden aldın diye hiç başına kakmadı. Bedri de onu hep sevdi, zamanla Elif de onu sevdi, belki de ona alıştı.
Elif bana hikayesini anlattığında Ömer’in evli ama hep hastalık çektiğini ve çocukları olduğunu söylemişti. Şimdi yaşıyor mu bilmiyorum.
-Elif peki mutlu musun?
-Şimdi mutluyum Bedri’yi yıllar geçtikçe ve yaşlar ilerledikce sevdim. Bedri beni üzmedi çok sevdi. Eğer Ömer’le evlenseydim belki de hayatım hasta bir adama bakmakla geçecekti.
Ben de ‘’eğer evlenseydiniz Ömer belki de hasta olmayacaktı’’ diyemedim. Belki o da bunu biliyordu ama mutlu olmak için bilmezden geliyordu.
Elif şimdi 65 yaşlarında Bedri ile evli iki çocuğu ve beş torunu olan anneanne ve babaanne. Ben onu çok seviyorum. Belki bir gün ona yazdığım hayatının hikayesi ni okurum.
Hikaye bundan 45 veya 46 yıl önce yaşanmış. Kahramanlar hayatlarını düzene koyunca bu hikayeyi bilen herkes susma yemini etmişçesine bir daha konuşulmamıştı. Elif bana yaklaşık 10 yıl önce anlattı ve zannedersem bir tek ben biliyorum. O söylemese de bende herkes susma yemini etmiştim taa ki burada yazana kadar. Yine yeminime geri dönüyorum lütfen sizde susma yemini edip yazılanlar burada kalsın kimseye anlatmayınız.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
5.3.2012