Mihri Hatun Divan Edebiyatı’nın kadın şairlerinden. Rivayete göre yine divan şairi Necati Bey’e platonik imiş. Necati Bey’in Döne Döne isimli gazeli pek meşhurdur, Mihri Hatun bu gazele nazire yazarak hislerini şöyle beyan etmiş Necati Bey; Bu cefâdan ki kadeh ağzun öper döne döne Nâr-ı gayretde kebap oldı ciğer döne döne Revâdur bu ki ben kâmetümi halka kılam İnce belün koca karşıma kemer döne döne - Mihri Hatun Ateş-i gamda kebap oldu ciğer döne döne Göklere çıkdı dûhânumla şerer döne döne Can fırakunla fitil oldı gönül hânesine Ten hâyâlünle fener oldı yanar döne döne - Şair Baki, arkadaşları tarafından Edirne’ye davet edilir, birkaç gün hoşça ağırlanan Baki’ye döneceği vakit arkadaşları sorar, -Edirnemizi nasıl buldun? dilinin pek ayarı olmayan Baki şu cevabı verir, +Cennet gibi yer fakat içinde Adem yok! Baki’nin bu cevabına arkadaşları haliyle gücenir fakat intikam için acele etmezler. Baki’nin hanımı güzel ve alımlı bir kadın imiş, adı da Tuti. Anlamı Papağan. Baki de eşinin aksine çok çirkin bir adammış. Velhasıl Baki bir dönem eşinden şikayet eder, sızlanır. Bunu üzerine de kendisine şu mısralar yazılır ve intikam alınır. Ne garip bir tesadüf, Tuti (papağan) ile kargayı arkadaş eylemişler de yine şikayeti karga etmektedir. - Usuli, divan şairlerinden, tasavvufa meyledip Mısır’da Hocasına intisab etmiş, 40 günlük inzivaya girmiş defalarca. Yıllar sonra memleketine dönünce şehrin kadısı haber yollamış, kırk gün mikdârı oldı bu diyâra geldinüz, lutf idüp bizi hâkden ref itmedinüz ( 40 gün oldu geleli, varlığınızla bizi şereflendirmediniz ) Usuli; kırk yıldur ben kendüme gelemedüm size nice varayım. - Latifi;16. yüzyıl dönemi sanatçılarından. 1546 yılında tamamladığı bir eserinin ( şairler tezkiresi ) hatime bölümünde yani sonuç kısmına şu notları düşer. Ale’l-huṣûṣ ki bu fenni fî-zamâninâ semt ü rağbet ü i’tibârdan dûr ve teveccüh-i naẓar-ı eşrâf-ı rûzgârdan ṣad-merhale ba’îd ü mehcûr idi. menâzil-i kibârda vâḳi olan a’yân-ı rûzgârdan sühandan-ı nîk-maḥẓar bir mu’în-i ehl-i hüner ve mürebbî-i merd-i hüner- perver aṣlâ bulınmazdı. Devrinde sanata, sanatçıya itibar edilmediğini, hırs ve dünyalık arzulara rağbet edildiğini söylüyor ve cahillik aldı başını gidiyor, alimler hapsediliyor, diye şikayet ediyor. Latifi; 1500’lü yıllarda bunu söylüyor, çok bi fark yok gibi o günden bugüne.. - Tanzimat Dönemi Sanatçılarından Şair Nigar Hanım bir gün Ahmed Mithad Efendi’ye: -imzalı bir eserinizi rica edeceğim efendim, der. Ahmed Midhat; Emredersiniz Hanımefendi, derhal takdim edeceğim, der. Ertesi gün Ahmet Mithad 160 adet imzalı kitabını yollar ve yazdığı notta şöyle der, ’’ Size göndermek hususunda eserlerim arasında onlara karşı bitaraf olmadığım için hiçbir seçme yapamadım. Hepsini olduğu gibi takdim ediyorum. Okumak hususunda lütfen siz bir seçme yapınız. ’’ Mehmet Akif ve Tevfik Fikret tartışması. Tevfik Fikret bir dönem savaşları eleştirirken dine de ağır ithamlarda bulunur. Mehmet Akif de ağır ithamların içerdiği bir şiir yazar Tevfik Fikret’e Mehmet Akif Ne var ne yoksa mukaddes onunla bitti demek! Gençliğe hak veririm, çünkü üç beyinsiz inek Yazıp dağıttı o isyan beratını; ( Servet-i Funun bildirisi ) Çocukların yüreğinden kopardı imanı. Serseri; hiçbirinin mesleği yok, meşrebi yok; Feylosof hepsi; fakat pek çoğunun mektebi yok! ( hepsi dediği; Servet-i Funun yazarları) Şimdi Allah’a söver, sonra biraz bol para ver, Hiç utanmaz; protestanlara zangoçluk eder. ( zangoç kiliside çan çalan görevli ) Tevfik Fikret de bu şiire iki yıl sonra cevap verir. Bana anlatma o ra’nâ dini: Bilirim ben de senin bildiğini. Okudum ben de kitab-ı gabı; Dinledim ben de itâb-ı gaybı Doğruluk, hubb ü vefâ, mahviyyet; Merhamet, hayr ü hamiyyet, nasfet. Sonra bir şaire zangoç dememek; İşte vicdânıma bunlar mahrek! - Yahya Kemal’in bir kelime için 25 yıl beklediğinden bahis açılır fakat daha önemlisi ömrünün son 20 yılını bi otel odasında geçirmesi. bir otel odası ve 20 yıl... Sanırım her iki durumda şairin mükemmelliyetçiliğinden kaynaklanıyor. ( Kendini son büyük Türk şairi olarak görürmüş ) O kelime geldi şiir tamamlandı.. peki hayat.. 20 yıl neyi bekledi, ev olamayacak kadar kötü müydü? bu arada beklediği kelime ’’ serin serviler ’’ - Enderunlu Vasıf ve İzzet Molla.. İki iyi arkadaş, dost. İkisi de fiziken iri cüsseli fakat eserleri bi o kadar ince. Enderunlu Vasıf’ın mezar taşında, dostu İzzet Molla’nın dizeleri yazar. Ey süleymân-ı zamân, biz iki ehl-i sühânız, Cismimiz fil kadar kısmetimiz mûr kadar. Bu cesâmet var iken bizde, sen insâf eyle Yok cihânda yerimiz hâne-i zenbûr kadar Ey zamanın Süleymanı! biz iki şairiz. Cismimiz fil kadar kısmetimiz ise karınca kadar. Bu irilik bizde iken insaf eyle, dünyada bir arı yuvası kadar yerimiz yok. |