8
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
570
Okunma

Sevgili dostum İsmail Hakkı Cengiz’in Edebiyat Defterindeki muhteşem yazısı (www.edebiyatdefteri.com/241409-sorumluluk-ve-g-214-revden-zevk-duymak/) ister istemez çağrışımlar yaptı.
Binlerce güzel ve anlamlı yazısından biri olan o yazıda, kısaca son zamanlarda okuduğu 2 kitaptan, bahisle, Liman Von Sanders’in Atatürk’le ilgili olarak “Sorumluluk ve görevden zevk duyardı!” sözünü aktararak,
“Bugüne kadar, Atatürk’ü bu sözlerle öven, bu yönünü vurgulayan bir söz işitmemiş ve okumamıştım.” diyor.
Aynı yazıda Ermeni Tehciri ile ASKER ve ATLAR CAMİLERE NE ZAMAN YERLEŞTİ? Konusuna da değinmiş.
Konuya ilave olarak ben de derim ki;
-
Ben 5-6 yıl Adana, Osmaniye, Antep, Kilis, Urfa, Hatay, Maraş hatta Suriye’nin içinde çalıştım. Çadırkent, konteynerkent yaptık.
Suriye’deyiz, ben kontrol şefi olarak görevliyim.
İşi müteahhit yapıyor, biz kontrol ediyoruz. Müteahhidin adamları var. İçlerinden birinin adı Bayram. Atatürk’le ilgili konuşuyor. Atatürk deyince beni bağlasalar duramam.
Neymiş 57. Alayın tamamı şehit olmuşta Atatürk neden ölmemiş!?
“Seni buraya kim gönderdi?” diye sordum. Şaşırdı.
“Nasıl yani?”
“Yani çalışmak için buraya geldin. Seni Ankara’daki müteahhit gönderdi. Doğru mu?”
“Doğru” dedi.
“Peki o müteahhit niye kendisi gelip de burada çalışmıyor, seni ve arkadaşlarını çalışmanız için buraya gönderdi!”
Durdu.
“Yani işi o müteahhit organize ediyor. Seni ve arkadaşlarını, yani askerlerini buraya gönderiyor. Kendisinin buraya gelmesi şart mı? Değil. Atatürk’ün de eline kazma kürek, pardon tüfek alıp savaşması şart değil! Şimdi anladın mı?” dedim.
“Haklısın abi böyle düşünmemiştim” dedi.
-
Gelelim caminin ahır yapılmasına.
Hani meşhurdur. Papa Amerika’ya geliyor. Havaalanında gazeteciler soruyor,
“Efendim gelmişken New York’taki genelevleri de ziyaret edecek misiniz?”
Papa,
“New York’ta genelev var mı da?”
Ertesi günü gazetelerde başlık,
“PAPA HAVAALANINA İNER İNMEZ ‘NEWYORK’TA GENELEV VAR MI’ DİYE SORDU”
Belki biraz uç bir örnek oldu ama, bir konunun tamamının içinden cımbızla bir şeyleri çekip alınca, hele bir de hinoğlu hinlik işin içindeyse…
-
Rahmetli Zekeriya Beyaz Hoca vardı.
Sık sık televizyonlarda açık oturumlara katılırdı.
Aydın bir hocaydı.
Bir programda konuk. Ramazan, oruç konusu işleniyor.
Seyircilerden biri,
“Hocam orucu seksle açsak olur mu?” diye sordu.
Hoca duymamazlığa geldi.
Aynı seyirci az sonra tekrar,
“Hocam orucu seksle açsak olur mu?” deyince yüzü kıpkırmızı oldu hocanın, zaten şehla olan gözleri iyice birbirine yanaşarak,
“Ulan şerefsiz kudurdun mu? Kudurdun mu? Neyle açarsan aç tövbe tövbe” dedi.
Gülüşmeler.
Lafı nereye getireceğim?
Yok camiler ahır yapılmış da! Hatta hatta genelev yapılmış da tövbe, tövbe…
“Arkadaş nerede yapılmış hele bir göster, yerini söyle” deyince tık yok.
Her şey bitti, her yer bitti de bi orası kaldı öyle mi?.. Nasıl bir kafa, nasıl bir fantezi, bu lafı söylerken ne içmiş acaba?
Bunu kim yapar, hangi vicdansız yapar. İftirayı at, nasıl olsa körü körüne inananlar çıkar.
-
2. Dünya Savaşında büyük amcam Edirne’de askermiş.
Almanya Balkanları, Bulgaristan’ı, Yunanistan’ı işgal etmiş.
Rahmetli amcam“Bizim sınırı yaladı geçti.” derdi.
Türkiye’ye dokunmamış. Belki eskilere dayalı müttefiklik yüzünden.
Ama Türkiye’nin ödü okuna karışmış açıkçası.
O zaman İsmet İnönü başta.
Türkiye sınırdaki askerlerini hemen Çatalca’ya çekip siper almış.
Topkapı Sarayı’ndaki kutsal emanetleri sağlama almak için Anadolu’nun içine sevketmeye karar vermiş İnönü.
Gizli.
Bir tabur asker görevlendirmiş. Komutanına,
“Bunları götürüp başında bekleyeceksin. Gözünü kırpmak yok! Ben bile gelsem, sorsam, bakmak istesem, göstermeyeceksin” talimatını vermiş.
Kutsal emanetler itina ile sandıklara yerleştirilip trenle, askerlerin eşliğinde, Anadolu’ya gönderilmiş…
Nereye?
-
Niğde Ulukışla’da tren istasyonunun yanında Öküz Mehmet Paşa Külliyesi vardır. Yanında da camisi. Camiye el koyup sandıkları özenle içine yerleştirmişler. Kapılar pencereler kilitlenmiş. Ta ki İsmet Paşa gelse, onu bile camiye almamacasına!
Askerler de Öküz Mehmet Paşa Külliyesini karargâh olarak kullanıyor. Elbette cami ve külliyenin çevresine, avlusuna atlarını da bağlıyorlar. Sürekli nöbetteler.
Bazı içi bozuklar külliyeyi ve camiyi ahır yaptılar söylentisini çıkarıyor.
O kutsal emanetler tam 4 yıl kalıyor orada.
Sonrasında aynı özenle tekrar İstanbul’a naklediliyor.
Az buçuk vicdanı olan caminin ahır yapılmayacağını, hele hele genelev hiç olmayacağını bilir.
Ama çamur at izi kalsın!
YAHU KUDURDULAR MI ALLAH AŞKINA, CAMİYİ GENELEV YAPACAK KADAR!!??
Suat Zobu
.
5.0
100% (5)