Dostluk, toprak bir maşrapa gibidir, önemsiz bir nedenden birdenbire kırılır ve bir daha kullanılamaz. cicero
Sadegül
Sadegül

Bir hikaye

Yorum

Bir hikaye

0

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

65

Okunma

Bir hikaye

Bir hikaye

Mahallede kimsenin selam vermediği o yaşlı kadın, kanımızı donduran bir hikâye saklıyordu.

Sokağın en sonunda yaşıyordu. Panjurları sarkmış, bahçesi bakımsız eski bir evde. Bütün çocuklar onun bir cadı olduğunu söylerdi. Çok yaklaşırsan üstüne tükürür ya da sana bir lanet okurmuş. Ben bile ne zaman evinin önünden geçsem kaldırım değiştirirdim.

Ara sıra uzaktan görünürdü. Plastik bir sandalyede oturur halde. Üzerinde hep aynı gri önlük, karışmış beyaz saçlar ve o gözler… sanki birini bekliyormuş gibi, ama o biri asla gelmeyecekmiş gibi hüzünlü gözler.

Ta ki her şeyin değiştiği o güne kadar.

Annem, yan komşuya bir torba ekmek götürmemi istemişti. Ama dalgınlıkla — ya da belki kaderin cilvesiyle — torba elimden düştü. Tam o evin önünde. Ekmek yuvarlanarak kapısının önüne kadar gitti.

— Eyvah… — diye mırıldandım, kalbim küt küt atarak.

Tam geri dönüp kaçacaktım ki, bir ses duydum:

— Yaklaşırsan ısırmam.

O’ydu.

Donup kaldım.

— Ekmek… düştü — dedim kekeleyerek.

— İstersen içeri gel — dedi, kapıyı hafifçe aralayarak.

İçimdeki her şey kaçmamı söylüyordu, ama bir şey beni kalmaya itti. Evin eşiğinden adım attım. İçerisi lavanta ve eski toz kokuyordu. Bir piyano vardı. Üzerine işlemeli bir örtü serilmiş eski bir piyano. Ve fotoğraflar. Pek çok fotoğraf. Eskilerden insanlara ait.

— Meyve suyu ister misin? — diye sordu.

— Yalnız mı yaşıyorsunuz?

— Uzun zamandır — dedi.

Piyanonun karşısına oturdu. Örtüyü kaldırdı. Önce biraz hantal olan parmakları, tuşların üzerinde kaymaya başladı. Ve çıkan melodi… hiç beklemediğim kadar güzeldi.

Öyle güzel, öyle hüzünlüydü ki… nedenini bilmeden ağladım.

— Siz… siz piyano çalıyorsunuz?

— Çalardım. Piyanisttim. Dünyayı dolaşıp konserler verirdim. Ta ki… oğlum bir kazada ölünceye kadar. O günden sonra bir daha çalamadım.

Sessiz kaldım. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

— Sonra terk edildim. Yalnız kaldım. Komşular selam vermemeye başladı. Ben de beklememeye başladım.

— Bilmiyordum — dedim fısıltıyla.

— Kimse bilmiyor. Kimse sormuyor.

Eve, ezilmiş bir ekmekle döndüm… ve altüst olmuş bir ruhla.

O günden sonra onu ziyaret etmeye başladım. Ona çiçekler götürdüm, hikâyelerini dinledim. Onun yanında piyano çalmayı öğrendim. Sonra birlikte çaldık. Gülüyordu. Yeniden biri olmuştu.

Mahalle ona “deli kadın” derdi. Ben ona “Madam Teresa” demeyi öğrendim.

Ve birkaç ay sonra öldüğünde, bütün mahalle cenazeye geldi. Ben ise, ilk gün bana öğrettiği o melodiyi ona çaldım.

Çünkü bazen, kirli bir kapının ardında… bir zamanlar parlamış bir ruh yaşar.

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bir hikaye Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir hikaye yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir hikaye yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL