Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Tüya
Tüya

Neden Ağladığını Anlamıyorum

Yorum

Neden Ağladığını Anlamıyorum

4

Yorum

18

Beğeni

0,0

Puan

452

Okunma

Neden Ağladığını Anlamıyorum

Neden Ağladığını Anlamıyorum



Yağmur çiseliyor sabahtan beri. Çiseler, bulutların şehvetiyle yarışır gibi, nabzını yokluyor güneşin. Nereden bilebilirler onun, böyle havalara olan hayranlığını…

Yemekhaneden yeni çıkan üçüncü sınıf öğrencileri, her zamanki gibi, bahçede kümeler oluşturarak; birbirlerine hayatın oyunlarını, kurallarını öğretmeye koyuluyorlar. Zamanlarının kısıtlı oluşunu, iliklerine bile ezberletmişlerdir çocuklar. Fakat bu paradoks; onların, arada bir itişmelerini, koşmalarını, bağırmalarını, gülmelerini, sarılmalarını, birbirlerini çekiştirmelerini, taklit yapmalarını, atlamalarını, kovalamalarını, tartışmalarını, kavgalarını hiçbir şekilde engellemiyor.

Kızlar kovalanırken cıyak cıyak bağırıyorlar. Sesleri okulun duvarlarına çarparken yankı yapıyor ve az ilerideki trafik duyulmaz oluyor.
Oğlanlarsa, her yakalandıklarında hileye başvurarak kızları yenilgiye uğratıp, üstünlük elde etmeye çalışıyorlar. Bazen cesaretlerini birleştirip itiraz eden kızlar, oyunların yenilenmesini talep ediyor. Oğlanlar boş durmuyor tabii. Sidik yarışına girer gibi, kızları irite ediyor ve hem öncülük hem de üstünlük elde etmeye çalışıyorlar. Kızlar, kolay kolay isteklerinden vazgeçmek istemeseler de, pes edip kenara çekilmeyi tercih ettikleri, bilinen bir gerçek onların dünyasında...

Oğlanların arasında bazen fikir ayrılığı baş gösteriyor, tıpkı şimdi olduğu gibi. Onlardan bir kaçı, kızlardan yana tavır alarak, ”tamam, onların dediği gibi olsun, ne çıkar ki?” diyor. Öneri kabul görüyor! Ciyaklar son buluyor derhal. En çok duyulan sevinç bağırtıları ve gülüşleri oluyor. Evet, çoğunluğun dediği olunca, başka bir homojenlik ve armoni kazanıyor ilişkiler...

Bu bitmek tükenmek bilmeyen ve her tenefüste tekrarlanarak devam eden koşmalar, bağırmalar, yakalamalar, tartışmalar; kahkahalara karışıyor yeniden. Kovalamacalar zikzaklar halinde bütün alana yayılıyor. Nöbetçi pedagoglar, bir yandan bulundukları noktalarda olup bitenleri gözlemlerken, bir yandan da öğrencilerden gelen şikayetleri, talepleri yerine getirmeye çalışıyorlar.

Az sonra kızlardan oluşan bir grup, kolkola ve sarmaş dolaş bahçedeki pedagoglardan birine yaklaşıyor. Kızlardan biri, iki gözü iki çeşme ağlıyor. Arkadaşları da ona sarılarak teselli etmeye ve olup biteni pedagoga izah etmeye çalışıyor seslerini yükselterek. Ortam büsbütün kaotik bir hal alıyor. Kimin ne dediği anlaşılmıyor. Bir hengamedir gidiyor bahçede. Kızlardan bir kaçı, kararlı adımlarla koşarak, az ilerdeki oğlanlardan birini kollarından tutup; çekiştire çekiştire pedagoga getiriyor.
Stresini belli etmemeye çalışarak, çocukları karşısına alıyor pedagog:

- Şimdi sakin olun bakiim! A, açıklar mısın, B’nin neden üzgün olduğunu?

Tedirgin olan A, etraftakilere bakıyor. Utandığı gözden kaçmıyor:

- İnan bana; hiç anlamış değilim neden üzgün olduğunu! derken; adeta arkadaşlarından destek bekleyen bir tavırla dönüyor onlara.
Arkadaşlarından biri atılıyor hemen. Ellerini teslim olmuş gibi havaya kaldırarak: ”Ben gerçekten bir şey görmedim!” diyor.
Kızlardan biri araya giriyor: ”Görmediysen neden güldün peki, ha?” diyor öfkeyle.

Pedagog yeniden atılıyor ve bu dalaşmaya müdahale ediyor hemen:

- Lütfen, sakin olun, anladınız mı? Siz... siz geri çekilin bakayım! Olayla ilgisi olmayanlar uzaklaşsın derhal! diyor sert bir sesle ve eliyle kişkişler gibi işaret ederek.
Öğrenciler geri çekiliyor. Ama, oyunlarına devam edemiyorlar az önceki gibi. Pedagog, A ve B’yi kalabalıktan sıyırıyor. Tanıklardan da üçünü alarak yanına, olayı aydınlatmaya koyuluyor:

- Bak, A! Bu senin hakkındaki ilk şikayet değil, bilesin! B’nin, Pazartesi günü de senden şikayetçi olduğunu biliyorum. Ama vaktim olmadığından nedenini sorup öğrenemedim. Sence nedeni ne bunun?
A, başı önde, elleri cebinde huzursuz bir edayla, ayaklarıyla yerdeki çakılları ters yüz ediyor. B ise, A’nın vereceği cevabı bekliyor öfke içinde. Yüzünde sevecen bir hüzün var ve parmakları arasındaki saç bağını çekiştirip duruyor habire:

- İlk kez değil beni itelemen; itiraf et! Üstelik her seferinde çok sert itiyorsun. Özellikle sahada futbol oynarken. Kaç kez tekmelerini yediğimin sayısını bile bilmiyorum artık. Dün de oldu aynı şey… Ve sen… özür dilemeden, oyuna devam ettin. Anımsa! Sana ne kadar kızgın olduğumu anlıyor musun şimdi? Dua et de bu güne değin evde anlatmadım yaptıklarını…” derken, burnunu çekiyor ve gözlerini saklayarak, kollarıyla kurutuyor.
A ise, hakkında çizilen bu tabloyu benimsemiyor. Düşünceli ve gergin bir edayla B’ye dönüyor:

- Hiç bir şey anlamıyorum..! Anlamadığım şey… birinci sınıftan beri hep, hep beraber oynuyoruz, değil mi? Tamam... oldukça sert oynuyorum. Bir tek seninle oynarken değil ki... Seni devirdiğim de olmuştur. Hatta... dövdüğümü de hatırlıyorum. Tamam, dediğin gibi olsun, itiraf ediyorum ha, ha! Ama hiç karşı çıkmadın ki bu güne değin… Şimdi… durup dururken... neden ağladığını anlamıyorum, offf!!!
Pedagog, hem sürprize uğramış hem de durumun ciddiyetini anlamıştır artık:

Demek ki, gözlerden kaçan bir durum söz konusu. Demek ki; şikayetin olmaması ve çocukların arasında suskunun hüküm sürmesi, ilişkilerin iyi olduğu anlamına gelmiyor.
Öğrencilerle olayı irdelemek üzere, konferans salonuna yöneliyor pedagog. Gözle görülmese de, ezenle ezilen, susanla konuşan, alışanla alıştırılan, normalle anormal arasındaki kırmızı çizginin iyi belirlenmesi, anlaşılması ve kabul görmesi gerekiyor. Hem de, henüz çok geç olmadan…

Geride kalan yandaşlar; endişe ve heyecan içinde sınıflarına yürürken, fısıltıya dönüşüyor konuşmaları.
Belli ki;, hepsinin de öğrendiği, yeni bir şeyler oldu bu tenefüste...



H. Korkmaz
Mayıs 2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Neden ağladığını anlamıyorum Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Neden ağladığını anlamıyorum yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Neden Ağladığını Anlamıyorum yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Gule
Gule, @gule
23.5.2025 19:40:22
Şöyle bir geçmişe gittiğimde ve ilkokul 1.sınıf dönemini düşününce; açlık oyunlarına benzetiyorum. Ortalama 50-55 kişilik sınıfların, derste kuzu kuzu oturduğu ama teneffüste canavar kesilip, birbirini kovaladığı ve güçlünün zayıfı ezdiği ve hor gördüğü daha o yaşlarda kendini belli ediyordu.

Ben tavşan dişliydim mesela, önde iki tane büyük dişlerim kesici alet gibi gözlerine batıyordu ve ismimin "dişi geyik" anlamı hep dalga konusuydu. Düşünsene bi grup haylaz tazı koca avluda, o hengamede "hurra!" peşine vermiş, dönüşümlü alaycı uslupla "tavşan dişli dişi geyik!" vesaire seninle dalga geçip, küçük düşürmeye çalışıyor.

Bu yüzden ismimi yadırgadığımı ve hatta anneme içerleyip, bu garip ismi çok mu aradığını sorgulamıştım uzunca bi süre ve büyüyünce ismimi değiştireceğimi kafama ciddi ciddi koymuştum.

Bu kovalamaca birkaç hafta sürmüştü. Ne zaman bitti biliyo musun? Sınıfın en çalışkanı ve "pekiyi'lerle ve yıldızlarla, ardı arkası kesilmeyen kırmızı kurdele koleksiyonumla, sınıf başkanı olmamla, kürsülerde, yarışmalarda sınıfı temsil etmemle saygınlık kazandım.

Ne ilginç değil mi? O yaştaki bücürler bile bu etiketlere bakıp saygı duyuyorlar sana, benden çekiniyorlardı bile...

Tabi büyüdükçe ismime ve kendime olan saygım, özgüvenim de arttı ve hatta ismim hoşuma bile gitti. Ne yalan söylim dişlerimde de bi anormallik yoktu, onlar da pırıl pırıl parlıyordu. Niye büyüttüler bu meseleyi bu kadar, ne diye canhıraş kovaladılar beni düşündükçe gülesim gelir:)

Şimdi bunlar yine ufak tefek şeyler, tamam okula gitmek istemediğim günler de oldu ama hani çoğu okullardaki ciddi boyuttaki zorbalıkların yanında benim ki devede kulak sayılır.

Geçenlerde bir video seyrettim. Ortaokul ya da liseydi. Kızlar, yine bir kız çocuğunu köşeye sıkıştırmış dövüyorlardı ve biri kameraya çekiyordu.

Düşüne biliyor musun? Bu şiddetler artarak, çoğalarak ve meşrulaştırılarak, mafyatik bir nesilin yetiştiği çağdayız.

Teşekkürler Tüya duyarlılığına...
Sevgi ve selamlarımla.
YANILGI USTASI
YANILGI USTASI , @yanilgiustasi
23.5.2025 09:22:16

Kavramlar ve terimleri olduğu gibi değil de istediğimiz anlamları yükleyerek kullanmak ve susmak yanlışa karşı , bir de kanıksamak , günün sonunda ezenin haklı çıkması müthiş bir ironi...

Sevgiler canım ⚘️
deniz_tayanç1
deniz_tayanç1, @deniz-tayanc1
23.5.2025 03:05:02
Elbette insan öğreniyor.
Hayatı test ediyor.
Aldığı sonuçları test ediyor.
Ve gittikçe pekişiyor düşünce anlamında.

İnsanları değerlendirmede, daha isabet ediyor.
Ailede biricik bilinen birisinin manipüle ettiğini buluyor, aileyi uyarıyor, kendi yalnız kalıyor.
Vs vs

Çok saygımla Üstadım
nepal
nepal, @nepal
23.5.2025 00:27:11

Bizler de öğreniyoruz sayende..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL