49
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
4327
Okunma


Halil çavuş, Tin tin Hasan, Cücüğün Osman, İkizlerin Muharrem, Kuş Bekir’in İsmail, daha bunlar gibi yüzlercesi, binlercesi…Güzel Anadolumun güzel insanları… ” Yiğit namıyla anılır”…Anadolu’nun hemen hemen her köyünde lakap la anılmalar vardır.
Askerde çavuştur. Terhis olur gelir ama o artık ölünceye kadar çavuştur.Tez canlıdır. Her işi çabuk yapar.Ona adından önce Tin Tin demek gerekmiştir.Kendisi iri yarı bile olsa, eğer babası ufak tefek biriyse ona da “cücük “dendiyse o hep "cücüğün oğlu"dur.Babası ikizdir.İkizlerden birin oğludur Muharrem. Ama o hep ikizlerin Muharrem diye anılacaktır. Muharremin de oğlu olsa o da ikizlerin Muharremin oğlu denilecektir.Bekir avcıdır. Kuş avına meraklıdır. Bir tepeden bir tepeye herkesten önce varır. Kuş gibidir adeta. Ona kuş Bekir denmiştir. Oğlu da Kuş Bekir in oğlu…
Bu ne zamana kadar sürer?İsimlerden daha iyi hatırlanan bu ön isimler ne zaman değişir?
O çok zordur.Yeni bir isim almak için olağanüstü bir şeylerin olması gerekir.- Ya da birinin çok güzel bir benzetme yapması- onun da benimsenmesi gerekir.
Filozof kişilerdir. Şakacı kişilerdir.Öyle sözler söylerler ki kitap yazılır.
Öyle şakalar yaparlar ki, mizah yazarları hayretler için de kalır.
Çoğu fakirdir. Gariptir. Ama gani gönüllüdürler. Yek ekmeğini paylaşırlar aç insanla.
Aç kalırlar acım demezler. Sofradan doymadan kalkarlar.
“Elhamdülillah doydum"derler.
Sıcaklarda, tarlalarda kavrulur, çatlar dudakları.Biçilmiş buğday yığınlarının gölgesinde
yedikleri bulgur pilavıdır. Ekşimiş ayrandır meşrubatları.
Anası, babası, karısı, kızı, kızanı bilmezler Sosyal Güvenlik Sigortası…
Ben böyle bir köyde doğdum.
Babamın ölümünden sonra da, Halil ağabeyimin sayesinde şehirde büyüdüm.Okudum.
Halil ağabeyim beş kardeşin en büyüğü. Askerliğini çavuş olarak yapmış. Köydeki namı Halil Çavuş.
Babam köyün en güzel kızını alıyor ağabeyime. Toy düğünler kuruluyor. Toplu tabancalarla silahlar atılıyor.
Babam mutlu, anam, herkesten mutlu.
“ Ver bey ver şu topluyu iki elde ben sıkayım. Ben bu yiğidi mi nelikler le büyüttüm, bu günlere getirdim. Allah’ıma şükürler olsun Allah’ıma…”
Bilenlerden görenlerden duyuyorum.Ninem çok çektirmiş anama.
“ Ben kaynanayım. Benim dediğim olur…”
Yapmadığını koymamış ...
“Gelin sen gelinliğini bil, sende gelip çalışacaksın tarlada. Hiç bir şey yapmasan da
yiyeceklerimizi hazırlayacaksın” .
Tarlalara götürmüş anamı hamileliğinin son günlerinde bile.
Doğum sancıları tarlada tutmuş. Zor yetiştirmişler eve.
Doğumdan sonra da üç gün yatırmamışlar. El kadar bebesiyle tarlalara gitmiş anam.
Ağabeyimi sırtına bağlamış, çapalar yapmış. Ne iş verildiyse yapmış. Gölgeliklere yatırmış, yüzünü sinekler yemiş. Çok sıkıntılı büyümüş ağabeyim.
Ninem ölmüş, anam da rahatlamış. Diğer ağabeylerim, ablam, ben, rahat büyümüşüz.
Ama hepimizin gözünde ağabeyimizin özel bir yeri vardı. Onu hepimiz severdik.
Anamızın ağabeyimizin düğününde ki neşesi hep ondanmış.
Babamız aniden ölmeden önce,ağabeyimin bir oğlu olmuş. Anlatıyorlar ;
“Baba senin adını koyacağım ne dersin? “
“ Hayır, oğlum adı Ferhat olsun dağları delsin.”
En son ben doğmuşum. Babamın öldüğünü hatırlamıyorum.
Babam öldükten sonra Halil ağabeyim köyde ne varsa diğer kardeşlerine bırakıp, anamı, ablamı beni de alarak şehre göçtü…
Ferhat benim ağabeyim, ben Ferhat ‘ın amcasıyım."Tekne kazıntısı" olmanın böyle ilginçlikleri de oluyor işte...
Halil ağabeyim ablamı, Ferhat ağabeyimi, beni üçümüzü de okuttu.
Anamız çok mutluydu. Ama her geçen gün belini tutuyor bize belli etmek istemiyordu.
Ağabeyimin;
“Doktora gidelim ana “ ısrarlarına karşı çıkıyor;
“Benim bir şeyim yok siz işinize bakın” diyordu.
Sonunda ağabeyim zor da olsa onu ikna etti.Doktora götürdü.
Teşhis;
“BÖBREK YETMEZLİĞİ. BÖBREK LAZIM”
Mutlu evimize kara bulutlar çökmüştü. Kimse kimseyle konuşmak istemiyordu.
Anamız ilaçlarla acısını dindirmeye çaba gösterirken, bu seferde Ferhat ağabeyim belini tutar oldu.
O da doktora götürüldü;
Teşhis;
“BÖBREK YETMEZLİĞİ BÖBREK LAZIM”
Evimizdeki artık kara bulutlar değildi. Gök çatı çökmüştü üstümüze…
Ne yapacaktık?
Lider ağabeyimizdi. O her şeyi bilirdi.
Bir gün üçü de yattı hastaneye…
Gittiğimizde,ameliyatlar yapılmıştı.
Ölüme terk edilen anam gülüyor, hayatı kurtulan Ferhat ağabeyim ağlıyordu…
Ağabeyim tercihini kendisini bin bir zorlukla büyüten anasına değil oğluna kullanmıştı.
Çok yaşamadılar.Anam da, ağabeyim de yok şimdi. Yattığı yerler nur olsun.
Ferhat ağabeyim mi?
Çok iyi bir mesleği, boy boy çocukları, torunları var.
Beni sık sık arar;
“Nasılsın amcam? “ der.
“ Sağ olasın ağabeyim” derim…
Peki niye böyle yapmıştı ağabeyim?
"UMUT GELECEKTEDİR" diye düşünmüştür belkide...