Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
yalciner17
yalciner17

ARDAHAN'IN DÖRT YANI BÜLBÜL BAĞI/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 111

Yorum

ARDAHAN'IN DÖRT YANI BÜLBÜL BAĞI/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 111

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

704

Okunma

ARDAHAN'IN DÖRT YANI BÜLBÜL BAĞI/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 111











Albert Bandura’nın sözüdür.
"Davranışlar etrafımızı dolaylı, dolaysız belirlemeyle kalmaz, doğayı da belirler."
Değiştirme, etkileme kabilinden belirleme değil.
Doğaya karşı davranmakla değiştirmeyi başlatmışızdır.
Küçük bir taşı kaldırıp fırlatmakta değiştirme etkileme belirlemedir.
Toplumsallaşma içinde insan bunsuz düşünülemez.
Bizim anlatmak istediğimiz ne?
Davranışlarımızın sinerjileri veya enerjileridir belki.
Davranışlarımızın etkisiyle çiçeklerin açması, gülmesi; dağın taşın neşelenmesidir.
Edward Munch’ın "Çığlık" tablosunu bilirsiniz.
Eşsiz yapıttır: Fon ve figür malumunuz;
Ellerinin arasına almış başını, ağzını cırarcasına: Çığlık; çığlığa bağırıyor.
Adamın konuşlandığı köprü ve nehir bir de arkada ki gök, dağ zeminin diğer unsurları ağzı cırık adamın dışında; fon dediğimiz şeyi meydana getirir.
Figür bir insan olarak özne ve davranıştır.
Ağzı cırık adamın etrafındaki her şeyse çevredir.
Bağrış çığrışın ardından izlediğimiz her nesne; yılgınlık ve gerginliğin boydan aynada poz veriyordur tartışmasız.
Cırılan adamı resimden çıkaralım. Aynı çevreye, fona Bruno Amadio’nun "Ağlayan Çocuk"unu monte edelim. Resim bu sefer tüm unsuruyla başlar ağlak olmaya...
Fötürlü dede resmi vardır; masaya şarap şişesini koymuş sağ eliyle sıkıyor şişenin boğozunu...
Sarhoş dedeyi çıkarmayıp suje diye bıraksak; tablonun çakır keyiflikten ağzı kokar...
Allah aşkınıza hatırlayın! Veresiye veren ile peşin satanın resmini dükkanların duvarına asardılar. Peşin satanı, veresiye satanın dükkanına koyalım. Fareler boşalmış kasanın, önünden tırıs kaçıyorlar. Semiz patronsa şövalye yüzüğü parmağında; ağzına puro’yu vermiş. Dudaklarıysa kulağında... birazdan yıkılmış dükkan güler mi? Gülmez mi?
Davranışlar dışardaki alemi belirliyormuş.
İnanmayan var mı?
" - Heyt!.."
Teori neredeyse bastığı nağrayı gene basacaktır.
Varın inanın yoksa nağrayı gine basacak!..
Pir-i Faninin bir ihtiyarı, Hallefendi; Kayabaşında tam mezbahaya yüzbar kalenin o başı; duvarın dışı dibinde ikindi güneşi ve taşların gölgesini şemsiye yapmışlar, açmışlar, altındalar ve hoş sohbet ediyordular... estağfurullah muhabbet eyliyorlar!
Şöylemesine bir dem kurmuşlar:
Sözlerden dem vuruyorlar.
Davranış biliminin özünü dem’liyorlardı:
DALAY LAMA’NIN SÖZLERİNDEN...
- Düşünce güzel ola; güzel düşünce söze bürünür. Sözcükler iyiye evrilerek davranış kılınır. Alışkanlıkla taçlanan sözün dönüşümü karakterdir. İyi karakterimiz; iyi kaderimiz olur. Kaderimizse yaşamımızdır!
- Oğul, oğul etme eyleme dünya malına güman eyleyip onurunu bir pula değişme!
Taşın dibinde pusan yaşlı amcanın kanı kurudu. Lafın hepsini dinlemişti. Adamcağız oracıkta yığıldı. Hüngür hüngür; hüngürdüye hüngürdüye ağladı. Koca adam kadın kısmısıyla; "Boş Beşik " filminde ağlamıştı. O Ağlağa benzettim. Ağlamanın kaşı, gözü olmazdı ama bu salya sümük mendil foşurtaması onun kadardı.


- Ocağın sönmeye
- Kapın kapalı kala
- Kadın dalında gele
- Gavurun okuna rasgelesin
- Ellerin teneşirden döküle
- Kulağına kurşun ağa
- Gözüne duman gele
- Sürüm sürüm sürünesin
- Gidişin ola gelişin olmaya
- Gurbetten gara haberin gele
- Karnın doymaya Yüzün gülmeye
- Dullara duvaksız gidesin.
Kaç söz söylenmiş sayalım!

On iki söz, on iki asır da her yüz yılda sarfedilmiş cümlelerin kendileri kayalardan vadiye asılı salınmış gözünmez kalemlerle; gözünmez yüzeylere yazılmıştı.
Fanilerin Pir-i Muganı böyle eyledi söylemi:
Bin iki yüz seneden sökün eyler bed asıl sözleri görün!
Nice kağşamış kalmış; geğerek kirlenmiş hele bakın!
- Yaşamımızı bedleştiren kaderimizse, karakterlerin alışkanlıkları davranmış sözlerin kötülüğünden, düşüncelerin ilk kötü dedikleri tetiklemiş zahir ve işte çevrenin hali yüz yılların bin iki yüz sene sonra ki kokuşmuşluğu.
Öylece; kayanın dibinden Ziyo çıktı. Ağzını geğe, geğe:
- Ne diyelim Dada? İyi diyelim iyi olsun!
Allah’ı seversez, tatlı yiyelim, tatlı konuşalım.
Baklava kutusunu; uzatarak herkese ikram etti...


YALÇINER YILMAZ
03-06-2010
GEBZE









































Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ardahan'ın dört yanı bülbül bağı/ ardahan öyküleri 111 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ardahan'ın dört yanı bülbül bağı/ ardahan öyküleri 111 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ARDAHAN'IN DÖRT YANI BÜLBÜL BAĞI/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 111 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL