- 354 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Çocukluğuma gönderilen hediye
Çocukluğuma gönderilen hediye
Okullar tatile girmiş karneleri almıştık. Ben de orta okulu birincilikle bitirmenin sevincini ,hakkımı yedilerse de kırık bir tebessüm yüreğime yerleşmişti. Bulunduğum bu ilçede lise olmadığından babam Malatyada’ki amcamın yanına gidip ,yanlarında okumam için izin almış ,kayıtımı yaptırmıştı. Gurbet beni yeni bir yolculuğa sinsice hazırlıyordu. Üç yıl öz baba ve annenin yanında kalmayı çok görmüştü. Daha onlara tam ısınmama,sevmeme,tanımama zaman vermemişti. Sonradan gelmek bir sığıntı gibi hissetmeme neden olduysa da güzel günlerimde oldu. Gülmeyi yeni yeni öğreniyordum . Dedemin şımartmasını sevgisini için için özlüyordum. Bazı zamanlar babamın sert görünümü altında ,şakacı ve esprili olduğu açığa çıkardı. Yeni arkadaşlar, yeni yerler görmek bana da iyi gelmişti. Dedemi ve büyük annemi çok özlüyor ,hasretini gizli yüreğimde taşıyordum. Kısa okul tatillerinde yanlarına kaçıyor ,özlemimi gideriyordum.
Yalnız bu yaz tatilinde dedemin yanına gitmeyecektim. Babam orman kesim memuru olduğundan ,çoğu günleri Çelikhan’ın uzak köylerine gider ,iki ay gelmediği olurdu. Oradaki köylülerin evinde misafir kalırdı.
Bu tatilde babam bizi ,kaldığı o ailenin evine götüreceğine söz verdi. Annem heyecanla hazırlığa çoktan başlamış, o heyecanını görmeye değerdi. Haziran ayının son haftası ,yanımıza yatak ,çarşaf ve giyisilerimizi aldık. Tanıdık bir şöförün kamyonuyla yolculuğumuz başlamıştı.
Yol toprak olduğundan yolculuğumuz uzun ve yorucu geçiyordu. İki araba yanyana geçerken yavaşlayıp dikkat ediyorlardı.
Şirfin denen yeşil bir köyün içinden öğle üzeri geçtik. Bu köyün ismini babamdan çok duymuş ,görmek yeni nasip olmuştu. Uzun uzun kavakları olan derenin içinde, sulak ve ufak bir köydü burası. Bu köylerin dünya ile ilişkileri yoktu. Ana dilleri Kürtçe olduğundan ,Türkçe bilenler bu yörelerde yok denecek kadar azdı.
İkindine doğru üç saatlik yorucu yolculuktan sonra gideceğimiz yere ulaştık. Bu yer dağınık, sapha , Nemrut dağının eteklerinde bir yerdeydi. Nemrut dağı iri başlı bir zürafanın başı gibi uzaktan heybetli görünüyordu. Dört kardeş ,kendi arazilerinin başında ve besledikleri hayvanlarla geçimini sağlıyordu. Ev sahiplerin hepsi bizi sıcakkanlı ,samimi bir şekilde karşıladılar. İki odalı toprak bir evi bize önceden ayarlayıp hazırlamışlardı. Hanımlar, çoluk çocuklar yanımıza geldiler. Türkçe bilmediklerinden babam biraz tercümanlık yapıyordu. Ailenin içinde en büyükleri olan kızın adı Ayşe idi. Kütler Ayşe adına Aşey diyerek kısaltılmışı söylerlerdi. Aşey çok güler yüzlü olduğundan gülünce gözlerinin içi de gülüyordu. Aşey ‘e yöresel kıyafetleri olan üç etekli zubun ve başında altınları olan kasnakın çok yakıştığı görüyordum.
Aşey beni bir gün yanına alarak biraz uzakta olan bahçelerine götürdü. El işaretleriyle anlaşıyor, domates,biber, incir, yeşillik ,mısır topladık. Yorulunca harık başına oturup elma ,armut yedik. Aşey bana Kürtçe bir türkü söyledi. Sözlerini anlamama hiç gerek kalmamıştı . Yüreğe dokunmasını türküler iyi biliyordu . Sesi çok güzel ve yanıktı . Bende elimle sonunda Aşey‘i gülerek alkışladım . Ben Kürtçe bilseydim çok güzel sohbet edeceğimize inanıyordum.
Akşam kararmadan eve döndük . Toplanan sebzelerden bize de paylaştırdı.
Gece olduğunda evin damına yatakları sererdik. Ay ve yıldızlar Işıl ışıl geceyi aydınlatıyordu. Ağustos böceklerinin sesi çok sesli koro gibiydi. Babam her akşam yanımızda ,burada geçirdiği güzel günlerini anlatır, bu aileninde iyiliklerini de öve öve bitiremezdi . Gecelerimiz uzun hikayelerle devam ederdi.
Babamın küçük cep radyosundan arkası yarın “Çalıkuşu “ piyesini dinlemeyide hiç kaçırmazdım.
Yıldızları seyrederek açık havada uykuya dalmak anlatılmaz güzeldi. Çocukluğumdan belli buna bayılırdım. Sabah erken kalksanda insan çok dinç oluyordu.
Bu temiz ,genleri bozulmamış insanları tanımak beni çok mutlu etmişti. Babama yıllarca evlerini açmış ,sofralarını sermiş, ailelerini güvenerek teslim etmiş , gönlü gözü tok harika insanlarmış. Tanıdıktan sonra daha emin oldum. Orada kırk gün kalmıştık. Ayrılırken hepimiz çok hüzünlendik. Bu tatil çocukluğuma gönderilen ikramiyeli bir hediyeydi bence. Elli yılı aşmış bu tatilin ruhumun derinliğine yerleşmiş olduğunu gördüm. Bazı şeylerde kalem bile yoksun kalırmış anlatımda ,görüp yaşanılması lazım diye düşünüyordum.
Feride
27-02-2022
Krefeld