Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz

KIRKYAMA III

Yorum

KIRKYAMA III

27

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1732

Okunma

Okuduğunuz yazı 6.6.2011 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

KIRKYAMA III

Başka bir lisanla anlaşırdı onlar. Bir tek kendilerinin bildiği, mimiklerden ibaret bir lisan.


Yasaklanmış bir dildi kadının bakışları. Titrek, saklı, lanetli. Asgarisi belli. Yarım bir dudak, baygın bir göz, kederli bir ressamın tablosundan çıkmışçasına korkak ve hüzünlü kaşlar.


Gürdü adamın bakışları…Dudakları olduğundan daha büyük, gözleri şahin, kaşları korunaklı bir mevzi…Bir de bıyıkları vardı, her hafta berber eliyle hizaya sokulan, adamsı ve hükümran…Annesi kız gibi görünmesin diye kirpiklerini kestiğinden beri, her şey batar olmuş gözüne. Kulaklarından sarkan ve istemediğini duymamaya yarayan geçit vermez kıllar heybetine bin heybet katardı…Ak düşmüş saçlarında bile ayrı bir rüzgar vardı ki; üşürdü yamaçlarından yolculeyin geçenler dahi…


Ama anlaşırlardı ikisi.
Üçüncü kişilerden gizli…




Güneş tarafından geldi. Sırtım dönüktü ona, ama ben gölgesini gördüm. Saliha’yla ben, annemin verdiği baklavaları yiyorduk kaldırıma oturmuş. Her dilimde bir gül figürü çıkıyordu baklavanın altından. Saliha’yla ikimiz gülleri bölüşüyorduk. Arada dudağımızdan sızan balı siliyorduk eski etek uçlarımıza. Her eteğimizi kaldırışımızda rengi kaçmış pabuçlarımıza gülüyorduk bir de. Ayaklarımızı sallıyorduk.


Üç gülü vardı Saliha’nın. Ben daha birinci güldeydim.


Geldi, konuşmadı. Tam arkamızda durdu. Belki baktı elimizdekine, belki bize bile bakmadı. Son bal damlarken dudağımdan, eteğimin ucu elimde kaldı. Yetişemedim damlaya…Düştü.


İki taşın arasına damlayan bala üşüştü karıncalar. Onlara baktım. Onlar da bana. Tanıdık bir şey diyecekler sandım da dinledim onları. Ama sustular. Sonra balı emdiler.


Saliha tabağı elime verip kaçtı. Koştu avluyu süpüren annesinin eteklerine saklandı. Etekleri de güllüydü annesinin. Bir de kocaman güller sarkıyordu yazmasından. Şimdi benden daha çok gülü vardı Saliha’nın.


Tam ayaza durmuşken sırtım, bir bulut geldi de kayboldu arkamdaki gölge. Allah severmiş çocukları…


Kör olasıca! Ne kaldırıyorsun eteklerini sokağa karşı, dedi görünmez gölge. O sırada tam ortasındaydı başparmağım bir gülün. İşte iki, dedim içimden. İki gülüm var benim.






Bak Zehra, gördün mü bu gülleri?
Gördüm.



Gergefini bırakıp ocağın altını kapattı. Ben yağmurda yıkanan güllere bakıyordum. Bir de pencere kanarlarına sıkıştırılan çarşaftan sızan ince nehirlere. Kulağımda, tavandaki ince çatlaktan yerdeki bakır leğene damlayan suyun sesi.


Tıp…Tıp…Zehra tıp…Saat tıp, yağmur tıp…Gelecek şimdi, sus Zehra, haydi tıp!


Kalaylı sahanları dizdi sofraya, soğan kırdı bir de. Sonra bardak kırdı tezgahın kenarında.


“Düştü kırılmadı” dedi. “Kırılsın ki, gitsin musibet.”


Ben bilmiyordum musibeti. Onu az sonra geleceğe benzettim. Her çocuğun kırılmasını dilediği biri vardı elbet.





Gölge büyüdü yeniden. Bulut kaçtı. En büyük acılar bile üç gün sürer, demişti babaannem. En kötü fırtınalar gibi…


Ağzımdaki son tatlı şeyi de yutmuştum. Ama korkmadım yine de. Dudağımın kenarındaki yapışkan his öptü beni. Bal damlayan yer tatlı olur, dedim içimden. Hala tatlı bir şeyi olanın korkacak hiçbir şeyi olmamalı…


Eğildi, tuttu örgülerimden.


“Beni aleme rezil mi edeceksin sen?”


Anneler öpermiş kızlarının saçlarından. Bin bismillahla tarar da, Allah’a emanet örermiş onları. Sonra biri alırmış örgüleri kara avuçlarının içine, raftaki telli tarak düşüp, orta yerinden kırılırmış. Hayırdır dermiş, yine analar. Pek azı şer düşünürmüş…


Karıncalar söyledi bana.


Çok konuşmazdı benim annem. Ve susardı örerken saçlarımı.





İlk mahsul taze bezelyeleri doldurdu sahanlara. Çatlaklardan sızdı haşlanmış bezelye kokusu. Ellerim azdı benim. Oysa ne çok çatlak vardı duvarlarda. Kapatabilseydim bütün delikleri, gitmeseydi o mübarek koku şer burunlara, gelmeseydi musibet.


Döndüm yeniden baktım ağırlaşan güllere. Pencereden yere değen nehirlere, dolmasına az kalmış bakır leğene.


Göğsümün seyirtişiyle dalgalandı leğendeki su. Her akşam bu vakitte, biri çözerdi içimdeki atları. Öyle koştururlardı çılgınca. Biri görecek diye hırkamın eksik düğmelerini ilikler, iki kolumu bağlardım göğsümün üzerine. Yine de rahat edemez, annemin tavus kuşu motifli kırlentine sarılırdım.


Nebahat Yengem, örneğini çıkartmak için kırlenti ödünç aldığından beri atlarım daha bir huysuz oldu…Yapamaz onu, dedi annem. O kadar renkli ip yok bu mahallede. Hem gözleri de görmez.


Her çocuğun yedek bir sığınağı vardı elbet. Ben de kimsenin örneğini çıkartmak istemeyeceği bir şey buldum. Kör gözlü kara kediye sarıldım akşam vakitleri. O da şaşırdı ilk başta. Alışkın değildi ve alerjisi vardı insan kucağına.





Sokaktan geçenler bize bakarken dünya dönmüyordu. Ne vakit canı acısa bir çocuğun, eksen kilitler kendini. Tersine döner her şey. Örümcekler duvarlardaki tükürüklerini toplar mesela, Yelkovan geri geri döner. Toprak eser, rüzgar yeşerir. Kuzeye göç eder sıcak iklim kuşları. Doğmak üzere olan bebekler topuklarını tıkar faniliğe çıkışın ağzına. Ve solist tersten okur şarkısını masadakiler rakılarını gömlek ceplerine dökerken:


“Aynüd nalay!”


Kimse bir şey anlamaz canı yanan çocuktan başka.


İtilmek dövülmekten beterdi daima. Bunu yüzü koyun yattığım yerde, burnumun ucunu kaldırmak için koştuklarını sandığım karıncalara da söyledim. Dinlediler beni ama, sustular yine. Meğer dudağımın kenarındaki yapışkan hisse koşmuşlar.


Sonra kaldırdım beş parçaya bölünmüş gözlerimi yerden, ters dönmüş güllü baklava tabağına baktım. Bir de karıncaların sırtında giden iki dilim baklavaya. Bir grup baklavaları taşıyor, bir grup arkalarında bıraktıkları şerbeti temizliyordu.


Tabağı temizleyenler daha büyük karıncalardı. Silip süpürdüler her şeyi. Geriye bir tek örgümün dibindeki sızı, bir de dudağımdan damlayan kan kaldı.


Uygun adım geçtiler gözlerimin önünden. “Kime niyet kime kısmet” dedi ihtiyar bir adam baklavalara bakarak.


Kalktım. Hiçbir yerim unutulmaz derecede acımıyordu. Her şey normal görünüyordu bir de, belki de ondan kolay atlatıyordum her düşüş sonrasını. Kuşlar ötüyor, insanlar gidiyor, egzoz yine aynı güzellikte kokuyor.


Gölgeye baktım ardı sıra. Yürüdü gitti kaldırım boyunca. Gittikçe cebine girdi gölgesi. Olur olmaz israf etmezdi kendisini o. Daha görecek çok günümüz vardı. Çakmakçıya, simitçiye ve satırını bileten kasap çırağına selam serdi. “Aleyküm esselam” dedi onlar da. Bacaklarını telefon kulübesinden sarkıtmış, buluttan defterine bir şeyler çiziktiren sokak meleği yüzünü buruşturdu.


Gürültüyle öksürüp, sokak küllüğünün kenarına tükürdü gölge. Çakmakçı, simitçi ve satırını bileten kasap çırağı “Allah belanı versin” dediler ardından. O ise, açtı berberin çıngıraklı kapısını, parmak izli, tozlu ve yer yer yağlı camdan bana baktı. Ben kirli ve bulanık gördüm onu. Annemle anlaştığı dilden bir kelime çaldı ve kaldırdı kaşlarını “git şuradan” manasında.
Daha bir şeyler diyecekti ama bıyık uçlarını kesti berber. Simetrisi kurtuldu adamlığının. Yere düşen artıkları, birer karınca yakalayıp, kurtuldukları için adak kestiler. Şerbet sızdı karıncaların ince boyunlarından, berberin kıl dolu akarına.


Saliha baktı sadece. Bir bana bir de güllerini terk ettiği tabağa. Ben de bir ona baktım, bir de hiç gülümün kalmadığı tabağa. Birkaç onuru kırık kelime döküldü dudaklarımdan:


“Düştü kırılmadı. Kırılsın ki gitsin musibet.”


Annemin tek Kütahya Porselenini atıp kırmaya kıyamadım.





Öksürüğü geldi ondan önce. Kara kedi divanın altına gizlendi ilk defa. Eğilip alamadım. Örümcek olurdu orada, bir de fare pislikleri. Annem hiç süpürmezdi divan altını. Hala bilmem niye. Kilimi kaldırıp avludaki çelik tele asar, aralıklı taban tahtalarını boydan boya süpürür divanın önüne geldiğinde gözleri dolardı. Üstünde, oturup kahve yudumladığı, geceler boyu pencereye karşı ağladığı, kandil geceleri Kur’an okuduğu, komşu ağırladığı, uyuyakaldığı divanın altı nedense gizli bir hatıra olarak kaldı.


İçeri girdi eşik üzerinden atlarken ‘bismillah’ diyerek. Havayı kokladı sonra. Anam avradım olsun, dedi, ta kahveye geldi mübareğin kokusu.


Anneme baktı. Annem de ona. Düştüm, dedi dizini ovuşturarak. Acımış gibi ağzını buruşturdu annem. “Hep bu aşüfte kızının yüzünden.”deyince, annem düzeltti dudaklarını, ne anlama geldiğini anlamadığım mahcup bir bakışla baktı. Dedim ya, bakışlardan müteşekkil bir lisandı onların ki…


Atlar fırlayıp çıktılar göğsümden. Yeleleri saçlarıma karıştı. Birlikte öyle hızlı koştuk ki, yere döküldü çarptığımız ne varsa. Sofra, kalaylı sahanlardaki bezelyeler, dörde bölünmüş soğan, üç kaşık…Bir de koca bir gölge…


Tezgahın kenarına vurdu düzeltilmiş bıyığıyla yüzü. Kan sızdı dudağından.


Keşke karıncalar olsaydı. Silip süpürseydiler ne var ne yok. Bezelyeleri ve iki tahtanın arasına sızan kanı…Annemin ardına kadar korku dolu bakışlarını…Kara kedinin kör gözünü.


“Ne yaptın sen Zehra.”


“Kırdım” dedim. “Düşmüş de kırılmamış. Kırılsın ki gitsin musibet.”


...ENGİNDENİZ...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kırkyama ııı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kırkyama ııı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KIRKYAMA III yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
hicbitmez
hicbitmez, @hicbitmez
8.6.2011 19:05:46
Her çocuğun kırılmasını dilediği biri vardı elbet.

Bu sözler üzerine de ayrica bir yazi yazilir diye düsündüm.
Her zaman oldugu gibi binbir düsünceye itiyor yazilarin cok güzeldi.

Yüregine saglik ve tebrikler sevgili Aynur
Sonsuz sevgimle





Kemnur
Kemnur, @kemnur
7.6.2011 22:42:37
Şiirlerinize olan aşkımı bu denemeniz karasevdaya dönüştürdü... Ne kabiliyetliymişsin sen kız... Ben, internet bağlatılması yasak bir mekanda uzunca bir tatile çıkıyorum,internete pek yazamayacağım (belki, bir flaş belleke yüklediğim yazım olursa kopyalarım edebiyat defterine), ama sırf seni okumak için haftada bir, bir internet cafeye mutlaka uğrayacağım...
Neva Ney
Neva Ney, @neva-ney
7.6.2011 22:05:50
"Başka bir lisanla anlaşırdı onlar. Bir tek kendilerinin bildiği, mimiklerden ibaret bir lisan.


Yasaklanmış bir dildi kadının bakışları. Titrek, saklı, lanetli. Asgarisi belli. Yarım bir dudak, baygın bir göz, kederli bir ressamın tablosundan çıkmışçasına korkak ve hüzünlü kaşlar.


Gürdü adamın bakışları…Dudakları olduğundan daha büyük, gözleri şahin, kaşları korunaklı bir mevzi…Bir de bıyıkları vardı, her hafta berber eliyle hizaya sokulan, adamsı ve hükümran…Annesi kız gibi görünmesin diye kirpiklerini kestiğinden beri, her şey batar olmuş gözüne. Kulaklarından sarkan ve istemediğini duymamaya yarayan geçit vermez kıllar heybetine bin heybet katardı…Ak düşmüş saçlarında bile ayrı bir rüzgar vardı ki; üşürdü yamaçlarından yolculeyin geçenler dahi… "

"Çarşambanın gelişi salıdan belli" derler..
GİRİŞ bölümü söze yer bırakmıyor... gerisi malum; buram buram kalite ...
kutlyorum ENginDENİZimi :)
İlhan Kemal
İlhan Kemal, @ilhankemal
7.6.2011 15:46:27
Birinciye tercih edeceğim bir üçüncü olmuş. Eve dönüş bölümü imrendici güzellikte. Okuduktan sonra da tadı devam eden bir yazı. Üç noktalar ise nazar kovalamak için olmalı. Saygıyla eğiliyorum.
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
7.6.2011 12:50:39
Yamaları böyle bitişmiştirmek ustalık işi,
Bunu en güzel yapar dişi,
İhtiyaç olduğunda kullanır er kişi.

Sevgiler Aynur kalemin haketmiş kırmızı kurdeleyi :)))))))))
reyya
reyya, @reyya
7.6.2011 12:45:00
kalemin daim olsun arkadaşım ben ne çok şey kaçırmışım
güne layık bir yazın daha yerini almış tebrik ederim:))
ayşe1
ayşe1, @ayse1
7.6.2011 10:09:03
Gizemiyle sürükleyici, akıcı ve özgün bir paylaşımdı.
Tebeiklerim ve sevgilerimle.
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı, @ulviye-yaldizlii
7.6.2011 09:43:01
Şiirsel ve çok akıcı...

Renk renk dokumuşsun yine..

Tek tek inceleyerekten...

Az biraz soluklanayım...Benim annemde hiç konuşmazdı saçlarımı örerken..Burda çok donuktum.Burnumun direği sızladı..:(

Sevgimle sevgimle sevgimle ....güzelime..
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
7.6.2011 09:37:30
Yazıyorsak okunsun diyedir.
Okunuyorsa beğenilmelidir.
Beğeniliyorsa bir iki satır yazılmalıdır.
Beklediğimiz bu değilmidir?

Benim bu mesela...

Birde şu var. Yazıyı yazdın. Devamlı takipdesin. Kimler okudu kimler ne yorumlar yaptı?
Gönlünden geçenler var.Şu... varya mutlaka okuyacak. Beğenecek. Yorumluyacak...

Ama o şu.... okuyup geçiyor.Yorum yazmıyor.Hatta hiç okumuyor.
Gönüllerde bir hüzün,bir gariplik, hatta ufaktan bir kırgınlık...

Bende bu oluyor mesela...

Aynur kardeşim!
Sen yazılarımı okuyup , yorumlamanı beklediklerimdensin.
Biliyorum. Bende senin beklediklerindenim.

Fakat bazen olmayınca olmuyor işte...
Bazen havanda olmuyor siteye girmiyorsun.
Bazen dünya gailesi seni alıp götürüyor.
Bazen unutuyorsun.
Bazen okumak, yazmak içinden gelmiyor.
Bazen torunlar geliyor, onlarla oyuna dalıyorsun.

Bazen... Bazen... Bazen...

Kırk yamanın( Hatta diğer kırk yamaların) yorumuna gelince...
Diyenler denilmesi gerekeni demişler zaten...

Ben şu kadarını diyeceğim" Ben senin kalemine şapka çıkartanlardanım.Uğramamamın başka hiç bir nedeni yok"
Bazenlerden başka...

Selam ve Sevgilerimle kardeşim...



Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
7.6.2011 09:05:13
Başarını kutlarım canım. Kalemin hiç susmasın. Sevgilerimle.
handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
7.6.2011 08:47:54
Tebrikler okurken sıkılmadan, cümlelerin arasında saklı olanı bulmayı sevdiğim bu güzel yürekli kaleme.
Sevdiğim yazı hakettiği kurdeleyle daha şık olmuş.
Sen yaz Aynur'cuğum bazen gününde yetişemesem de, siteye girebildiğim sürede, sayfasında yeni yazılarını aradığım arkadaşlarımdansın.Yazılarını ve seni seviyorum, selam ve sevgiler.
(Mustafa Çetiner)
(Mustafa Çetiner), @mustafa-cetiner
7.6.2011 07:32:08
Anlatılmaz, okunur ve yaşanır cinstendi.
Müthişti yine.
Kutlarım.
Selam ve sevgimle.
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
7.6.2011 05:33:55
hem kaçırdım....hemde geç kaldım...yaşlanıyoruz galiba...sitenin tescilli kalemi olduğu için övgüye gerek yok...her türlü yeniliğin içinde vardır...vede olacaktırda....saygılar usta...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
7.6.2011 00:04:07
Kırk yamaya bir yama daha yapıldı ve iyice sağlamlaştı sanırım.

Tebrikler Aynur, yazı hak etmişti yerini.

sevgimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
6.6.2011 23:50:12

Anneler öpermiş kızlarının saçlarından. Bin bismillahla tarar da, Allah’a emanet örermiş onları. Sonra biri alırmış örgüleri kara avuçlarının içine, raftaki telli tarak düşüp, orta yerinden kırılırmış. Hayırdır dermiş, yine analar. Pek azı şer düşünürmüş…

Anneler kızlarının saçlarını örerken konuşmasalar da iç sesleri hiç susmaz Aynur, neler konuşur neler, kızlarına beden diliyle bir bir anlatır eğriyi doğruyu. Kızları annelerinin gözünden anlar ne dediğini analarının.

Her zamanki gibi kırkyamalı bir öykü... Hayatın içinden, bizden birileri...

Tebrikler......sevgimle...
TekinSağ.
TekinSağ., @tekinsag-
6.6.2011 21:00:44

Alıştığımız öykülerinizden farklı bir çalışma. Şiirsellik ve imgeler arkasındaki gizem oldukça yoğun. Engindeniz hayranlarını memnun etmiş gördüğüm. Beni en etkileyen paragrafı söktüm çalışmadan sizin için. Kızmayın.

"Öksürüğü geldi ondan önce. Kara kedi divanın altına gizlendi ilk defa. Eğilip alamadım. Örümcek olurdu orada, bir de fare pislikleri. Annem hiç süpürmezdi divan altını. Hala bilmem niye. Kilimi kaldırıp avludaki çelik tele asar, aralıklı taban tahtalarını boydan boya süpürür divanın önüne geldiğinde gözleri dolardı. Üstünde, oturup kahve yudumladığı, geceler boyu pencereye karşı ağladığı, kandil geceleri Kur’an okuduğu, komşu ağırladığı, uyuyakaldığı divanın altı nedense gizli bir hatıra olarak kaldı."

Divan altındaki gizli hatıra ne güzel bir tamlama.

(Vaktim oldukça daha çok yorum bırakıyorum ve anlaşılacağı gibi her zaman vakit olmuyor.)

canandemirel
canandemirel, @canandemirel
6.6.2011 18:56:11
değişik bir anlatım ve düşündürücü, tebrikler
sevgilerimi yolluyorrm...
ALMILA KARGÜLÜ
ALMILA KARGÜLÜ, @almila-kargulu2
6.6.2011 18:06:35
10 puan verdi
Gerçek bir kırkyamaydı!
Hiç sıkılmadım, hep kştum cümleler boyunca, seninle beraber koştum.
karıncalar ezilmedi ama kırılanlar kırıldı yine.
Olsun tüm musbibetleri def etsinler yine.

sevgimle...
handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
6.6.2011 17:33:09
Tebrikler Aynur kardeşim, yalan dünyanın halleri, güzel kaleminden dile gelmiş yine.
Ne kadar hayat, o sayıda öykü.
Acısıyla tatlısıyla herkesin değişik öyküleri, değişik acı ve tatlı hayatları.
Yazıların beni hep düşündürür, bu dizi de daha derin manalar taşıyor.
Çocuk kalbinin hisleri....acıları....
Selam ve sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
6.6.2011 17:21:05
Edebiyat Defterinin vazgeçilmez kalemi yine çok güzel yazmış. Tebrikler Aynur'cuğum. Sevgilerimle.
cizgilikagit
cizgilikagit, @cizgilikagit
6.6.2011 16:46:45
Elinize sağlık, çok özenli ve çok güzel yazılmış gerçekten.
O qué
O qué, @o-qu
6.6.2011 14:44:23
Ama anlaşırlardı ikisi.
Üçüncü kişilerden gizli…

Her yeri oldukça hoş, anlamlı da burası ayrı pek ayrı:)
Tebrikler , Sevgimlesin hep
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
6.6.2011 14:11:34
10 puan verdi
Bir başka pencere hem seyre daldım hem içlendim

.
sevgiler
HakkınSesi
HakkınSesi, @hakkinsesi
6.6.2011 14:00:52
10 puan verdi
Böyle bir tarz ve anlatımı ilk defa sizden okuyorum....Akşamsefası açar ya temmuz vakti evlerin önünde...aynen öyle bir neşve var yazıda..

İyi ki denenmiş de okuyoruz...

Hürmetle ablacım...
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
6.6.2011 13:26:21
10 puan verdi
çocuklarının saçlarını örerken susan annelerin içinde bir ç/ağlayandır söyleyemediklerindeki hazan...

ne güzeldi kutladım yüreğim...
Davidoff
Davidoff, @davidoff
6.6.2011 12:36:27
10 puan verdi
“Aynüd nalay!”

:)

IV.KIRKYAMA'da görüşmek dileğiyle...SEVGİMLE.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
6.6.2011 12:00:02
kırılsın gitsin musübet

düşündürücüydü ve güzel anlatımdı
saygılarım her satırına kutlarım seni
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL