- 985 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİDDET VE YARATTIĞI SORUNLAR
ŞİDDET VE YARATTIĞI SORUNLAR
İnsanlara insan tarafından şiddet kullanımı, bizde aile içi şiddet ve toplumsal şiddet olmak üzere öncelikle iki ana başlık altında ele alınabilir.
Her ikisinin de ortak sebepleri arasında başta eğitimsizlik geliyor.
Okullarda şiddetin zararları, kaynağı üstüne konu yok; ne edebiyat dersleri , ne de psikoloji derslerinde konunun incelendiğini görmedim.
(Yüksek okul mezunuyum, orta dereceli okullar için öğretmenliktir esas mesleğim - branş Almanca )
Yaşantımın BEŞ aylık bir bölümünde Batı Berlin’de (1977-1978 kış mevsimi) bulundum. Burada gördüklerim ve ülkemde yaşanılanlar arasında, uçurumlar kadar fark vardı.
Orada küçük bir çocuğa bebeklikten itibaren sevgi ile yaklaşılıyor. Çocuk büyük bir ruhsal serbestlik içinde gelişerek (hem bedensel, hem zihinsel - ruhsal) büyüyor.
Düşünelim bir an; bir tenekeye bile sopa ile vursanız yamuluyor ve darbelerin izleri kalıyor. Acaba ruhumuzdan aldığımız yaraları, kim nasıl silebilir; asla silinmez bunlar.
Öncelikle toplumu eğitecek olan eğitimcileri bu konuda eğitilmeleri temel gereksinim.
Benim babam da bir öğretmendi ve ilkokulda 1-2. ve 5.nci sınıfları o beni okuttu. Eğitim adına da çok ağır biçimde ben de babamdan, hem evde kardeşlerim arasında ( yedi kardeşiz) hem de okulda sınıfta, arkadaşlarımın arasında acımasız dayaklar yedim. Bunlar benim elbet uzun süre korkulu rüyâlarım oldu.
Çocuk halimde uzun yıllar altımı ıslatma alışkanlığına dönüştü. O zamanlar kendimi suçlardım. Ama düşünüyorum da, gerek annem gerekse babamdan gördüğüm şiddetin, bunda esas rolü oynadığını, ancak şimdi düşünebiliyorum. O zamanlar ne kadar ezilirdim suçluluk duygusuyla.
Komşudan verdiği sıcak bir dilim ekmeği almak bile dayak yememe neden oldu; ki köy yerinde adettir, ekmek pişirenin yanından geçmişseniz, hemen sıcak bir dürüm verilir (İnanın şu an gözlerim doldu ve ağlıyorum, babamın ayaklarımı sandalyeye takıp, 40-50 kadar ayaklarımın altına sopa vurduğu, sonra da kış günü ”Git o soğuk betona bas da ayakların şişmesin!` dediği aklıma geldi.) Komşudan ekmek almaya alışırsam, hayatta hep başkalarına el açar dilenci olurmuşum; bu böyle mi kavratılır beş yaşındaki bir çocuğa?
Almanya`da çocuklarına karşı şiddet kullanan aileler, büyük bir titizlikle izleniyor. Gerekirse sosyologların verdiği rapor doğrultusunda, çocuk, şiddet uygulayan anne ve babanın elinden alınıyor. (Bir arkadaşım vardı ve sosyal pedagogtu; onun anlatımlarından biliyorum, ev ev belirli periyotlaral aileler ziyaret edilip, çocuklar ile görüşmeler yapılıyordu.)
Şimdi bir de sokakta maruz kaldığımız şiddet var; bu polis şiddeti, maganda şiddeti, büyüklerin(!) alışkanlık edinip, her fırsatta uyguladığı şiddet.
Şimdi devletin yetkilileri, sadece sigara içmeyi, içkili yerleri kapatmayı bıraksın, öncelikle kafaların içindeki şiddet olgusunu kaldırsın, silip atsın, buna yönelik tedbirler alsın?! Kuran kurslarında , yetiştirme yurtlarında ne yazık ki şiddet hâlâ EĞİTİMİN BİR PARÇASI sayılıyor ve sunuluyor.
Reşit olmayan bir kıza tecavüzden yargılanıp mahkumiyet alan koskoca adam; kameralar üstüne çevrildiğinde ” Sizinle hesaplaşacağız ! ” diyebiliyor. Yani şiddetin asıl kaynağı, beyinlerin içindedir. Bunu kaldırmadıktan sonra şiddet kaybolmaz ve her gün bir yerleri yıkıp, kırıp döküp vurmaya, hepimizi üzmeye devam eder.
(EMİNE SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU - GÜNEŞ YÜZLÜ ÇOCUKLAR), çok ibret verici, ne menem bir şiddettir ki babasına karşı suç işlettirmiştir? Çünkü şiddet kendisini çok yaralamış, kardeşleriyle birlikte bir arada olma dürtüsünü (içgüdü) çocuğun varoluş kavgası noktasına, gelip dayanmıştır; ÇÜNKÜ İNSAN BİYO -SOSYAL bir varlıktır.
Toplu halde bir arada yaşama alışkanlığı vardır (sosyolojik yan) her insanın. Biyolojik gereksinmelerimiz, ekmek hava su kadar gereklidir ; sevgi, şefkat, karşılıklı yardım, dayanışma duyguları öncelikle aile içinde öğrenilir çünkü.
Bu bağlamda anne ve baba sağlıklı eğitim almamışlarsa, üreten , düşünen insan olma noktasına erişmemişlerse, daha uzun süre, şiddetin şiddetli sancılarına maruz kalacağız.
Şimdi düşünelim, her 10 yılda askeri darbeler altında ezilmiş bir toplum ne denli baskılara maruz kaldı?``Karakolda ayna var`` tüküsü neden yazıldı?
Götürülürler merkeze, …ktiriler herkese!” sözleri neden hâlâ WC duvarlarına yazılır bu toplumda?
Bu toplumun bilinçaltı ve taşıdığı marazi sorunlar WC duvarlarında yazılıdır hep; ilginç dışa vurumlardır bunlar.
Araştırmacılar, bilim adamları; sosyologlar, psikologlar, antropologlar, arkeologlar, aile plânlaması uzmanları, sosyal pedagoglar) daha fazla şevkle çalışacak biçimde teşvik edilmedikçe, sorunlarımızı derinliğine idrak edip, tanı da koyamayacağız ve şiddetin bilinçaltı tahribatı, dışa yansıyarak nice emeği ve zamanı silip süpürecek.
Oysa ülkemizde nice bilim adamı işsiz, çalışanların aldıkları para, ticaret burjuvasinden çok çok daha az.
HOŞ, BU DÜZENİN DEĞİŞMESİNİ İSTEMİYOR Kİ DEVLET(!)
EN TEPEMİZDEKİ YETKİLİ AĞIZLARIN İLK AĞZINDAN ÇIKAN:
‘Sen önce haddini bil bi defa, otur yerine sus! ``gibi yöneticilik ve devlet adamlığına yakışmayan sözler. Yazıktır bu ülkeye beyler, yapmayın ”Analara kıymayın efendiler! Bulutlar adam öldürmesinler ”
Özgürlük her şeyin anasıdır. Bilmek her şeyin anasıdır. Bu ikisi toplumda olmadıkça, gencecik fidanlar hep hırpalanır, boy veremez, ezik ve güdük kalırlar.
BİLİME, ARAŞTIRIP ÜRETEN - KALİTELİ VE ULUSLARASI KABUL GÖRÜR BOYUTTA - İNSANA SAYGI DUYULMALI, KAYNAK AKTARILMALIDIR. HEP İŞADAMLARI ÇEKİP ÇEVİRDİ KATRİLYONLARINI BU ÜLKENİN. EĞİTİMSİZ, RANT YOLUYLA KOLAYCA ELDE EDİLEN MAL MÜLK SERMAYE İŞTE GELİNEN NOKTADA HERKESİ DAHA FAZLA MÜLK SAHİBİ OLMA, BİREYCİ OLMA AŞAMASINA SOKMUŞTUR. BU DA ŞİDDETİ DESTEKLEYEN GÖREMEDİĞİMİZ BİR FAKTÖRDÜR; ÇÜNKÜ DAYAKTAN DÜŞÜNMEYE ZAMAN AYIRAMIYORUZ.
Ancak tartışılacak nokta diğer bir açıdan, bireyler terör makinası haline neden geldiler; bu konu şiddetle araştırılmaya gereksinim duyduran bir olgudur. Ülke bütçesinin son 30- 40 yılda bu belâya harcadığı kaynak, acaba eğitim alt yapısına aktarılmış olabilseydi, şimdi hangi düzeyde bir toplum olurdu, bunu tahmin etmek bile kolay değil.
Bilimin yerine başka hiç bir düşünceyi ikâme etmeye kalkışmamalıdır bu toplum.
HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT BİLİMDİR! diyen Atatürk’ün önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
”Şiddet doğacak yeni topluma gebe, eski toplumun ebesidir.”(Karl Marks)
Şiddet şiddeti doğurmasın;
”Özgürlükler fırtınalar ve sağanaklar içinde doğar, anlaşmazlıklar ve uğraşılar içinde yerleşir.”(Tocquelin)
Saygılarımla.
Şaban AKTAŞ
18.09.2009
ŞİDDET VE YARATTIĞI SORUNLAR Yazısına Yorum Yap
"ŞİDDET VE YARATTIĞI SORUNLAR" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
11 Temmuz 2011 Pazartesi 23:54:25
Sayın hocam yazınızı kaçırsaydım üzülecektim..Bu ülkede ne yazılırsa yazılsın okumak istemeyen gözler var.Duymayan kulaklar hissetmeyen yürekler var..Ben de öğretmen çocuğuyum.Eğtimdeki çıkmazları az çok takip ediyorum.Bu çıkmazın ranta dönüşmesi birilerinin işine geliyor.Okullardaki eğitim özellerle ailedeki eğitim törelerle çözülüyorsa:Şiddetin ne önemi var..Ama her şeye rağmen eğitime inanmamız bilime güvenmemiz gerekiyor..
Tamamen katılıyorum.Saygılarımla hocam ....
Şaban Aktaş (Homerotik)
@saban-aktas-homerotik
Teşekkürler sevgili dost..Esenlikler dileğiyle hoşça kalınız.