54
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
5252
Okunma

Sevgili gençler, çocukları olan aileler hepinize merhaba. Yine gençlerimize seslenerek yazıyorum bu akşam yazımı.
Evlilik konusunda daha bilinçli karar vermenize yardımcı olmak isterim. Evlilik çok önemli bir adım. Bu adımı atmadan önce her iki tarafın da bilinçli olmaları gerekmektedir diye düşünüyorum. Bazı konuları okullarda, üniversitelerde öğrenemezsiniz. İnsan yaşayarak öğreniyor. Bu açıdan bilgilerime ve birikimlerime dayanarak az da olsa sizlere önerilerde bulunmak istedim. Nasihat olarak yazmıyorum. Nasihatler gençlere hep itici gelmiştir. Bizler de o yaşlardan geçtik, sizi anlayabiliyorum. Özellikle anne, babalarımız bize kendi hayatlarından veya gördüklerinden örnekler verirlerdi. Biz ne yapardık? Masal dinler gibi dinlerdik. Bir kulağımızdan girer, öteki kulağımızdan çıkardı. O yaşlarda insan her konuyu bildiğini, yanılmayacağını sanıyor. “Okullara gidip, üniversiteler okuduk. Bunları bilecek eğitimi aldık ve kendi kararlarımızı kendimiz verecek yaştayız” söylemlerinizi duyar gibi oluyorum. Bizler de öyle düşünmüştük sizin yaşlarınızda.
Sevgi ile umutlarla başlar insan evlilik kurumuna. Fakat bu kararı almadan önce iyice düşündünüz mü? Öncelikle; uyumlu musunuz, karakterleriniz arasında derin uçurumlar var mı, hayata nasıl bakıyorsunuz gibi birçok konuda ince elemelisiniz. Bu konuları maddeler halinde sıralamak istiyorum. Aynı çatı altında birlikte yaşayınca sevginin yetmediğini, bir süre sonra sevginin tükendiğini görüyorsunuz. Bunun nedenleri; sadece sevgiyle her engeli aşacağınızı düşünüyor olmanızdır. Geç kalınmış bir süre sonunda farklı dünyalara ait olduğunuzu anlıyorsunuz.
İşte sizlere önerilerim:
1. Birbirinizi tanıyın, ortak yönlerinizi keşfedin. Evlilikten ve yaşamdan beklentileriniz nelerdir? Bu konuda zıt görüşlere sahip olabilirsiniz.
2. İki farklı aileden, farklı kültürlerden oluşan çevrelerden geliyorsunuzdur. Yetişme tarzınız tamamen aynı olmayabilir. Aranızda derin uçurumlar olmasın. Siz bir tarafta sevgi dolu, uzlaşmacı bir aileden geliyorsanız, Tartışmalar içinde büyüyen, şiddetin kol gezdiği, iletişim sorunları yaşayan bir aileden gelen karşı tarafın, aynı çatı altında sağlıklı birliktelikleri çok güç olur. Eşiniz sizin beklentilerinize karşılık verecek bir insan olmayabilir. Siz konuşarak, sohbet ederek, sevgiyle yaklaşırsınız konuya, eşiniz asabi, saldırgan tavırlarla yaklaşabilir veya hiç konuşmaz, hep susar. Sustukça olaylara çözüm geleceğine, tam tersi birikimler artar, bir süre sonra çözümsüz bir hal alır.
3. Çok farklı yetişme tarzları, çiftlerin zevklerini, anlayışlarını, hatta bazı durumlarda olaylara bakışını bile etkiler. Örneğin; siz tatili olanaklarınızın elverdiği ölçüde dinlenme olarak görürsünüz. Fakat eşiniz tatili köyde çalışma olarak algılar. Belki de köy havası, sakinlik onun tek tatil anlayışıdır. Oysa siz öyle düşünmüyor olabilirsiniz, köy hayatına alışkın olmayabilirsiniz. Bu durum sizi çok üzer. Bu durumda genelde bayanlar fedakârlık eder. Eşiyle birlikte istemeyerek köye gider, fakat mutlu olamaz. Yıllar içinde benzer zıtlıklar birikir, çiftler arasında ciddi huzursuzluğa neden olabilir. Bu her iki taraf için de geçerlidir.
4. Yetişme tarzı çiftlerin sevgiye bakış açısını da etkiler. Bayanlar genelde duygusaldır. Eşlerinin ilgisini, sohbetini ister. Akşam eve geldikleri zaman, çalışan veya çalışmayan bayan, eşiyle bazı olayları ve düşüncelerini paylaşmak ister. Doğal olarak insanın her günü birbirine uymaz. Yorgun, sıkıntılı, üzgün günleri bunun dışında tutuyorum. Bir erkeğin eşine sevgisini belli etmesi, gerek sözleriyle, gerek hareketleriyle gereklidir. Bu zamanla eşler arasında sorunlar yaşanmasına neden olabilir, çünkü kadın kendinde bir boşluk hissediyor. Kocasının varlığını hissetmek istiyor. Toplumumuzda bunun olmayış nedeni, hep yetişme tarzıyla ilgili. Erkek çocukları yetiştirirken, onlara duygu verilmiyor. Erkek güçlü olmalı, erkek direnmeli, hayata hazır olmalı, erkek adam ağlamaz diyerek, yanlış eğitim veriliyor. Erkeklerdeki duygu eksikliğinin asıl nedeni aile. Özellikle baba çok etken erkek çocuklar üzerinde. Çocuğunu seviyor, fakat sevgisini belli etmiyor. İşte bu ve benzeri yetişme tarzı farklılıkları, çiftler arasında sevgiyi yaşama, hissetme şeklini etkileyebiliyor. Beklentiler uyuşmalı, ciddi tezatlar ortaya çıkmamalı.
5. Mesleklerin de insanın tutum ve davranışlarını etkilediğine inanıyorum. Sadece para kazanıyor, maddi olarak sorumluluk alacak durumda, başka ne isteyebilirim diyerek evlenenler var. Aslında evlenirken mesleklerin insanın yaşamını, doğasını etkileyeceğini düşünmüyoruz. Bu benim kendi izlenimlerim ve gözlemlerimden yola çıkarak yazdıklarımdır. Bu konuda sosyologlar, ruhbilimciler ne der o farklı konu. Bu konuda sizin görüşleriniz, izlenimleriniz farklı olabilir. Her ne kadar aile çocuğun kişiliğinin oluşumunda çok etkiliyse de, ilerleyen yaşlarda mesleki yaşamın da etkisi çok fazla. Fakat sadece kitaplara bağlı kalanlar için söylüyorum. Kendini hem mesleki alanında, hem sosyal alanda yetiştirenler, çok yönlü olmayı başaranlar için aynı şey söylenemez.
Örneğin; bir mühendis ile bir anaokulu öğretmeninin duygusal açıdan hayata bakış açısı aynı olmayabilir, çünkü biri sadece makinelerle uğraşırken, diğeri davranış bilimleri ile insanla uğraşıyor. İnsan psikolojisi, çocuk psikolojisi ile uğraşıyor anaokulu öğretmeni. Onlara oyunlar oynatıyor, onları küçük yaşta şekillendirmeye çalışıyor. Tamamen insan üzerine aldığı eğitim. Bu durumda makineler üzerine eğitim almış, tamamen kendini dalına adamış, sosyal hayattan kopuk, sadece mesleğiyle uğraşan, ruh yapısıyla alakalı hassasiyeti olmayan bir mühendis, kırk tane üniversite bitirse bile, aynı zihniyetle kaldığı sürece, elbette ki evlilik yaşamında birçok sorunlar yaşayacaktır. İnsan her alanda kendini yetiştirmeli, mesleğiyle sınırlı kalmamalı, duygulara yabacılaşmamalı.
Yalnızca bir meslek dalından örnek verdim, birçok meslek dalı var, bu örnekleri çoğaltabiliriz. İnsanların bilinçlenmesi, evlilik müessesesine önem vermesi gerekir. Her iki tarafta ben nerde hata yapıyorum? Eşimi neden anlamıyorum? Sorularını kendilerine sormalıdır. Çalışmayan, ev hanımı olan bayanlar için de aynı şey geçerli. Kendilerine hitabeden insanla evlilik kararı almalılar. Ruh yapıları taban tabana zıt olmamalı. Doğal olarak erkekler için de aynı durum söz konusu. Daha mekanik yaşamayı, daha mekanik hissetmeyi seçenlerin tercihi, kendilerine hitap edecek kararlarda olmalı. Herkesin beklentileri, kendi seçimlerini belirler.
6. Evlilik için her anlamda hazır olmalı taraflar. Gerek maddi, gerek manevi. Bu sorumluluğu taşıyacak oluşum var olmalı. Hem maddi, hem manevi diyorum. Çünkü sadece maddi açıdan yeterli olması kâfi gelmiyor. Evlilik sorumluluk isteyen bir kurum. Dirençli olmak gerek her iki taraf için de. İyi günler olduğu kadar, kötü günler de olacaktır hayatta. Tüm bunlara göğüs gerecek dirayette olmalı çiftler. Hayat insana neler yaşatmıyor ki. İnsan, duygusal olması gereken yerde duygusal olmalı elbette. Fakat hayatta başına gelecek her duruma, her güç koşula direnme mekanizmasına sahip olmalı, yıkılmamalı. Her iki taraf için de geçerli bu. İyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta diye başlanıyor, imzalar atılıyor, neden sonra çiftler yalnız kalıyor? İşte bu çok ince bir çizgi.
7.Gençler, eskiden olduğu gibi erken yaşta evlendirilmemeli. Eş seçerken sağlıklı kararlar alacakları yaşta olmalılar. Elbette ki seçim kendilere ait olmalı. Kendi anlaştıkları, sevdikleri insan olması en ideali. Bu kararı sağlıklı verebilmeleri için de en uygun yaşta olmaları gerek. Arada fazla yaş farklı olmamalı. Bu da çok önemli bir konu.
8-En önemli bir konu da gençler birbirlerini tanırlarken veya evliliğe karar aşamasında, geçmişte aileden genetik yolla devam edecek bir hastalıkları olup olmadığını birbirlerine söylemeliler. Aileler bu konuda ilk adım olmalılar, gizlemeden açık olmakta yarar olabilir, çünkü daha sonra sağlıksız nesiller yetişebilir. Açık olmak gerekir. Çok önemli bir hastalık genetik yolla sonraki nesillere aktarılabilir. Aktarılabilecek önemli rahatsızlıkların başında, çeşitli akıl hastalıklarını, şeker ve kalp hastalıklarını sayabiliriz. İrsi olabilecek her hastalığı bu listeye dâhil edebiliriz. Ayrıca, akraba evlilikleri de bu risk grubundalar. Bu evliliklerden sağlıksız, ciddi sağlık sorunları yaşayacak nesiller ortaya çıkacaktır. Buna neden olmaya kimsenin hakkı yoktur.
9. Ben veya sen yerine biz diyebiliyor musunuz? Birbirinizi tanıma safhasında, birlikteliğinizde ben duygusu ön planda olduğu sürece anlaşamazsınız. Genel olarak, karşılıklı biz diyebiliyorsanız, saygı ve sevgi dolu bir evliliğe başlangıç yapacaksınız demektir. Bu yaklaşımınız hiç değişmemeli.
10. Unutmayın sevgili gençler, siz bu aşamada sadece kendinize eş seçmiş olmuyorsunuz. İleride olacak çocuklarınıza anne veya baba seçmiş oluyorsunuz. Bir insan çok iyi olabilir, işi olabilir, para kazanıyor olabilir, kötü alışkanlıkları olmayabilir. Bayansa da, çalışıyor veya çalışmıyor olabilir, ev hayatında çok hamarat olabilir, çok iyi bir insan olabilir. Bu durumda bile idealimdeki eşi buldum diyemezsiniz. Kişiliklerinizin, hayata, evliliğe bakış açılarınızın, çok önemli detayların uyum sağlaması gereklidir. Ayrıca, baba veya anne olmanın, eş olmanın, evli olmanın sorumluluğunu taşıyabilecek mi, yoksa bir süre sonra sıkılıp, her şeyi üstünüze mi yıkacak. Bunlar çok önemli. Sevgi ve saygıyı kaybetmeyeceğinize inandığınız bir evliliğe atın imzanızı.
11. Her şeyden önce açık ve net olun her konuda.İki taraf için de geçerli.Gizli,saklı yönleriniz kalmasın,konuşun,paylaşın.Birbirinize pembe yanlarınızı göstermeye çalışmayın.Aman benden vazgeçer,ben onu kaybederim korkusuyla düşüncelerinizi,fikirlerinizi,gerçeklerinizi gizlemeyin.Olduğunuz gibi görünün,göründüğünüz gibi olun.Çünkü tanışma,anlaşma evresinde hep pembe taraflarınızı gösterirseniz,evlendikten sonra doğal olarak gerçek kişiliğiniz ortaya çıkacağından,karşı tarafı hayal kırıklığına uğratmış olabilirsiniz.Bu nedenle şeffaf olmalı,gerçek olmalısınız.
12. Tam anlamıyla taban tabana, tencere kapak örneği uyum içinde olmayabilirsiniz. Bu çok zor karşılaşılan birlikteliktir. Önemli olan orta yolu bulabiliyor musunuz, en önemli noktalarda aranızda ciddi uçurumlar var mı, aranızda sorunlar çıksa bile, ilerde sevgi ve saygı çerçevesinde çözümleyebilecek misiniz? Bunları çok gerçekçi bir biçimde değerlendirin. Söylediğim gibi her konuda aynı fikirde olunmayabilir, çünkü farklı ailelerde, farklı koşullarda yetişen iki ayrı bireysiniz. Fakat ileride anlaşıp anlaşamayacağınızı birbirinizi iyice tanıyarak belirleyebilirsiniz. Kaşın, gözün güzelliğiyle, fiziğini beğenmeyle olmuyor sadece. Evlilik için yeterli değil bunlar.
Sevgili gençler! Evlilik aslında çok daha uzun ve hassas bir konudur. sizi bir miktar da olsa aydınlatmaya çalıştım. Yazımı fazla uzatarak sizi bıktırmak istemiyorum. Yalnızca önemli ana konuları paylaşmaya çalıştım. Gençlerin daha bilinçli karar vermeleri gerek evlilik için. Hepinize sağlıklı, mutlu ve isabetli kararlar alınmış bir yaşam diliyorum. Sevgilerimle kalın.
HAZAN
2009