20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1926
Okunma

11 Eylül 1981... Mavi renkli hediyelik kağıtla paketlenmiş bir kitap, doğum günü hediyem... Düşüncelerimin büyümeğe ilk adımı, hırsa ve savaşa ilk öfke bilemem.
Çocuktum Hiroşima resimlerini gördüğümde, birinci nesilin tüyler ürperten sonu, ikinci nesilin acısı, üçüncü nesil hâlâ sızlar... Kare kare, satır satır fırlayıp bir kitabın sayfalarından, beynimin her hücresine ayrı ayrı işlendi o görüntüler. Çocuktum, ateşe düşmüş çocukların yanan ellerini, tenlerini gördüm. O kitabı okurken tenim yandı, gözlerim yandı, soluksuz kaldım. Başka acılara yanmayı öğrendim... Büyükler de öğrenebilseydi keşke!
6 Ağustos 1945; Hiroşima atom bombası ile vuruldu. İlk anda ölenlerin sayısı 140 bin, ardından kimyasal etkiler sonucu ölenlerin sayısı ise 90 bin civarındaydı. Hiroşima’dan üç gün sonra bu kez Nagasaki’ye atom bombası atıldı. Nagasaki’de yaklaşık 80 bin kişi hayatını kaybetti. Böylesi bir nükleer trajediyi ardında bırakan ve yaralarını sarmak için on yıllar boyu çabalayan bir ülkenin, yine nükleer silahla kendini vurmasına kamikaze denilir.
Zaman ışıktan hızlı, sudan atak. Büyüdüm... Bugün Fukuşima’dan resimler düşüyor beynime ateş gibi. Şiddeti dokuza varan cinnet en az on beş bin can aldı, nükleer cinnetin alacağı canın sayısı ise belli değil. Öyle ki, nükleer cinnet bu kadar canla doymaz, yok edeceği nesilin kanının üzerine iki nesil daha kan içer.
Bugün elli cesur gönüllü ölümün çekirdeğinde, ulu nükleer santrallerini kuran devlet elleri dizlerinde beklerken, ecel ışınlarını canla kesmeğe çabalıyorlar. Öleceklerini biliyorlar, ölümsüz olacaklarını da... Umarım canlarınızı yok yere vermezsiniz, umarım ardınızda bıraktıklarınızın onur madalyası olursunuz. Ben bir dünyalı olarak, sizinle gurur duyuyorum. Ecelin tohumunu ekenler ne yapıyorlar?
Bugün gelişmiş ülkelerin tümü, enerji ihtiyaçlarını nükleer santraller üzerinden karşılıyorlar. Kurulan her santral, çevre bilinci taşıyanlar tarafından günlerce, haftalarca, aylarca protesto edilse de, devletsel çıkarlar insan hayatının önüne geçerek seri cinayetlerin tetikleri çekiliyor. ’Ucuz enerji’ safsatası ile susturulan potansiyel oylar, ucuz olanın enerji değil de, aslında enerjinin üretimi olduğunu, bu ucuz enerjiden tek kazançlarının radyoaktif ışın sızıntısı halinde cennete daha çabuk gidebileceklerini, ama cennete gitmeden dünyada cehennem yanıklarından geçeceklerini bilmiyorlar.
14 Mart 2011... ’’ Japonya’daki gelişmeler Türkiye’nin nükleer santralin yapımıyla ilgili kararını etkilemeyecek! ’’
Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız, Fukusima-1 ve Fukusima-2 nükleer santrallerindeki arızaların, Türkiye’nin nükleer santralin yapımıyla ilgili kararını etkilemeyeceğini açıklıyor.
İlk Türk nükleer santralinin, Rusya’nın katılımıyla Mersin’deki Akkuyu alanında yapılması planlanıyor. İnşaatın toplam değeri 20 milyar dolardır. (Bu rakamla ülkemde kaç sokak çocuğunun hayatı normale döner, kaç açın karnı doyar, kaç okul kurulur hesaplayamadım) İkinci Türk santrali Sinop’ta inşa edilecek. Buyrun burdan yakın!
Karadeniz’den geçen Kuzey Anadolu Fay hattı hesaba katılmamış olmalı. Çernobil’in Karadeniz’in üzerine indirdiği kara sis ne zaman kalktı? Mersin’e dönersek, il merkezi 3. dereceden deprem bölgesi. İçel burnuna doğru ilerledikçe tehlike büyümekte. İnsanın doğaya karşı gelemediğini öğrenemedik mi? O ünlü Japon teknolojisinin de doğaya mat olduğunu görmedik mi? Bu nasıl bir deli cesaretidir algılayamıyorum. Büyükler; çocuklarımın alacakları nefesi zehirlemek için makamlar almadınız! Tabiata karşı çıkamıyorsanız onu kışkırtmayın! Annemin oynadığı sahillerde bir gün torunlarım da oynasın istiyorum, onun meyve topladığı ağaçlarda dizlerini yırtsınlar.Bu hakkı onların elinden alamazsınız!
Halkıma ucuz enerji, yüksek teknoloji adı altında paketlenen ’Toplu Mezarlık Santralini’ ve gözü kapalı bu işe onay verenleri kınıyorum. At gözlüklerini çıkarın, nükleer enerji mecburiyet değil. İnsanoğlu da zümrüd-ü anka kuşu değil, Bir kere yandı mı, bir daha doğmaz küllerinden. Çocuktum masallara inanıyordum, büyüdüm masal devrim geçti. Olumlu ihtimalleri sıralarken, yaşanabilecek felaketleri de yastık altına atmayın. Büyükler susmayın! Toplu cinayete teşebbüs ediyorsunuz,nefs-i müdaafa hakkımızı kullanabileceğimizi unutmayın!