7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
922
Okunma

Hatırlıyor musunuz? Daha bir kaç ay önce hemen yakınınızdaki caminin hoparlörden bir anons yapılmıştı...Muhterem falanca köyün ya da mahallenin sakinleri...Bu gün öğle namazını müteakip askere b göndereceğimiz evlatlarımız için asker yemeği verilecektir. Akşam da köyümüzün-mahallemizin meydanında asker eğlencesi yapılacaktır. Tüm vatandaşlarımız davetlidir’ Asker anneleri, babaları, eşleri, sevgilileri, nişanlıları, kardeşleri olarak ne kadar da kıvanç ve gurur içindeydiniz hani. O gün halay teptiniz kiminiz, Kiminiz kemençenin kıvrak nameleriyle horon teptiniz. Efeler, efelendi , dadaşlar şahlandı, seymenler kılıç şakırdattı.
Bir kaç gün sonra caddeleri korna sesleriyle ve ’ En büyük asker bizim asker’ nidalarıyla inlettiniz. Elleri, saçları kınalı kuzularınıza ’ Hayırlı tezkereler ’ dileyerek hoplata zıplata bindirdiniz vasıtalarına ve su gibi akıp gitsin zaman da tez dönsün diye arkasından sular döktünüz.
Zaman su gibi aktı. Bu gün onlardan yirmi dört tanesi geri döndü... Giderken arkadaşlarının omuzlarındaydılar, dönüşleri de arkadaşlarının omuzlarında oldu...
Bu gün artık sözün bittiği bir gün...
On gün önce yayınladığım, her kesin şiir sandığı bir anıyı bir kez daha yayınlıyorum...Yüce Rabbimden dileğim: İnşallah bir kez daha yazmam böyle bir anı...Oğlunun şehit haberiyle aklını yitiren bir babanın feryadı:
KALK OĞUL KALK !
Oğul !
Hayırdır, tez döndün.
Daha gideli iki ay olmuştu.
Arkadaşlarının omuzlarında hoplata hoplata göndermiştik seni.
Kınalar yakmıştık ellerine, saçına...
Ne oldu oğul? Niçin döndün? Nişanlını mı özledin?
Bayram değil, seyran değil....
Ne işin var arkadaşlarının omuzlarında yine?
Ah yaramaz seni....Alıştın değil mi omuzlarda taşınmaya?
İyi de niçin ağlıyor herkes? Bu gözlerdeki yaş da neyin nesi?
Ah sen yokmusun sen....Yine kimbilir ne yaramazlık yaptın?
Haydi kalk bakalım....Ne bu keyif böyle?
Yattığın yerden mi vereceksin göğsündeki kırmızı gülü?
Sahi? O gül kim için? Anana mı nişanlına mı?
Çok mu yorgunsun, uyutmadılar mı seni hiç?
Kalksana oğul, kalk haydi...Ne bu uyku böyle?
Bilirim çocukken de doyamazdın oyuna ve uykuya.
Ama bu sefer bir başka uyuyorsun be oğul.
Kalk da önce bir sarılıp kucaklaşalım...
Sonra anlat bana niçin hemen döndüğünü...
Anlat bana ...Komutanlarını anlat, arkadaşlarını anlat..
Tepesinden kar ve duman eksik olmayan Cudi’yi anlat?
Nuh’un Gemisi oralardamıymış, Gördün mü sen de ?
Gabar da açan kardelenleri anlat..Buralarda yok o çiçekten?
Kalkasana be oğul....Kalk artık...işimiz-gücümüz çok.
Memleketi köpekler sarmış....Kalk da kovalayalım..
Bak kızıyorum ama...yaramazlığın bu kadarı da fazla....
Günahtır oğul....Ne işin var musalla taşının üzerinde?
Ne o gidiyormusun yoksa? Ben seni geldin sandıydım.....
Anladım oğul...Anladım...Sen, geçerken şöyle bir uğramışsın buralara..
Canlar canının yanına gidiyorsun anladım.
Benden de selam söyle O’na, Ali’ye, Hamza’ya, Ömer’e
Osman’a, vefalı dost Ebu Bekir’e, Kimseyi ayırdetme sakın.
İran’lı Salman’a, Habeşli Bilal’e hepsine selam söyle....
Oralarda hiç canın sıkılmaz biliyorum ama,
Kardeşin tutturdu ille ’ ben de abimin yanına gideceğim’ diye...
Allah nasip ederse kısa süre sonra yanında olur.
Hoşça kal oğul...Bizleri unutma....Allaha emanetsin.