Okuduğunuz
yazı
19.1.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Barış Güvercini
Kompleks bir sorunla karşı karşıyayım nicedir. Tarafımdan aktif olarak sorunsallaşmış bir şey değil bu aslında. Ancak tümüyle başkalarının "sorun" olarak karşıma çıkardığı ve benim masamın üzerine düşerek, benden çözüm beklediği kolaylıkla söylenebilir. Lafı çok fazla uzatmadan konuya gireceğim:
Bir salyangoz gibi, kabuğuna çekilmiş biri olmakla birlikte, insanlara güvenmekten yana olmayı savundum hayatım boyunca. Bu düşüncenin katı savunucularından oldum. Fakat gelişen olaylar karşısında, zamanzaman "yanlış mı yapıyorum", diye düşüncemi sorgulamadan da edemedim ve edemiyorum. Hele hele dünya hayal edemeyeceğim kadar kutuplaşmış ve insanlar da fanatik düşünceleri kutsayacak denli ileri gitmişken...
Yıllar önce bir sohbetimizde, şunları demişti bana annem: "Unutma kızım; cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir. O iyi niyet taşlarını yola döşeyip döşememek biraz da senin elinde. Bunun bilincinde olarak, güvenle, yola devam edip etmemek de artık sana kalmış."
Aradan, en az yirmi yıl geçti, ama ben hala düşünürüm anneciğimin bu sözlerini. Görüyorum ki, inançlarıma, etik düşünceme rağmen; hala dışımdaki dünyayla güvenli bir bağ oluşturmada zorluk çekiyorum. Dahası anlıyorum ki, güven duygusuyla bağ ve ilişki kurma beceriksizliği, sadece benden kaynaklanmıyor...
Yarım asırı çoktan geçmiş hayatım boyunca birçok anlaşmazlığa, öfkeye, hüzne ve düşmanlığa tanık oldum. Kimilerinin kıyısından ben de geçtim. Fakat kendi rolümü hep sorguladım. Çoğu kez acımasızca eleştirdim de kendimi. Hayatın bazı süreçlerinde çaresizliğimi, yetersizliğimi anladım. Haksızlıklara tahammülsüz olduğumu kanıksadım. Haksız bir pozisyona düştüğüm de oldu elbette. Fakat bu durumu kendime yakıştıramadığım gibi, kabullenmekte de güçlük çektim...Ancak, "keşke şöyle olsaydı, şöyle yapsaydım"a dayalı pişmanlıklarım, hiç iyi bir sonuç vermedi. Ve çoğu kez kızgın oluşumdan pişmanlık duydum. Hatta çözüm için, bir salyangoz kadar dahi yol alamadığım da oldu belki. Ne var ki, bundan dahi kimseye söz edecek kadar cesaretli olamadım.
Yanlış anlaşılmasın sakın: ben burada samimiyetsizlikten, sınır koyamamaktan söz etmiyorum. Çünkü hayat zaten hep bunlardan ibaret değil mi? Hatta neredeyse her ortamda, her koşulda, hem evrensel değerlerin hem de toplumsal değerlerin parmağı girmiyor mu gözümüze? Kaldı ki, bu ahlaki pusulaya her zaman ihtiyaç duyar insan (burada ben, dürüstlük ve kararlılıktan; medeni cesarete olan ihtiyaçtan söz ediyorum.).
Söylemek istediğim; hiç kimseye zarar vermeden, cesaretli olma içgüdüsü ile yola çıkmaksa istenen, onun gerekliliklerini de usulüyle yapmak düşer insana. İnanıyorum ki bu potansiyel hepimizde var. Her şeye rağmen, umuyor ve diliyorum ki, hayatım boyunca, "bazen" beni anlatan bu özelliklerim öne çıkmış ve bir fayda sağlamıştır çevremdekilere...
Paradoksal olan şu ki; çelişkiler, ısıran köpek gibidir. Köpek, ısırdığını kolay kolay bırakmaz. Çelişki içindekiler, kendi pozisyonlarından ödün verme yanlısı olmadıkları sürece, o karanlık hücrelerinde kilitli kalırlar. Öfke üstüne öfke üretir, önyargılar ve spekülasyonlarla açlıklarını giderirler. Biz bu tutumu, bir piyesin önceden belirlenmiş dramaturjisi olarak da görebiliriz pekala. Hal böyleyken, çelişkide olanlar kolay kolay sıyrılamazlar önceden belirlenmiş rollerinden. Peki bu durumda, uzlaşmanın zeminini nasıl oluşturmalı, ne yapmalı insan?Böyle bir anlaşmazlıkta rol alan biri, otomatikmen kaybetmiş olmuyor mu?
Sanırım ben dahil, çelişkide olan insanlara şöyle demek isterdi Dag Hammarskjöld: "Hiçbir zaman dinlemek istemezken, duyma yeteneğinizi nasıl koruyabilirsiniz?" O halde uzlaşmak için önce, dinlemesini iyi bilmek gerek. Biri diğerine şöyle diyebilmeli: "Sen benim kuyruğuma basma, ben de seninkini rahat bırakayım, ha? İnan ki, ikimizi de alır içine bu koca dünya. Lütfen endişelenme, korkma...!"
Fakat büsbütün fark ediyorum ki; bu söylemi anlamak, kabul etmek güç geliyor bir çok insana. Hele hele "üstünlük" kompleksine sahip olanlar için dehşet verici bir adımdır bu sanat. Ne tuhaf, değil mi?
Ve ben şimdi, şu an dahi, arkadakilerin fısıltılarını duyar gibiyim: "Ha ha ha! Bu da barış güvercini sanıyor kendisini! Vallahi, hiç gülesim de yoktu bu saatte!"
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hz. İbrahim, Nemrut tarafından ateşe atıldığında karınca ağzında suyla ateşi söndürmeye yola koyulmuş. Demişler ki ; oraya zamanında varamazsın, varsan bile o kadarcık suyla o ateş sönmez. Olsun demiş karınca, hiç değilse safım (tarafım) belli olur.
Iyi niyet taşları güzeldir kul bilmez Mevla bilir.
Geç kaldım biliyorum güzel ve sorgulatan bir yazı olmuş. Aldık başınımızın üstüne koyduk.
Geçen salı günü bir firma ziyaretimizde, müşteri firmanın yönetim kurulu başkanı bizim genel müdüre ve bana hitaben: Size neden güveneyim beni ikna ederseniz sizle çalışırım dedi.
Baktım bizim genel Müdür ım kım tıkandı kaldı;) tabi dışarıda ziyaret deneyimi olmadığı için, imdadına derhal yetişerek SÖZ aldım;
Sizi ikna etmeye gelmedik efendim, bize zaten hiçbir şekilde güvenmeyeceksiniz zaten ne de bizim gibi çalışan başka bir şirkete... SİZ ÖNCE KENDİNİZE GÜVENECEKSİNİZ. deyiverdim;) Ortalık süt liman. Ve görüşmenin seyrini iş süreçlerinin nasıl işleyeceği yönüne direksiyonu kırmış olduk tabi;)
Yazınızın başında söylediğiniz gibi; İyi niyet taşları vs beni veya sizi ilgilendiren kısmı, KENDİNİZE OLAN İTİMATINIZ DIR.
Önce kendine önce kendine önce kendine der saygılarımı sunarım tebriklerimle
Kazandığında susman, güvendir; Öfkelendiğinde susman, güçtür; Sana kötülük yapıldığında susman, hikmettir; Kışkırtıldığında susman, zaferdir; Seninle alay edildiğinde susman, yüceliktir; İhtiyacın varken susman, özsaygıdır; Hüzünlüyken susman sabır ve tevekküldür; Nasihat edildiğinde susman, edeptir; Konuşman susmandan daha hayırlı olmadığı sürece konuşma! "
Bu güzel yazını iç sesini okurken "Ha ha ha!" duygusu aklımın ucundan geçmedi. Herkesin daha doğrusu kendini aşmayı başarabilen insanların kendi kendisiyle konuşabilmesi çirkin-güzel renkleri kompleksiz ayırma sanatıdır... ✍️👌🌾
Yinede dünyayı guzelik kurtaracak diyorum vaz gecmiycegiz duyarlı ve iyi olmaktan İçseligimi çok yaşarken neden dediğim çoktur Buda kendime eziyetimdir Fırsatlar yaratipta iş ev arası kosturmacada okuyorum okudukça kendime katiyorum değerli yazın gibi
Fikriyat ayrıi, zikriyat ayrı olabilir. Neden kafa kafaya verip konuşamayız da her fırsatta kafa kafaya geliriz? Mutlak suretle ortak yanlarımız vardır muhakkak. Hangimizin kanı yeşil? Var olduğumuz dünyadan neler geçmedi ki? Kalıcı olan savaş-barış arasında süre gelen süreç... Hiç değişmedi ve de değişmeyecek... Korkarım ki dünyadan kötülük eksilmeyecek...
Sorumluluk hisseden insanlar ''boşver'' deyip geçemiyor işte. Elinden geldiğince kalem ile, söz ile, yetmedi kalp ile düzeltmeye çalışıyor hataları. Elimizi taşın altına koyup görevimiz neyse yapma taraftarıyım, zaman zaman mutsuzluk getirse bile. Hiç olmasa izi kalır belki o izden gelecek birileri olur. Tebriklerimle, sevgiler
Zamanımın çoğunu ayırarak dinlediğim ve eşlik ettiğim bir ağıtken " barış" ; insanların ben'cilik gürültüsü ağır basmaya başladı ve önce ruhum vazgeçmeye başladı hak etmeyene ağıt yakmaktan . Zor olmamalı diyorum yine de kalbimizin kapısına çivilenmiş barışı ağırlamak.
Kutluyorum ve kocaman sarılıyorum güzel yüreğine 💕
Sevgili tüya genelde pek yazı okumuyorum sitede ama minik bir merak bir bakayım derken okudum ve sanki kendimi okur gibi hissettim. Ne kadar iyi niyetli bir yazı ve en çok kendini irdeleyen. Bu büyük bir meziyettir çünkü insanlar kendini değil hep başkasını irdelerler.
Şu da var ki dediğin gibi iyi olmaya çalıştığın zaman barış güvercini gibi oluyorsun bence olmalısın da kim ne derse desin. Geçenlerde aynı şey bana denildi bir arkadaş tarafından herkesi kucaklıyorsun sen de siyaseten gibi. Evet bu kötü bir şey değil ben herkesi kucaklarım yeter ki cahil ve yobaz olmasın saygılı olsun hiç farketmez kimliği ya da siyasi görüşü. Malesef insanlar hep kendisi gibi olmamızı beklerler biz iyi niyetli isek kimse gibi olmak zorunda değiliz fakat ne zaman hadsizleşirler o zaman da cevabını verir uzaklaşırız başka yolu yok .
Tüyacığım sende iyi niyetini muhafaza et canım zira bu günümüzde bulunmaz hazine Bilen bilir bilmeyen de kendi gibi bilir deyip çıkıyorum artık çokta kafa yormaya değmiyor insanlar.
Samimi özeleştirili içten yazını kutluyorum Hep sevgiyle kal .
( konuya tamamen hakim olamadan en çok dikkatimi çeken noktalara değindim biraz acele okuyup acele yazdım umarım sürçül ihsan etmemişimdir.)
Güzel yazını tekrar tekrar okudum. İzninle bir kaç kısa şey eklemek isterim.
Kendine sormanı istediğim bir soru var. ''Hayatımda şu 3 kelimeyi ne kadar kullanıyorum diye düşün 1- Sanane, 2- Banane, 3- Boşver Bunu sorgula kendinde.
Kısaca açıklayayım nedenini. Biz izin verdiğimiz sürece ve izin verdiğimiz miktarda kırılır, hırpalanır ve üzülürüz.. peki buna izin vermemek için ne yapabiliriz.
1 - Sanane = Sen eğri veya doğru kararlar alabilirsin. Bu senden başka kimseyi ilgilendirmez. hata da yapacaksın doğru da yapacaksın. Alakası olmayan biri sana akıl vermeye veya seni eleştirimeye küçümsemeye kalktığında SANANE diyebilmelisin. Konu bir daha açılmamak üzere kapanır.
2- Banane = Senin tamamen dışında olan insanlar ve olaylar sana getirildiği zaman getiren kişiye BANANE dediğinde bir daha gereksiz insanlar ve olayları beynine ve ruhuna almazsın.
3- Boşver = En büyük takıntı belki hiç gerçekleşmeyecek senaryolar yazıp kendiniz anlamsız ve gereksiz hırpalamaktır. Her şey olacağına varır. Ne eksik ne fazla. Olduğu zaman düşün. Gerekiyorsa boşver de ve geç.
O zaman güven ve güvensizlik, inanma ve inanmama, üzülme ve üzülmeme hepsinden önemlisi kendini sorgulama ve suçlama duygularının en aza indiğini göreceksin.
Genç değilim. Sanırım senden de büyüğüm. Ama bu dediklerimi ergenlik dönemimde fark edip 21 yaşımdan itibaren uyguladım. 35 yaşıma kadar sülalenin delisi dediler. 35 yaşımdan sonra sülalenin velisi oldum.
Önce kendin gelirsin bu hayatta. Başkaları için asla fazla düşünme. ''Acıma, acınacak hale düşersin'' kulağımda küpe olan söz budur. Öğrendiğim yaş mı inanamayacaksın ama 20.
Önce kendini sev. Sonrası kolay.........
Güzel yazıydı kutluyorum.
Selam ve sevgiyle kal.
Ay Parçası tarafından 20.1.2025 01:14:42 zamanında düzenlenmiştir.
Ay Parçası tarafından 20.1.2025 01:15:22 zamanında düzenlenmiştir.
Salyangozlar yol alırken ardında iz bırakırlar. Belki de aldığın yoldan çok bıraktığın izin niteliği önemlidir. Koşuyoruz her yere ve herşeye. Belki de iyi duyabilmek için öncelikle yavaşlamayı öğrenmeliyiz.
Barış güvercinin iki kanadı vardır. Her iki kanadının da aynı istikrarla çırpması ile uçuş gerçekleşir. Samimiyetle anlamaya çalışmak iki taraflı bir eylem olmalı.
Hayat çok zordur. Böyle deriz ya hep. Tek kanadımız var sanıyoruzdur belki de.
Aklım ve kalbin çatışmasında yanan hep can oluyor, can yandıkça akıl yol yöntem sunuyor insana ama kalp yine mağlup ediyor insanı, kendinle defalarca yüzleşip bir olgunluk döneminden sonra artık boş veriyorsun çoğu şeye işte bu can yanmasına tecrübe diyoruz. Aslında pişman için yanmak gerekiyor ya can yandıkça pişip soğuyor ve kendine bile sokuyor ve herşeye bir ara koyuyor. Kalemine sağlık kirvem iyi bir iç anlatısı olmuş, bu dünyad kirvemi de üzüyorsa öyle insanlar seni bile üzüyorsa ne diyeyim artık 😊
Dalai Lama'nın da dediği gibi "bu dünyanın daha fazla başarılı insana ihtiyacı yok, aksine bu dünyanın acilen ve her türden fazlaca barışçı, iyileştirici, onarıcı, öykücü ve sevgi dolu insanlara ihtiyacı var."
Ama ne yazık ki; bu körelmiş s.ağır toplum, bu çürümüş çağ bizi biz olmaktan çıkartıp iyice soğutuyor her şeyden.
Canım güzel parmak basmışsın, ağrılarımıza ve sesi kısılan duygularımıza...
Hatalarımı, yanlışlarımı ve yanılgılarımı yüzüme çarpan bir yazı okudum kaleminizden. Bazen bazı gerçekleri görebilmek için çok geç kalabiliyoruz maalesef.
Anneniz söylediği hakikatli bir söz.
Güven ve inanca gelince, bu iki rahmetli kelimeyi hayatımdan çıkaralı çok oldu. Zira, artık bunlara gerek duymayacak kadar uzaklaştım insandan ve toplumdan!
*
Dostoyevski abi şöyle diyor “Öteki”de
-İyi insan kötü şey öğretmez sana. +Biliyorum canım biliyorum ama günümüzde iyi insan azdır.
*
Bu saatten sonra hiç niyetim yok azınlığı temsil eden o “iyi"yi arayıp bulmaya!
"cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir. bu sözü hiç unutmicam Tüyacım. aldım kalbime küpe olarak taktım. her daim orada atsın. harika bir yazıydı. her daim okuyup kendimize gelmemiz lazım. çok teşekkür ederim
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.