8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1115
Okunma

‘Birazdan canlı yayına bağlanacaksınız. Size ne soracaklarını bilmiyoruz. Ama programı sunan Wayne Gale’i tanıyorsunuz. Bazı soruları can sıkıcı ya da kışkırtıcı olabilir. Hemen tepki vermemeye çalışın. Ne yazık ki onun kanalı bu uzay programının en büyük destekçilerinden biri. Hepimize bol şanslar!’
Gertrude Hawk uzanıp bağlantıyı kesti. Birazdan Houston sinyal gönderecek ve Mars 101 ekibi Wayne Gale’in programına katılacaklardı.
‘Sence niye bu kadar acele ediyorlar? Daha yola yeni çıktık. Çıkmadan da zaten bir basın toplantısı yaptık. Nedir bu Gale’in derdi?’
Vereceği cevabı duymak üzere Abigail’e baktı. Diğeri fütursuzca omuz silkti.
‘Anlaması güç değil. Evet, kalkıştan önce basın toplantısı yaptık ama oradakilerin hepsi Nasa’nın ehlileştirdiği gazetecilerdi. Yanlış bir soru sorarlarsa bir daha Kennedy Uzay üssünün kapılarının kendilerine açılmayacağını biliyorlardı. Wayne ise insanları zor durumu düşürmesiyle prim yapan biri. Şovunu çok izleyen olacaktır. Bir an önce yapmak istemelerinin sebebi ise gittikçe dünyadan uzaklaşıyor olmamız. Şimdi bile bir saniye geç gelip gidecek sözlerimiz.’
Diğer modülden Veronica’nın sesi duyuldu:
‘Canları cehenneme! İsterlerse desteklerini kessinler. Yola çıktık bir kere.’
‘Sorun biz değiliz!’ diye geri bağırdı Abigail, ‘Bizden sonraki uçuşlara kaynak bulmakta.’ Sonra alçak sesle kendi kendine devam etti:
‘Bu yüzden kıçlarını yalamaya devam edeceğiz.’
Uzanıp mikrofonu alıp dahili sistemden anonsunu yaptı:
‘Lütfen herkes komuta modülüne. Yayına girmek üzereyiz.’
Komuta modulünde üç kişiydiler. Aralarında aldıkları kararla rasgele düzende oturmuşlardı. İzleyicilerin dikkatini dağıtmamak için hiç biri yatay ya da başaşağı konumda durmuyordu. Ekranda önce Houston’dan bir görevli belirdi, sonra şova bağlanıldı. Karşılarında hafif akşamdan kalma bir havası olan Wayne Gale duruyordu. Stüdyoda, her zaman oturduğu masanın bu sefer önünde, ayaktaydı.
‘Evet, şimdi Mars 101 e bağlandık. Bana kolejdeki ilk senemi hatırlatan bir ismi var bu seferin.’
‘Öyle de bir amacı var’ diye söze girdi Abigail. ‘Tabi sizi kolej yıllarınıza geri döndürmekten bahsetmiyorum. Mars 101 adı insanlık için yeni bir öğrenme ve keşif döneminin başlamasını simgeliyor.’
Hataydı. Gale sözünün kesilmesinden memnun gözükmüyordu. Gertrude dudaklarını ısırdı. Yapacak bir şey yoktu.
‘Umarım, dedi Gale, benim 101 maceralarımdan daha başarılı olursunuz; ben hepsinden kalmıştım çünkü.’
Stüdyodaki seyircilerin gülüşmeleri duyuldu. Bunun üzerine sözü Veronica aldı:
‘Merak etmeyin, yanımıza bira ve ot almadık. Büyük olasılıkla biz 101’den kalmayacağız.’
Uyuşturucu imasıyla Wayne Gale’in gözleri kısıldı.
‘Ama yanınıza kız almışsınız, biraz geçkince de olsa. Tarihin ilk, tamamı kadın olan mürettebatısınız ve belki de aya gidilmesinden daha büyük bir başarıya imza atmak üzeresiniz. Sizce üçünüzün de kadın olması doğru bir seçim mi? Tuvalet kuyruğu filan sorun olmuyor mu?’
Ortamın gerginleşmesinden kendisini sorumlu tutan Abigail diğerlerinden önce davrandı:
‘Bu üzerinde uzun süre araştırılmış bir konu. Nükleer denizaltılar gibi kapalı ortamlarda kadın mürettebatların performansı ve uyumu daha yüksek oluyor. Bu yüzden Mars gibi uzun soluklu bir projede sadece kadınların yeralması gayet doğal. Hem zaten tarihin de bize bu konuda epey borcu var.’
‘Yine de bana garip geliyor. Üç kadın. Aylarca bir konserve kutusunda kapalılar. Gerilim üst düzeyde olmalı.’
‘Niye gerilelim ki Bay Gale? Neyin kavgasını yapalım? Marsa her şeyden önce kavga mı götürelim?’
‘Ben de bunu merak ediyorum. Kız arkadaşımla her kavga etmemizden sonra oturup niye kavga ettiğimizi düşünüyorum ve bulamıyorum. Ama o her seferinde kavga etmenin bir yolunu buluyor.’
‘Bu sizinle onunla ilişkinizin bir dinamiği Bay Gale. Bizim aramızda sizin gibi renkli similar yok. Bu yüzden de kavga edecek bir sebep bulamıyoruz.’
Gertrude’un yanındaki ekranda Houston’ın mesajı belirdi: Adamın oyununa geliyorsunuz. Tansiyonu düşürün. Gerekirse laflarının altında kalın. Gertrude ekranı kapattı.
‘Belki de, dedi Gale, belirli bir yaştan sonra kadınlar gerilim yaratacak bir konu bulamıyorlardır. Tabi, eski kayınvalidemi düşününce bunun o kadar da doğru olmadığını anlıyorum ama şimdilik bunu bir yana bırakalım. Siz Altın Kızların dünyada şimdiden özlemeye başladığı birileri var mı?’
‘Benim torunum Robin var’ diye atıldı Gertrude.
Abigail kameranın görüş alanı dışında kalacağını düşünerek Gertrude’u dürttü. Karşılarındaki adam onlara saldıracak hassas noktalar arıyordu ve Gertrude da büyük bir saflıkla ona istediğini veriyordu.
‘Torununuzu mu özlüyorsunuz?’ diye gülümsedi Gale. ‘Doğru tabi, özleyecek koca ya da sevgili kalmamıştır.’
Abigail elinde olmadan ekibe bir göz attı: Kendisi ekibin en genciydi ve elli sekizindeydi. Veronica altmış iki, Gertrude ise yetmiş yaşındaydı.
‘Yaş ya da cinsiyet uzayda bir sorun değil Bay Gale. Burada kas kuvveti ya da çevikliği gerektiren bir ortamda bulunmuyoruz. Tabi ki hepimiz dünyada bıraktığımız ailelerimizi, sevdiklerimizi özlüyoruz. Bu özlem de giderek artacak. Ama kendimize yeni bir yol seçtik ve seçimimizi yaparken de sonuçlarının ne olacağının bilinciydeydik.’
Wayne Gale’in gözleri daha da kısılmış gibiydi.
‘Yeni yolunuz sizi Mars’a kadar götürecek. Ama geri dönmenize izin vermeyecek. Bu kararı almanız kolay oldu mu? Özlediğinizi söylediğiniz sevdiklerinizi bir daha göremeyeceksiniz. Bunu bilmek nasıl bir duygu?’
Bam teli! Bildikleri ama yokmuş gibi davrandıkları bir gerçek: Nasa onlara tek yönlü bilet kesmişti.
‘Doğru, dedi Abigail, yolculuğumuz tek yönlü. Geri dönmeyeceğimizin farkındayız. Ama bu program başlamadan önce de geri dönüşü olmayan bir yolda olduğumuzu biliyorduk. Hepimizde tedavisi olmayan kanser vakaları var. Bu da bizim bir anlamda en büyük şansımız. Belki bu sayede insanlık Mars’a gidebiliyor. Gönderilen kişileri geri getirmek zorunda olmamak işi yarıya yarıya, hatta daha fazla kolaylaştırıyor. Gelecek sonbaharı zaten görmeyecektim. Şimdi ise Mars’ı göreceğim. Yol arkadaşlarımın da benden farklı düşündüğünü sanmıyorum.’
Hem Veronica, hem de Gertrude, Abigail’in açıklamasını başlarıyla onayladılar.
‘Bu durumda herkesin aklına gelen bir soru var’ dedi Wayne Gale. ‘Ama kimse cesaret edip de soramıyor. Madem programımdasınız, bu konudaki merakımızı gidereceksiniz. Oraya vardığınızda, kendinize önceden birer mezar kazacak mısınız?’
Ekiptekiler birbirine baktı. Bu sefer Veronica Abigail’in kendini kontrol etmesine izin vermedi.
‘Hayır Bay Gale. Oturur durumda bir sonraki ekibi karşılayacağız. Geldiklerinde yalnızlık hissetmesinler.’
‘Peki, size çok teşekkür ediyor ve yolculuğu…’
Abigail bağlantıyı kesti. Kimseye bakmamaya çalışıyordu ama ister istemez Gertrude’un mırıldanmasını duydu:
‘Torunum bunları seyretmemiştir, değil mi?’