17
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3868
Okunma

Bu güne kadarki yazılarımda hep erkek öğrencilerimden bahsettim sizlere…Peki benim hiç mi kız öğrencim olmadı? Oldu elbette…Ama geçmişe dönüp de baktığımda onları hep acılı ve acıklı hikayeleri ile hatırlarım…Elbette içlerinde mutlu hikayeleri olanlar da vardı ama nedense kızların çoğunun hikayesi hep acılıydı.
Bu gün bahsedeceğim Eminlerden ilki öğrencim değil. Halamın kızı…Diğerleri öğrencilerim…Tuba da.
Beşinci yılımı doldurmak üzere olduğum lise hayatımın sonlarına doğru babam her nedense beni evlendirme telaşına düştü. Daha yirmi yaşındayım…İş yok güç yok ama babam her nedense kafaya koydu beni evlendirmeyi. Tabii ki adaylar da yakın akrabaların kızları…Özellikle de üvey annemin tarafından. Lakin kime yanaşıyorsak havamızı alıyoruz. Açık açık senin topal oğluna kız vermeyiz. Ya da kızımız senin oğlun topal olduğu için beğenmedi demiyorlar da ‘’ Kusura bakmayın kızımız daha küçük ‘’ diyerek bizi savıyorlar; ama o küçük kızlar bir iki ay içinde başka kocalara giderken , nasılsa yaşları büyüyor.
Sonunda bunaldım bu reddedilme ve bana göre aşağılanma durumundan ve babamla aramızda şöyle bir konuşma geçti.
-Baba benim gönlümde biri var. Ama onun için vakit erken.
-Kim?
-Halamın kızı Emine.
-Çok güzel..İyi akıl etmişsin. Bak Emine olur…Onu vermezlik etmez halan. Ama Emine daha çok küçük on iki yaşında.
-İyi ya işte o orta okulu , sonra liseyi bitirir. Bu arada ben de üniversite okur ve bitiririm. İş güç sahibi olurum alırım Emine’yi.
-Tamam..Bu fikir benim de aklıma yattı.
Gerçekten de Halamdan Emine’yi istesek kesinlikle vermezlik etmezdi. Kaç kez kendi öz evlatlarına bizim için, özellikle de benim için ‘’ Sakın ola ki Kamil abimin oğullarına, özellikle de Sami’ye karşı bir saygısızlığınız, onun kalbini kıracak bir hareketiniz olmasın. Vallahi hepinizi ona kurban ederim..’’ dediğini kulaklarımla işitmiştim. Kuzenlerim Mustafa, Emine, Pınar ve İdris’in kesinlikle bize karşı sevgi ve saygıdan başka bir davranışları yoktu ama yine de Halam sıkı sıkıya tembihlerdi onları.
Fikirler akla yatmıştı ya evdeki hesap çarşıya uymadı. Babam nasılsa çok zaman var diyerek bu plandan halama hemen bahsetmedi. Bu arada da hiç ummadığımız bir gelişme oldu ve bir gün halam bizleri evine davet etti…Daha doğrusu kapıcılığını yaptığı Üsküdar’daki apartmanın, onlara tahsis edilmiş iki göz tavuk kümesi dairesine…
Baktık ev hayli kalabalık…Emine süslenmiş püslenmiş yanında da takım elbisesi içerisinde diğer halamın oğlu Tekin… Emine’yi Tekin’e istemişler. ( O da benim yaşımda ) Halam ve eniştem de hiç düşünmeden evet demiş…Tekin’in ağzı kulaklarında…Emine ise ışıl ışıl ışıldıyor…Öfkeden kudurdum tabii ki ama belli etmedim. Tekin’i çektim kenara:
-Halaoğlu hayırdır..Nereden çıktı bu durum. On iki yaşındaki bir kızla mı evleneceksin şimdi?
-Ya evet , küçük ama o da beni seviyor.
-Oğlum salak mısın sen? On iki yaşında bir çocuk ne bilir sevmeyi, aşkı. Hem okulu var. Okulu ne olacak?
-Okulu bırakacak.
-Yanlış yapıyorsun. Kız bu seneye kadar bütün sınıflarını takdirname ile bitirdi. Ona okumayacaksın demek beynine kurşun sıkmaktan farklı olmaz.
-Çaresi yok okumayacak işte…Sen de bilirsin bizde kız kısmı okumaz da çalışmaz da.
‘’Doğulu kafası’’ işte diyorum dışımdan…İçimden de ‘’ Görüşürüz ‘’ diyorum…Nitekim de bir hafta geçmiyor görüşüyoruz ama acı bir görüşme oluyor.
Halam ve eniştem tarafından okuldan alınmak istenmesi karşısında o güne kadarki her şeyi oyun gibi gören Emine, uyuduğu uykudan uyanıyor ve bir tüp optalidon hapı yutarak intihara teşebbüs ediyor…Çok şükür ki ölmek üzereyken hastaneye yetiştiriliyor ve hayatı kurtarılıyor.Sonrasında nişan bozuluyor…Emine okuyor…Üniversiteyi de bitirip Coğrafya Öğretmenliği kazanıyor fakat öğretmenlik yapmayıp çeşitli ulusal gazetelerde çalışıyor…Şimdi ise başarılı bir iş kadını…
Eeee ben? …Optalidon olayından sonra Emine defteri benim için de kapanıyor. Yollarımız tamamen ayrılıyor yani. Zaten onun, benim planlarımdan hiç haberi olmadı…Taa 2007 ye kadar… Ancak 2007 de anlattım… İkimiz de hoş bir anı olarak kahkahalar attık.
Hala kızı Emine gibi ben de okudum. Öğretmen oldum ve 1978 de Manavgat İmam-Hatip Lisesi Tarih öğretmeni olarak göreve başladım. O sene pek çok öğrencimin yanı sıra bir de Emine’m vardı. O yıllarda İmam-Hatip Liselerinin orta kısmı da olduğundan Emine orta ikiye gidiyordu..Çok da başarılı bir öğrenci değildi ama karınca kararınca o da bir şeyler yapmaya çalışıyordu.
1979-1980 Öğretim yılı başında, içinde Emine’nin olması gereken orta üçüncü sınıfa girdiğimde baktım Emine yok…Sordum diğer kızlara? ‘’Emine nerede’’ diye…’’Emine evlendi ‘’ diye cevap verdiler…Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Demek ki sadece doğulu kafası değildi çocukları daha çocukluklarına doyamadan ana kucağından alıp koca kucağına atan.
O yılın sonuna doğru Emine’yi karnı burnunda kocası ile birlikte pazarda sebze satarken gördüm….Daha sonraki yazda da…Ve daha sonraki…Ne zaman görsem hep hamileydi Emine…Onu ilk kez hamile olarak gördüğümde kendi kendime söz verdim…Gerekirse hayatımı adayacak ve bu çocukların , çocuk yaşlarda evlenmesiyle mücadele edecektim.
2004-2005 Öğretim yılında artık Fethiye’deydim. 7-B sınıfının sınıf rehber öğretmenliği bana verilmişti. Aşağı yukarı her rehberlik saatinde kızlara nasihatler veriyordum. ‘’ Kolunuza bir altın bilezik takmadan sakın ha sakın evlenmeyin. Yani okuyun…Bir meslek sahibi olun…Ekonomik bağımsızlığınızı elde edin sonra evlenin…Evlendikten sonra ister çalışırsınız, ister çalışmazsınız..Ama en azından kötü bir evlilik yaptığınız takdirde sırf geçim derdi yüzünden mecburen , hayatınızı zindan etmek zorunda kalmazsınız. ‘’ Neredeyse her rehberlik dersimin konusu buydu.
2005-2006 Öğretim yılına başlıyoruz…Resmî öğretmenlik hayatımın son yılı…Geçen seneki 7-B sınıfım şimdi olmuş 8-B. Hiç bir fire vermeden hem de…Büyük bir aşk ve şevkle sınıfıma giriyorum ve başlıyorum yoklamaya…
-Ali Kara…
-Burada
-Aysun Hekimci
-Burada
-Serkan Aykırı
-Burada
-Ulaşcan Tuzer
-Burada
-Mucize Akkaya
-Burada
-Fatih Kara
-Burada
-Merve Tüfekçi
-Burada
Tuba Biberoğulları ( Kızım )
-Burada
-Emine Akkaya
-Kocaya vardı…
-Nasıl yani ya? Sınıfın en çalışkan öğrencisi…Tüm dersleri beş olan Emine? Daha on dört yaşında olan…Tüm öğretmenlerin gözbebeği, Okulun medar-ı iftiharı…Okulumuzu tüm bilgi yarışmalarında temsil eden, beni üzmektense ölmeyi tercih edecek kadar beni seven benim de onu sevdiğim Emine mi evlendi?
Lanet ediyorum, kahrediyorum, ağlıyor, sızlıyorum ve bağırıyorum artık…’’ Ben bu Emine’leri kurtaramayacak mıyım?’’ diye…Kurtaramıyorum maalesef…Ne yaparsam yapayım kurtaramıyorum… Tıpkı kendi kızım Tuba’yı da kurtaramadığım gibi…Annesinden boşandıktan sonra tüm ısrarlarıma rağmen benimle değil de annesiyle yaşamayı tercih eden kızım Tuba da 17 yaşında evlendi ve şu anda bir çocuğu var…
Tuba’yı hiçbir zaman affetmeyi düşünmüyordum…Ama yukarıdaki fotoğraftaki bebek…Yani Torunum Elif Nur her şeyi değiştirdi…Onun yüzüne bakıp da merhamet damarları kabarmayacak bir Allah’ın kulu varsa yorumlarını acilen bekliyorum.