22
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3102
Okunma


Torbalanmış toz kireç üreten bir fabrikada genel müdür olarak görev yapmaktaydım. Fabrikamızın satış elemanları, ürünlerimizi tanıtmak ve müşteri portföyümüzü arttırmak üzere, ülke genelinde dolanırlarken, ben de ayda bir kez aynı ziyaretleri gerçekleştirip, müşteri memnuniyetini arttırmak için öneri ve şikayetleri dinlerdim.
Yine böyle bir amaçla, ramazan ayının ilk günlerinde ve bilmem kaçıncı kez, yolum Kayseri’ye düşmüştü. O bayi, bu bayi diye dolaşarak, tüm görüşmeleri tamamlamış ve akşamı etmiştim, ama ben de tam manasıyla bitmiştim.
Seferi olduğum için oruçlu değildim. Çoğunluğun oruç tuttuğu bir şehirde, ortalık yerlerde yiyip içerek, saygısızlık yapmak istememiş, uğradığım iş yerlerinde de teklif edilen ikramların hepsini geri çevirmiştim. Artık, susuzluktan dilim damağım kurumuş ve açlıktan neredeyse midem büzüşmüştü.
Amcamın oğlu, Develi’de yaşıyordu. Kayseri ile arası bir saat çekiyordu ve her Kayseri’ye gelişimde ille ki onları da ziyaret etmek istiyordum. Hele şu anki aç halimle kendimi bir önce oraya atmak istiyordum. İftar saatinde varmak gayretiyle, yola koyuldum.
-
Gelin hanım, Kim bilir ne güzel yemekler hazırlamışta şimdi.Bu hayalle, arabamı sürerken, midemin sesini dinlemeyeyim diye, radyonun düğmesini çevirdim. “Güzel Ahlak Nedir? ” isimli bir konu işleniyordu.. Sunucunun sesi o kadar yumuşak ve etkileyiciydi ki, bir saatlik yolun yarıdan fazlasını hiç anlamadan bitirmiştim bile.
-Ne tarafa hemşerim ?
-Sen ne tarafa abi?Heyecanlanıp, soruma soruyla karşılık vermişti, güldüm.
-Develi’ye gidiyorum…
-Ben de o tarafa gidecektim abi.
-Ee.. Tamam o zaman, hadi ne duruyorsun, dedim. atla bakalım arabaya.Adam sevinçle “Selamünaleyküm” deyip, geçip koltuğa ilişti ve pidesini kucağına koydu. Mis gibi taze pidenin kokusu arabanın içine birden yayılı vermişti. Tam o esnada da ezan okumaya başlamıştı
-Buyur abi, kopar bir parça, diye pideyi bana uzattı.
-Yok, dedim. Sen buyur… Ben oruçlu değilim, çünkü seferiyim.Adam bunun üzerine hemen pideden kocaman bir parça koparıp, içten bir besmeleyle ağzına attı. Öyle iştahla çiğniyordu ki, sanki bal börek attı ağzına. Dayanamayarak,
-Canım çekti yahu, dedim. Ver bakayım bir parça.
-Abi, al Allah aşkına, yoksa boğazımda kalacak lokmalar.
-Ee.. Arkadaş, ne iş yaparsın sen?
-Abi ben pazarları dolaşır ince ayar yaparım.Şaşırmıştım. Demek ki böyle bir meslek de varmış.-İnce ayar derken?-Pazar yerlerinde kullanılan tartılar vardır ya abi, dedi. Sık kullanmaktan ayarları bozulur onların... Ben de Pazar yerlerini dolaşır işte o tartıları dengeye getiririm.
-Ee.. Peki, dedim. Tatmin edici bir para kazanabiliyor musun bu işten?
-Yok be abim. Pek bir şey kazanmıyorum, ama işsiz kalmaktan iyidir neticede, deyip, devam etti.Bugün mesela erkenden yola çıkıp pazara geldim. Ama baktım pazar kurulmamış. Meğerse belediye bir çalışma yapacakmış o alanda, dedi. Bu saate kadar etrafta dolanıp durdum, başka bir şey bulur muyum yapacak diye. Ama olmadı, cebimdeki parayla da ancak bu pideyi alabildim.
İçim burkulmuştu haline.
-Çoluk çocuk var mı peki?
-Olmaz mı dedi, İki kızım ve bir oğlum var, rabbime şükürler olsun.İyi kalpli ve kanaatkar bir adama benziyordu. İnmek istediği yere gelip arabayı durdurduğumda, arabadan çıkmadan, kolundan tutup durdurdum.
-Dur hemşerim bir dakika… Acele etme!Otoyol geçişinde kartımı yüklemek için bir yüzlük bozdurmuş ve üstünü cüzdanıma değil, cebime koymuştum. Hala da orda duruyordu. Elimi cebime daldırıp kağıt paralardan bir tanesini dışarı çektim. Kısmetine bir ellilik gelmişti elime.
-Lütfen itiraz etmeden al bunu, deyip, adama uzattım. Şaşırmış ve yüzüme bakakalmıştı.
-Yahu, cebinde bir pide alacak paran kalmış, onu da bana yedirdin, dedim. Evine eli boş gitmeni istemedi gönlüm. Allah Rızası için al şu parayı. Beni çok mutlu edersin inan.Elini uzatmaya hiç yeltenmedi bile. Gözü de gönlü de toktu garibin. Bunun üzerine, uzanıp parayı, nerdeyse zorla ceketinin cebine soktum ve “Hadi uğurlar ola ” deyip arabayı çalıştırdım. Adam hem sevinmiş, hem de biraz mahcup, indi arabadan.
-Allah razı olsun abi, dedi. Yolun açık olsun.
-Eyvallah hemşerim, deyip yeniden yola koyuldum.Kendimi nedense birden kuş gibi hafiflemiş hissediyordum.
*
- Aman!.. İbrahim… Bak hele kim gelmiiiş!.. diye içeri seslendi.Heyecanla bağırmasından, kapıdakinin hiç beklenmeyen biri olduğu belli olunca içerde kim varsa kapıya koşturmuştu. Sevgi dolu, sıcak bir karşılama diye işte buna denirdi. Birbirimize sarılıp, kucaklaşmaların ardından içeri geçtik.
- Emmi oğlu ya! Dedi. Ramazan günü hem de iftar vakti evimize geliyorsun ve yemem diyorsun. Olur mu hiç öyle şey?
-Ama, tavşan kanı bir çaya, hayır demem bak, deyip, geçip kanepeye kuruldum.O ramazan pidesinin tadını daha sonraki hiçbir yerde bulamadım inanın. Belki de yüce rabbim sınamıştı ikimizi de. Beni bilerek vesile etmişti o garibe, evine eli boş gitmesin diye.
Kim bilir ?