0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
501
Okunma
ELEŞTİRECEĞİM
Üniversite sıınavına hazırlanan Hüseyin, kitap okumayı çok seven, aynı zamanda da yazarlar ile öğretmenler ve bilgili insanlarla tanışarak onlardan, sohbetlerinden faydalanmayı çok seven insandı.
Üniversiteye hazırlandığı için eskisi kadar kitap okuyamasa da, okumaya gayret ediyordu. Bu çok kitap okuması Üniversite sınavında kendisine çok faydalı olacaktı biliyordu.
Okumayı çok sevmesi arkadaşları arasında bazen alay konusu olsa da, Hüseyin bu tutumunun kendisine çok fayda getirdiğine inanarak okumaya, faydalanacağı insanlar ile sohbete devam ediyordıu. O’nun için önemli olan öğrenmek ve hayatına artı değer katmaktı. Yoksa sohbet edeceği kişinin yaşı, hayata bakışı, siyasi görüşü Hüseyin için önemli değildi. O sorar, öğrenir duyduklarını bir filtreden geçirerek mantıklı olmayanı ayıklayarak faydalı olanı beynine sokardı. Kendine saygı ve sevgisi olana daha çok saygı ve sevgi gösterirdi.
Bir gün hem cafe ,hem kitabevi olarak hizmet veren mekanda babasının ve amcalarının da ortaokul ve liseden arkadaşı olan bir yazar büyüğünü o cafede kahve içerken görünce kitapevinden hemen bir kitabını almak ve imzalatmak geldi aklına.
Orada hemen o yazarın kitabını alarak bir de kahve alıp yaarın masasına oturdu. Yazar büyüğü O’nu ayakta karşılayarak saygı ve sevgiyle maasına buyur etti.
Yazar abisi Hüseyine babası ve amcaları ile kuzenlerini, okul arkadaşı olan yengesini sorduktan sonra , elindeki kitabını gösterdikten sonra “Maşallah kitapta okuyorsun. Baban ve amcaların pek okumazdı ama sen okuyorsun maşallah” dedi.
Hüseyin kitabı yazar abisine imzalaması ricası ile uzatırken aniden “ Okuyacağım ve eleştireceğim” dedi. Bu sözü zöyleme cesaretini Hüseyin kendisi de şaşırdı. Genelde O’na çevresi “ O yazar hep eleştirir başkalarını ama kendisini ve eserlerinin eleştirilmesini sevmez” demişlerdi.
Yazar kendisine “Tabii ki eleştireceksin Hüseyin” dedi.
Açık sözlü bir genç olan Hüseyin “ Ama abi, sizin eleştiri sevmedğinizi söylemişlerdi bana.”
Yazar abi, gülümseme ile gülmek arasında ölçülü bir gülme ile gülümsedikten sonra Hüseyine dikkatle bakarak:
“Ağzı olan konuşuyor Hüseyin kardeşim. Biz eleştiriye değil yersiz ve boş eleştiriye karşıyız. İnsan geliyor kitabı daha okumadan ya da birkaç sayfa okuduktan sonra dran dran ağzına geleni söylüyor. Bu da eleştiri oluyor. Bizlerde ölçülü ve dengeli olmayı sevdiğimizden tepkimiz de ölçülü ama yerinde oluyor galiba. Ama bu da okumadan eleştirmeyi sevene dokunuyor. Dedikodumuzu yapmaktan zevk alıyorlar işte. “Meyveli ağacı taşlarlar” demişler büyükler. İşte bunu biz kaldıramıyoruz. Böylece adımız “eleştiri sevmeyen yazar” a çıkıyor.
Hüseyin keyiflenmişti. Yazar abi kitaba bakarak “ Ne güzel ki , elindeki kitapta başkahramanının adı da Hüseyin olan , dengeli ölçülü olmayı şiar edinmiş gencin hikayesi var. O da eleştiriye açık, öğrenmeye heves eden insan. Umarım okudukça sen de O’nu örnek alacaksın.
Hüseyinin dikkatle O’nu dinlediğini gören Yazar abi de coşmuştu. “Hüseyin Kardeşim, yazar kitabını yayınevi aracılığı ile yayınlar. Yayınevi kitabı basar, satar, para kazanır. Bunu bilen insan sanki kitapta yazarın hiç emeği yokmuş gibi, okumadıkları halde, hem hediye hem de imzalı isterler.Bir tane hediye edersin, tüm kitaplarımızı hediye etmemizi beklerler. Belki elimizde kitap yoktur ama ister de isterler. Verirsin hocalara ama , Eve gidince ya da Üniversiteye gidince odasında rafa koyar unuturlar. Ayıp olmasın diye de okumadıkları kitabı eleştirirler. O yüzden de ben artık kitap hediye etmeyi de kitap ödünç vermeyi de bıraktım. Bakkala gidip “bana bir paket sigara imzala da içelim” diyen insan gördün mü? İmzalı sigara da ne lezzetli olur değil mi ?” Bunu söylerken Hüseyin’de kahkahasını tutamayarak güldü.
“Hem bedava, hem imzalı sigara da iyi zehirler insanı. Arkadaşına kitap hediye etmeyi israf gören insanımız sigara ikram ederek onları zehirler. Ama okusa faydalı olacak kitaba para vermek istemez. Topluma hayret etmemek elde değil” deyiverdi.
Bir süre sustular. Cafe sakindi ve bazı masalarda kitap okuyan veya kız arkadaşı ile çene çalan gençler vardı sadece.
Yazar abi coşkulu ve etkili konuşmasına devam ederken , Hüseyin sadece susarak dnlemey itercih etti. Yazar abi konuştu gene “ Yazar o kitabı ortaya çıkarmak için gece gündüz çaba harcamış bir kitap çıkarmak için onlarca kitap okumuştur.O’nu sevdiğini söyleyen yakını da gelip” bir kitabını vermedin ki okuyalım” der. Halbuki Yazar akrabasını sevse “İnternetten bir miktar da ben alayım size imzalatayım, okumayı seven akraba çocuklarına hediye edeyim de yıllar sonra beni sevgi saygıyla ansın “der.
Hüseyin başı ile onaylarken Yazarın telefonu çalmaya başladı. Telefona bakmak için nezaketle izin istedi Yazar abi . Konuştuktan sonra “Hüseyin kardeşim, acele kalkmam lazım. Babana amcalarına , yengene benden selam söyle. Kitabı okut deyeceğim ama onlar okumaz ki. “ diyerek kahvelerin parasını ödeyerek çıktı.
Hüseyin kitaba sevgi ile bakarken tam bu sırada bir arkadaşı geldi. Hüseyin kitabı hemen sakladı. Arkadaşı en alaycı insandı. Özellikle okuyanla alay eder ya da “o kitabı bana ver önce ben okuyayım” der alıp geri getirmezdi. O yüzden O’na fark ettirmeden çantasına koydu. Nezaketi elde bırakmayarak da arkadaşına çay ısmarladı. Arkadaşı havadan sudan konuşurken Hüseyin,” Emeğe saygı göstermeyen bir toplumuz. Bir kaç kitap parası, ne yazarı zengin eder ne de beni fakir bırakır . Halbuki okuyan gençler ve çocuklar seneler sonra bile kitap hediye edeni sevgiyle hatırlar. Ya da okumaları için güzel kitapları tavsiye edenleri” diye geçirdi içinden. Bunları o güne kadar aklından geçirmemişti. Yazar abi, beş on dakika içinde hem onun beynindeki dedikodu kaynaklı önyargıları yıkmış hem de bilinçlenmesini sağlamıştı. Yazar abiyi daha sık ziyaret ederek arada O’nunla yemek yeyelim , sohbet edelim tavsiye edeceği kitaplar mutlaka benim ufkumu açar diye düşünmeye başladı. Bilinçli farkındalıkla yapılan sohbetler işte böyle zihin açar diye düşündü.
Kitabı birkaç günde okudu Hüseyin, içinde bir çalışma hevesinin, gayretin kıpırdamaya başladığını ve “ Üniversiteyi kazanacağım kitabın kahramanı Hüseyin gibi davranır ve düşünürsem” diye düşünmeye başladı. Kitaptan kuzenlerine de hediye etmek için sipariş etmeye karar verdi. Bunu da hemen hayata geçirdi. Biraz fazla kitap alırsa yayınevleri kargo parasını de kendi ödüyordu zaten.
Hüseyin o günden sonra her dedşkoduya inanmamayı, insnalara akademik ünvanları ile değil insan oldukları için , kişilikleri ile daha çok değer vermeye karar verdi. Bu kararları verirken de ku gibi hafiflediğini ve gökyüzünde uçacak kadar hafiflediğini hissetti. “Demek ki dedikodular, önyargılar bizim kuşlar kadar hafif olup,özgürce düşünce dünyasında, düşünce gökyüzünde uçmamıza engel oluyormuş, hafiflemek için önyarglarımızı, yanlış düşüncelerimizi, boş konuşan insanları, yani gereksiz yüklerimizi üzerimizden atmamız gerekiyormuş “diye düşünmeye başladı.
Bu düşünceler ile daha çok çalışmaya başladığında denemelerde net sayılarının arttığını ve hiç zorlanmadan hedefi olan fakülteyi kazanabildiğini fark etti. Bunu arkadaşlarına anlatsa anlarlar mıyd acaba ? Hiç zannetmiyordu. Anlamak yerne alay ederlerdi herhalde...
5.0
100% (1)