Bir milyarder hikayesi

Şehre geldiğinde yol iz bilmiyordu, tek tanıdığı dayısı oda şehirde gazino işletiyordu, annesinden öğütlü gelmişti. Dayısı hatır kıracak değildi ya daha Türkçeyi konuşamıyordu, yine de ona sıgara satma işini verdi. küçükken hastalık geçirmiş başında tek tel saç yoktu, kelde denmezdi tarla gibi yamuk yumuktu kafası, herkes ona keltoş diyordu dayısı da.

İlk akşamı çok berbat geçmişti, gazinonun revü kızlarının hepsi kırmızı elbiseyle sahne alırdı, dayısı kime sıgara verirsen ver adını yaz önüne çizik at kaç tane verdiysen, iş bitince alırsın. Sabah hesap kitap olunca herkes gülmekten kırıldı, yazmış bizim keltoş, kırmızı entarili karı bir kırmızı entarili kari iki şef bir, garson bir, o gün para doğru dürüst toplanmadı.

İşin bu tarafını geçelim keltoş işi çabuk kıvırdı, beş liralık sıgaryı yirmiye, on liralık sıgarayı kırka elliye satmaya başladı. Dayısının verdiği bir metrelik vestiyer yerinin altı sıgara üstü müşteri palto şapkalarıyla dolup taştı darphane gibi para basıyordu, dayısı baktı dükkan kadar para götürüyor kiraya bağladı, kem küm etse de razı oldu. Dayısının şehrin iki yerinde daha işletmeleri vardı onların da vestiyerini sıgarsını adlı.

Para çok olunca kimin ne yapacağı belli olmaz derler, ilk iş saç ektirdi sonra altına bir sıfır araba çekti, artık ona keltoş diyen pek yoktu adıyla seslendiler, Nizam abi. Nizam üç yıl içinde zenginler arasına girmeye başladır güzide bir semte daire aldı aynı semtte bir de galeri açtı iş yerlerini köyden gelen akrabalarına çalıştırttı.

Doksanlı yıllar geride kalırken artık o Nizam ağa olarak anılmaya başladı, köyden gelenler öncesini ana babalarından bilseler de ona heveslenip özenirlerdi çoğu baba derdi artık, o artık sayılı bir para babasıydı. Nizam ağaydı.

Varın siz yirmi yirmi beş sene okul okuyun yok devlete işe gireyim diye uğraşın, yada zar zor bir asgari ücretle bedavaya çalışın. şehirlerin karanlık köşelerinde her gün bir çok keltoş havadan paralar çukkalayip piyasaya zengin olarak dalıyor.

Paranın akını karasını bilmem karanlık köşelerde akanını bilirim.

Coşkûnî