4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
548
Okunma

İki kere yanlış, iki kere hata, iki kere… Evet! İnsanları elinin emeği ile geçinmelerini temin etmek yerine, ülkenin bir kısım insanlarından aldığınız vergileri,yatırım yapma yerine, başka sorunlu bölgelerdeki insanlara -tabir yerinde ise- ikram etmekle sorunları çözeceğinizi sanıyorsunuz(!?)
Her seferinde insanlar sizden bir şeyler koparmanın, sizin yaptıklarınızı istismar etmenin yollarını buluyorlar. Veya siz buna zemin hazırlıyorsunuz. Her seferinde verdiğiniz şeyler biraz daha büyüyerek rüşveti artırıyorsunuz. İnsanlar verilenlerle yetinmiyor. Sizi biraz daha zorluyorlar.
Anlatılır: Üç adam ölmüş ve cennetin kapısına dikilmişler. Ölenlerin biri İstanbullu, biri Karadenizli biride Diyarbakırlı. İstanbullu Cennetin kapısındaki meleğe soruyor;”Kaç para? Melek 5 bin dolar diyor. İstanbullu ödeyip geçiyor. Karadenizli biraz pazarlıktan sonra 4 bin dolar ödeyip geçiyor. Diyarbakırlı soruyor. Ama ne denmişse pazarlık bile yapmadan “Kabul, devlet ödesin” diyerek geçip gidiyor.
Espridir ama bunlar mantık olarak yerleşmiş anlayışlardır. İnsanlar her mikrofon tutulduğunda, ne zaman birisi sorduğunda;”Devlet bize şunu yapsın, Devlet bize şunu yapmıyor.” Gibi ifadelerle her şeyi devletten bekler hale geliyor. Bazılarının ifade ettiği gibi, halka dönük ekonomide siyasilerin “Sakada Ekonomisi” bu tip insan manzaralarını meydana getiriyor.
Devletin görevi, “han-ı yağma” yapmak milletin malını, gelirini, bir kasım insanlara peşkeş çekmek değildir, hem de oy uğruna, Devletin görevi her zaman hukukun içinde kalmaktır. Her varlığa hakkını vermektir.
Devletin bakanı, “9 milyon yeşil kartlı var.” diyor.”Bunlardan kaçı mercedesli, kaçı mercedessiz? Yani ortalama zenginlikte olanları yeşil karta kabul edeceğiz, fakat Mercedes arabası olmasın yeter(!)Peki! Mercedes’li veya değil bu 9 milyon kişiye yeşil kartı devlet vermedi mi? Hiç bakmadı mı bunların kaçı yeşil karta muhtaç veya değil diye? Belki de yeşil kart verilenler hak etmiştir(!) bu ekonomik ve kültürel yokluk içinde!
Son olaylar gösterdi ki, DTP’nin arkasında ki güç bellidir. Asıl organizatör Ankara’da değil, İmralı’dadır. Asıl genel başkan o’dur. Siz, kime ne verirseniz verin, asla insanları memnun edemezsiniz. Doğırusu insanların hak ettikleridir. Mükâfatsa mükâfat, mücazatsa mücazat… Yani devletin kerim eli daima insanlarının üzerinde olacak. Millete ve milletin içindeki müspet-menfi her kese adil olacak, adil davranacak.
Devlet, vatan topraklarının içinde yaşayan her kimseye, büyük-küçük, erkek-kadın, zengin-fakir demeden hakkını verecek. Sesi çok çıkanlara farklı, senini çıkarmayana farklı davranırsa adil olamaz. Adalet, pahası ne olursa olsun uygulanacak, uyulacak bir kuraldır.
Hukukun içinde kalarak, vatanın bölünmez bütünlüğünü, devletin vatan topraklarında her santimetre karesinde hâkim olduğunu temin etmemiz gerekiyor. Bir kısım harici endişelerle olaylara gereken müdahaleyi yapmamak, gerekli tedbirleri almamak, gaflettir ki, vatana ihanetle eş değerdir.
Oy endişesi ile yapılması gerekenleri yapmamak, yapılacaklardan geri durmak, hem siyasetin parçalanmasının hem de ülkenin bölünmesinin sebebi olabilir. Birlikte siyaset yaptığınız insanların, ortaklarınızın gönlünü hoş etmek için farklı söylemlerde bulunmak ihanet değilse bile gaflet olur.
Bizi biz yapan, bizi millet yapan, kardeş yapan özelliklerimizi öne çıkarmak yerine, insanların hoşuna gidecek, ayrışmayı tetikleyecek beyanlarda bulunmak, bekli bir süre insanları oyalaya bilir ama bu tür politikalarla asla netice alamazsınız. Vardığınız sonuçlar kesinlikle kalıcı olmaz. Bir milletten yeni milletler çıkarırsınız.
O nedenle, kim olursa olsun, kim üzülür veya tepki verirse versin, adalet yani hukuk herkese eşit çalışmalıdır. Güçlüler gariplerin hakkı ve hukuku onlardan alınana kadar devletin yanında en zayıf, garipler hakkı ve hukuk güçlüden alınana kadar en güçlü olmalıdır.
Doğu ile batı, kuzey ile güney, ülkenin her CM2 sinde hukuk aynı olmalıdır. Devlet hukukun üstünlüğü konusunda cesur olmalıdır. Kim ne der? Bize kim ne der, kim ayıplar, kim tenkit eder? Demeden yasalar her kese karşı aynı işlemelidir.
Hukukun içinde kalarak ve hukukun üstünlüğünü temin ederek insanlarınıza vardığınızla, devletin kerim eli kanayan yaraları saracak, acıları dindirecektir. Devletin karşısında olup, millete zarar verenler devletin kerim ve güçlü eli karşısında çaresiz kalacaklar, mazlum durumunda kalanlar ve kötü gidişten, bölünmeden endişe duyanlar ise devletin adaletinden emin, geleceğimizden emin olacaklardır.
Mustafa Göktekin