6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2843
Okunma

Sanırım yıl 1934 İran Şahı Rıza Pehlevi Ankara’ya gelir. İran ile çok sıkı ilişkiler kurulur. Şah Rıza Pehlevi çok sıcak ve kardeşçe karşılanır. Resmi görüşmelerin yapıldığı sırada Şah Genelkurmay Başkanlığı’nı da Atatürk’le beraber ziyaret eder.
Genelkurmay Başkanlığının alt katında sanırım şimdilerin ifadesi ile kozmik(!) odanın bulunduğu yerde ziyaret sırasında birçok kapının bulunduğu görülür. Enteresan olan ise bu kapıların üzerlerinde çevrimizde bulunan ve bulunmayan pek çok ülkenin isimleri vardır.
Şah Rıza Pehlevi Atatürk’e sorar: Bu ülke isimleri nedir?
Atatürk:”Çevremizdeki ülkelerden ülkemize karşı yapılabilecek saldırıları bertaraf etmek için hazırlanmış savaş planlarının bulunduğu odalardır.”
Şah Rıza Pehlevi:”Bu kapıların içinde İran ismini göremiyorum!
Atatürk: Evet göremezsiniz çünkü biz kardeş ve dost İran devletini ve halkını ülkemiz için tehdit unsuru olarak görmüyoruz.
Şah Rıza Pehlevi, esas duruşa geçerek ve asker selamına durarak;” İran devleti emirlerinize amadedir Paşam.”der.
Sonrasında kendi ülkesine talimat verir; Türkiye ile ortak ordu kurmak için,Mareşal’e ise kendisini iki ülkenin Genelkurmay Başkanı olarak görmekten mutlu olacağını bildirir.
Tabii olarak aradan yıllar geçti, Atatürk’ten sonra gelen iktidarlar döneminde İran ve Türkiye ilişkileri bozuldu. Bir kısım insanlar İran’ı ülkemiz için tehdit ve tehlike görmeye başladılar. Kardeşlik ilişkilerini bozdular. Yıllar yılı ülkemizin İran’a benzemesi endişeleri bazılarının yüreklerini endişelendirdi; sanki Türkiye’nin İran’dan alacak bir şeyi varmış gibi!
Son zamanlarda batının dayatmalarına dayanamayan hükümetimiz “Füze kalkanı” projesi kapsamında Malatya’nın Akçadağ İlçesinde Kürecik beldesine radar sistemlerini büyük bir hızla kurmaya başladı.
İran’ın, Rusya’nın rahatsızlığına rağmen yetkililer Füze kalkanının İran’a karşı kurulmadığından defalarca bahsettiler. İran ise her hangi bir tehlike anında Türkiye’de bulunan bu radar sistemini vuracağını yetkili ağızlardan defalarca ikaz etti.
Bütün siyasi yorumcular kurulan füze kalkanı sistemlerinin İran’a karşı kurulduğu bildirildiği halde gerek ABD ve gerekse bizim yetkililerimiz inkar ettiler.Bölgenin istikrarı için ve NATO konsepti muvacehesinde kurulduğunu söylediler.Buda ne demekse?!
Bölgede ABD ve AB’nin ve öncelikle de İsrail’in güvenlik ve menfaatlerinin önündeki en büyük engellerden birisi ve tehdit unsuru kim? İran! Bölgede güçlenen ve ABD, İsrail politikalarına karşı politikalar ortaya koyan kim? İran! Bölgede ki, Şii güçleri organize eden ve İsrail karşıtı politikalar üreten kim? İran! Batı yanlısı taşeron politikalar üreten ülke hangisi? Türkiye! Hem de bölgenin en önemli ve güçlü ülkesi olmasına rağmen!?
Füze kalkanına bilgi derleyen, istihbarat toplayan ve bölgedeki uçun kuşu kontrol eden radar sistemleri nerede? Türkiye’de yani Malatya’da! Nato’ya ait olan radarlara her hangi bir saldırı olduğunda füze kalkanının savunması nasıl yapılacak? NATO çerçevesinde yani ilk müdahale Türk ordusu tarafından yapılacak.
Bütün bunlara karşın peki Radarın kontrolü kimin elinde, yani kim kontrol edecek ve alınan istihbaratı değerlendirecek? Cevap:DÜĞME SADECE TÜRKİYE’NİN DEĞİL HERKESİN ELİNDE “’imiş!’
Korunacak olan İsrail, savaşa girecek olan Türkiye! Yani savaş İran ve Türkiye toprakları üzerinde ve iki kardeş ve dost ülke arasında olacak! Yani Biz savaşırken birileri olayı seyredecek ve bizim üzerimizde yeni hesaplar yapacak, güçlenecek;biz yıpranır ve zayıflarken!
Günümüz Atatürkçülerinin kulakları çınlasın! Atatürk’ün izinden giden devrimcilerin ve bir kısım gömleklerini çıkardığını iddia edenlerin kulakları çınlasın! Afganistan,Irak ve İran’la kurulan paktlarda bu gün unutulup gitti tabii olarak.Bu gün dün kardeş dediğimiz dostlarımıza karşı başkaları ile ittifaklar kurup,politikalar üretiyoruz(!?)
Dün yakın müttefikleri Saddam’ı, Rıza Şah’ı, Kaddafi’yi satanlar yarın kimi ve kimleri terk edip satacaklar işleri bittiği zaman…?
Bu gün bizlere kendi dostlarımızı birer birer tasfiye ettirenler yarın bizleri kim veya kimler vasıtası ile tasfiye edip üzerimize sünger çekecekler?
Çok geç olmadan, ama çok geç olmadan tarihten ve geçmişimizden ibret alarak ve bilgilenerek yeni ve milli bölgesel politikalar üreterek; birilerinin küresel politikalarını kendilerine iade etmemiz gerekiyor. Yoksa bölgemizde yalnız ve güçsüz bir halde kaldığımızda hakkımızda takdir edilenlere razı olacağımız günler yakındır.
Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin