15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1782
Okunma

Manavgat dünyanın belki de en güzel, cennet köşelerinden biri. Halkı oldukça cana yakın ve sıcak, dostluklar pazara kadar değil mezara kadar olan türden. Bir de Yüce Rabbim ’’ Alın size cennet ’’ dercesine her türlü nimetini bol bol ihsan etmiş bu topraklara eh daha ne istersiniz?
Oradaki ilk iki ayım biraz sıkıntılı geçti. Dört katlı bir apartmanın çatı katına kondurulmuş tek odalı bir tavuk kümesiydi yuvam. ( O fareli ev değil...Fareli ev daha sonraki ). İlk günler lokantadan yiyorum ama henüz kararnamem gelmediği yani asıl öğretmen sayılmadığım için ek ders ücretiyle idare ediyorum o da iki günde eriyor tabii ki. Borç da gırtlağa doğru yükseliyor doğal olarak. Yemek yapmalıyım...Acilen yemek yapmayı öğrenmem lazım. En kolay ne yapılır? Yağda yumurta diyeceğimi sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Pirinç pilavı yapacağım. Annem nasıl yapardı tane tane...Aynen öyle tane tane döktüreceğim yolu yok.
Nasıl yapılıyordu pirinç pilavı: Hımmm hatırladım. Önce pirinç yıkanıyor...Sonra yağda kavruluyor...Sonra üzerine iki sürahi kadar su dökülüyor...Sonra biraz da tuz ilave ediliyor iki yemek kaşığı kadar....Daha sonra pilav tane tane olsun diye başlıyorsunuz karıştırmaya...Karıştır babam karıştır...Hay Allah lapa oldu buuuu. Hah tamam hatırladım...Üzerine yağ dökmek lazım....Hımmm sana yağını eriterek döktük....Hay Allah bu sefer de yağ, lapanın üzerinde yüzmeye başladı. Tüh be demek ki pirincin cinsi bozuk...Eh gidip ucuz pirinç alırsan olacağı bu. Naapalım ben de bişi yaparım ( Hamur işi bir gıda )
Unu aldık...Üzerine suyu döktük...Cıvık cıvık bir şey oldu. Biraz daha un koyduk... Bu sefer de kas katı bir şey oldu. Az un az su derken kıvamı tuturduk galiba...Naapalım? Artık kızgın yağın içine atalım...Birazdan ekmek gibi kabaracaklar....Ooohhh yeme de yanında yat... İyi ama neden kabarmadı bunlar? Yağdan tabii ki...Hep su katıyorlar yağa...
Oooofff of. Ne olacak benim bu halim...Ulan Sami...Beceriksiz Sami. sana mı kaldı yemek yapmak. Sen yat kalk o tavuk milletinin tüylü poposuna kurban ol ki senin gibi beceriksizler için yumurta yapıyorlar...Yok yokkkk :Allah için yumurtayı harika yapıyorum...Zaten çok kısa sürede alt kattaki teyze bana bayağı yemek yapmayı öğretti. Kadıncağızdan neredeyse bir ay kurs gördüm. Şimdi Lahana sarma dışında yapamayacağım hiç bir yemek, tatlı, hamur işi yok. Değme kadınla yarışırım...İnanmazsanız şimdiki okulumdaki öğretmenlere sorun...Çok yediler kekimden, kurabiyelerimden ve de sigara böreğimden...
Eveeetttt. Ben Manavgatlı bir teyzeden bayağı yemek öğrenmiştim ama onlara bir kaç şeyi öğretememiştim: 1- Beş kişilik bir yemek için yarım kilo salça kullanılmaz...( Domates bol ya yemeği sadece salçadan yapacaklar neredeyse ) 2- Her türlü sebze yemeği mutlaka kıtır kıtır yenmez. ( Yani sebze yemeklerinde tencere ocağa koyuluyor ve kaynama olayı başlar başlamaz ocağın altı kapatılıyor )...3- Bir insan her Allah’ın günü en az on porsiyon Ayşekadın fasulye yemez 4- Aşure öyle yapılmaz...
İlk iki madde konusunda tartışılabilir ve de kabul ederim ama üçüncü madde tartışılmaz. Dördüncü de...
Bir kaç ay sonra o meşhur fareli eve taşınmıştım. Ayşe ile...Pardon taze fasulye ile orada tanıştık.
- Hocammmm... Annem sana yemek gönderdi?
-Ne?
-Taze fasulye
-Allah razı olsun teşekkürler.
İki dakika sonra
-Hocammm sana yemek getirdim.
-Sağol ne getirdin?
-Ayşekadın fasulya
-Çok teşekkürler
İki dakika daha sonra
-Hocaaammm şimdi senin yemeğin de yoktur. Sana yemek getirdim.
-Sağol Mehmet abi.Zahmet etmişsin.
-Ne zahmeti ya...Hanım Ayşekadın fasulye yapmıştı da...
-Hımmm bayılırım Ayşekadın fasulyeye..Birazdan bayılacağım zaten.
-Öğyetmeniiiimmmm ( Komşunun küçük kızı..Daha okula bile gitmiyor ) Annem Ayşekadın...
-Hırrrrrrr
-Anneeeee öğyetmen hıylıyoy bana...
-Yok kızım...Benim güzel boncuk gözlüm sana değil..Bak orada bir köpek pis pis bakıyordu ona hırladım. Al şu yirmibeş kuruşu kendine bir sakız alırsın. Babanlara selam söyle.
Bir de bu olayın her gün yaşandığını düşünün. Ayrıca daha yarısını yazdım. Anlayın gariii.
Aşureye gelince:
-Muhterem cemaat...Bu içinde bulunduğumuz ay Muharrem Ayıdır. Bu ayda bizim insanlarımız aşure yapar ve dağıtır. Mümkünse sizler de evlerinizde bol bol aşure yapın ve komşularınıza dağıtın.
Aman Allahım aşure ayı ha? Oğlum Sami haydi iyisin yine. Konu komşu aşure yağdırır vallahi. Oooohhh be midemiz bayram edecek desene ( Aşure olsun da varsın yüz tas olsun evel Allah hakkından gelirim )
-Öğretmeniiimmmm Annem aşure yapmıştı. Buyurun sıcak sıcak afiyetle yiyin.
Sıcak sıcak mı? Yahu aşure soğuk yenir.( Hareketi yapmayayım. )....soğuk yenir....Manavgat Aşuresi sıcak yenir. Çünkü içinde Kurban Bayramından kalma kemikli et vardır ve soğutursan aşurenin üzeri bir karış yağ bağlar.
- Ama oğlum bunun içinde et var?
-Ya ne olacaktı hocam?
-Ne biliyim...Mesela nar taneleri filan, ceviz, fındık, tarçın...
-Hocam var ya bayılıyorum sana çok komik bir öğretmensin.
Allah aşkına söyleyin bunun neresi komik?
Aşureden bir kaşık atıyorum ağzıma. Tatlı desem tatlı değil. Tuzlu desem tuzlu değil. Karışık bir şey...
-Allah Kabul etsin evladım. Ben bunu alayım içeride yerim. ( Bana o aşureyi yedirebilecek insanın alnını karışlarım.) Ama biliyorum ki akşama kadar en az yirmi tas gelecek.Yesen kat’iyen nolamaz..Yemeyip döksen yazık günah. Allah’ın bir nimeti. İnsanlar beni adam yerine koymuş göndermişler..Offff ki offff... Bir çare bulmak lazım.
- Hocaaammmm ya nereye gidiyorsun. Buyursaydın da aşure yeseydik? ( Rahmetli Turgut abi )
-Sağol Turgut abi Antalya’ya acil gitmem lazım. Dönüşte inşallah.
-Hocaaa orada bir arkadaşa filan gidiyorsan buradan bir kaba koyalım al götür orada yersiniz.
-Abim Benim çok sağolasın. Biliyorsun ayağım sakat. Yolda döker mökerim neme lazım.
-Eh sen bilin hoca. Dönüşte mutlaka uğra
-Mutlaka uğrarım abim..( Anlaşıldı öteki yoldan geleceğiz eve...Tabii ki Öğretmen komşum Halil’’e yakalanmazsam. Dört gözle bekliyordur beni aşure vermek için. )
Elektikçi Ali abiden, Evli öğrencim Hasan’a kadar en az elli kişiyi atlattım böyle.
Şimdilik kaçıyordum ya bu işin bir de dönüşü vardı. İnşallah bana aşure filan ayırmazlardı. Lakin ahhh ahhh ne zaman tuttu ki duam şimdi de tutsun. İki gün kaçabildim ancak...Cuma akşamına doğru kaçtığım Manavgat’a pazar günü akşam döndüğümde iki dakika geçmeden yirmi tas Manavgat aşuresi kapımdaydı.
Ne mi yaptım o a kadar aşureyi? Buna kafa derler kafaaaaa....Pazartesi günü okulda Sami Hocanın bizzat kendi elleriyle yaptığı aşurler yeniyordu öğretmenler odasında . Ben ve Manavgatlı olanlar dışındakiler hariç tabii ki. Zaten Manavgatlı olmayan öğretmen de sadece üç kişiydik. Yirmi tas aşure anında tükendi bana bol bol dua edilerek