2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
253
Okunma
Yolculuk taziye ve aşk
Tirenin sirenleri uzun acı acı çalıyordu, içimizdeki acıyı bastırırcasına, Sivas’tan sonra uzayan eğri büğrü doğunun yollarında. Ankara’dan çıkalı sekiz on saat olmuştu- Oturduğum pencereden su gibi akan yeryüzü gözlerimi karartıyor, arada bir açıp kapatıyordum. Kah tarlalar kah ağaçlar bazen işinde gücünde olan dışardaki insanlar şimşek hızıyla gözlerimden geçip gidiyordu ardıma.
Eşi izin alamadığından yengemi babasının ölüm havarına götürüyordum. Bir gün önce tren kazası olmuş, yedi ölüden biri onun babasıydı- ben daha on altı on yedi yaşlarındayım. Yol o zamanalar 22-24 saat gibi çekiyor oda rötar falan olmazsa- Yengem uyumaya çalış oğlum vakit çabuk geçer derken, bir yandan da mırıldanarak ağıt yakıyordu. Vagondakiler rahatsız olsalar da acılı olduğumuzdan ses etmediler. Yengemin mırıldandığı türküler arasına ara sıra zılgıt çekmesiyle gözlerim açılıp kapanıyordu. Birden dürtüverdi beni, geldik geldik dedi, çantaları topla, uyandım. Selimin Yol geçmez köyüne varmıştık- istasyon tam köyün karşısında yine peş peşe uzayan bir düdük sesiyle yavaşlayarak durdu, biz indik.
Ben hiç gelmemişim buralara, buradaki insanların hiç birini tanımıyorum. Akrabalarım olduklarını biliyorum o kadar, derler üç babadan yok beş babadan birleşirmişiz. İner inmez kadın çocuk yaşlılardan oluşan bir kalabalık ağlayarak bizi karşıladılar yengeme sarılan sarılana, beni unuttular. Yengem seslendi çocuğu unutmayın o küçük kayın deyince, birileri koluma girdi, peşleri sıra köye yollandık.
Taziye evine vardık oturduk, bir kalabalık göz gözü görmüyor, birileri oturuyor, birileri kalkıyor, her gelenle Fatiha’ya durup kalkmaktan yorgun düştüm. her gelen çaydı helvaydı kırla gitti. neyse akşam oldu yattık. Bir gün iki gün ben sıkılıyorum. Bunu fark etmişler akranlarım olan çocuklarla tanıştırdılar. tembih etmişler gezdirin dolaştırın yabanlık çekmesin diye, her gün bir eve yemeğe çıkıyoruz, çocuklarla oyun oynuyoruz, vakit eğlenceli geçmeye başladı.
Beni bir eve götürdüler onlarda akrabamızmış. Yaşlı bir karı koca on altı yaşlarında bir kızları var, beni öptüler sevdiler akrabamız Ankara’dan gelmiş öve öve bitiremediler. Üç beş akranım kız erkek çocukla gitmiştik kalktık. bana yine gel sıkılma güzelle arkadaşlık edersin.
Güzel deyince ben kızın güzelliğinden kasıtla söylediğini sandım- kızın adı Güzel’miş. ölmüş bir güzel bakmaya kıyamazsın simsiyah uzun saçlar mavi kırması gözler, maviye kızıl güller döşeli bir elbise giymiş cin gibi fırıl fırıl dönüyor ortalıkta. Ben kalabalıktan baş kaldırıp çok bakamadım. Birazda utangaçlık çocukluk başım önümde çaktırmadan.
Aklımdan çıkmadı, fırsat buldukça onlarının evinin yakınında gezmeye başladım. Her gördüğümde kurban gel oturak ne yapıyorsun iyisin deyip yanıma geldi. Girişken hoş sohbet cana yakın sanki kırk yıldır beni tanıyor gibi sıcak samimi, utangaç kalıyordum hep, gülerek saçlarıma el atıp Ankaralı utandın mı yoksa derdi. Günler günleri kovalarken dönme vakti yaklaşıyor.
İnanılmaz bir heyecan içimde, sabah akşam öğlen kapılarındayım. Kimse bir şey demiyor. Oturuyoruz evin bahçesinde, konuşmaya doyamıyoruz. Gözlerin beni öldürüyor dedim sonunda, güldü al senin olsun Ankara’ya götürürsün. O an sarılmışım oturduğum yerde. Ey vah aşık olmuşum. içim içime sığmıyor.
O günden sonra bende ki utangaçlık geçti, onda başladı bir utangaçlık, daha mahcup daha çekingen oldu yanımda, o saf arkadaşlık başka bir aşamaya geçmişti. Belki de bu yarın yola çıkacağımızın hüznüydü. Sabah toplandık tren istasyonuna çıkacağız, beş dakika köyün karşısında zaten, uğurlamaya gelenler toplanmış. Herkes götürmemiz için torba torba erzak hazırlamış. Güzel de aralarında gözleri bende benim gözlerim onda yürüdük yavaş yavaş istasyona.
Bir vedadır başladı, ağlamalar tembihler dualar onlarca insan yengemle benle ilgilenen yoktu. Fırsat deyip Güzelin yanına kaydım, sesiz gülüşüyoruz, kulağıma öperek beni unutama ha, dedi- tirenin sesi duyuldu ayaklarımızın dibine durdu, bir kaç kişi yüklerimizi taşıdılar. Vagona çöktük ben hemen pencereye koştum herkes dönüyordu yavaş yavaş, Güzel el salıyordu bağırarak.
- Mektup yaz
- Gede, gede, unutma
Coşkûnî
5.0
100% (3)