Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
levent taner
levent taner

-SADEDE GELMEDEN SAADETE ERMEYİ UMMAK MI?-(1)

Yorum

-SADEDE GELMEDEN SAADETE ERMEYİ UMMAK MI?-(1)

0

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

324

Okunma

-SADEDE GELMEDEN SAADETE ERMEYİ UMMAK MI?-(1)

-SADEDE GELMEDEN SAADETE ERMEYİ UMMAK MI?-(1)

Hayat ayrıntıda gizlidir deriz kimi. Detaylar önemlidir hani. Bu, nasıl niçin sorularıyla örülü bir dünya kurmayı gerektirir kuşkusuz. Günübirlik, yüzeysel bakışla hadiselere bakıyorsak eğer, "parmak ormanı gösterdiğinde parmağa bakıyorsak" aktüalitenin tuzaklarına açık gidiyoruz demektir. Söz gelimi eskiden siyasi ideolojik yaklaşımların sert, keskin ama bir o kadar da vefalı, haysiyetli bir dünyası vardı. Yetmişlerin anarşi terör atmosferine öykünmek elbet değil. Demem şu ki kısa dönemlerin değişen olaylarıyla hoplayıp zıplamazdı insanlar. Şimdilerde gerçekler, doğrular iktidarla muhalefet arasında tenis topu misali gidip gelmekte.

Şu kadar ki son dönemin öne çıkan olaylarından biri genç teğmenlerin yemin töreninde slogan atarak kılıç çatması ve devamında cereyan eden hukuki süreç ve buna bağlı toplumsal, siyasal dalgalanmalar. Geldiği nokta an itibarıyla hazindir elbette. Kuşku yok ki evveliyata dayalı bir yüzü bulunmakta. Yılların iktidar muhalefet çatışmaları zemin teşkil etmekte. Mustafa Kemal’in askerleri bahsi bunun önemli bir parçası. Evet Atatürk’ün askerleri ile Tayyip Erdoğan’ın askerleri olmak ya da olmamak. Ülkemizde tesis edilen, meşhur “to be or not to be” nin kutuplaştırıcı, ötekileştirici ayrışması açıkçası.

Kanaatim odur ki Mustafa Kemal’in askeri olmak temelsizdir. Komutan hayatta değil bir kez. Mezarlıktan yükselen nidalar bizi matemzedelik ile kazazedelik arasında salınıma sevk eder. Yüzyıl önce Mustafa Kemal hayatta idi, ondan emir ve direktif almak gerçekliği oluşturmakta idi. Bugün ise anakronik bir tutum takınmak, davranış bozukluğu göstermekle provokasyon, manipülasyon yapmak arasında met cezir manzaraları görünmekte bana.

Şöyle ki anayasal çizgide dönem Cumhurbaşkanı başkomutan olmakta. Bugün Erdoğan, daha önceki dönemlerde başkaları idi. Hayır efendim Erdoğan benim başkomutanım değil diyor adam. Neye göre? Hukuk felsefesinin tabir ve tarif ettiği biçimde vicdani ret ya da sivil itaatsizlik misali mi? Belki. Bunu anlarım hani. Sözüme mim koyun lütfen! Sorgulamak, tenkit etmek adına her şeyden önce. Hukuksal, felsefi, ontolojik karşılığı var dünyada da çünkü.

Ancak sormak gerekmez mi? Ülke sathında durmuş oturmuş, sağlam temelleri olan bir kurumsal demokrasimiz var mı? Sandığı, salt sandığı demokrasi sandıksa vay ki ne vay! Başka bir deyişle doğal ritimde toplumsal bir şekillenme mi yoksa suni, dış ve iç mihraklara bağlı ayak oyunları mı? Bu sonuncusuysa işleyen kimse kusura bakmasın vicdansız rettir Cumhurbaşkanını başkomutan tanımam demeler. Yıpratıcı olmaktan öte ne anlam taşır ki. Yarın bir harp olsa, harbe girsek hani görevdeyse direktif alacağın bugünün anayasal başkomutanı değil mi? Hayır efendim ben Atatürk’ten gayrı kimseden emir almam! Gerçekçi mi, sağduyuya uyar mı? Yoksa lafza, telaffuza dökülmeyen şuuraltı kaynaklı, kişinin kendisinin dahi farkında olmadığı darbe özlemleri mi?

Bir hususun altını çizelim hemen. Mustafa Kemal Atatürk elbette Milli Mücadelenin lideri ve Cumhuriyetimizin kurucusu olarak mitsel duruş göstermekte. Sonrasında gelen anayasal başkomutanlıktan farklı olarak Türkiye Cumhuriyeti var oldukça, hani inanca göre ya sonsuza ya da kıyamete kadar, yahut dünya durdukça sahip olunan bir payedir. Bunu anlar ve benimserim her daim. Ne ki son dönemde AKP hükumeti çevrelerinin de yer yer tahrik ve tazyiklerine bağlı şekillenen Mustafa Kemal’in askerleri söylemiyse safsata olarak gözükmekte bana. Gerçek dışıdır, akıl tutulmasıdır, temelsizdir ne dersek diyelim. Hayatta olmayan hayali birinden direktif almak neye göre yine? Efendim yüzyıl önce o emri aldık biz derler muhtemelen. Günlük hadiselerde kumandanla yüz yüze gelerek değişen olay ve durumlara göre emir teyidi, rötuş, güncelleme mümkün mü peki? Yok kardeşim ben bu Atatürk’ün askerleri oyununu sevmedim. Yutturmaca birader. Son derece kaypak, içi boş bir halüsinasyon. İllüzyon bile değil.

Ülkemizde maalesef günün değişen hadiselerine göre bulutların üzerinde uçup paraşütsüz inişe meyyal gitmekteyiz. Farklı siyasi, toplumsal kesimler değişen sloganlar, replikler etrafında kümelenmekte. Kesişim kümesi aynı. Dış dünyayla kendine kadar ilgilenmek, benden sonra tufan misali, benim mahallem, diğer mahalle ayrışması. Bir hoşgörü, aklı selim, sağduyu, hakkaniyet, itidal noksanlığıdır gidiyor. Siyasi çıkarlar her şeyin önüne geçiyor çünkü. Samimi bir milli birlik beraberlik hissinden yoksunuz dersek mübalağa mı ederiz acaba? Bunu besleyen kadim çizgide tarihi derinliği olan ideal, mefkure noksanlığı dikkat çekmiyor mu? Öyle ki muhatabını dışı şeker kaplı ruhu olmayan, maddesel beklentilere gömülü bir hayat arzusuna sabitleyen anlayış millet olmayı, kenetlenmeyi, gönüldeşlik ve yapıcı fikir farklılıkları etrafında toplanmayı nasıl mümkün kılsın ki?


-DEVAM EDECEK-


L.T.

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
-sadede gelmeden saadete ermeyi ummak mı?-(1) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz -sadede gelmeden saadete ermeyi ummak mı?-(1) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
-SADEDE GELMEDEN SAADETE ERMEYİ UMMAK MI?-(1) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL