-Yürürken fundalıklarda bir tilki -Gördü kıvrılarak gelen yılanı -Sokacak yine beni bu deli deyip, bilgeliğini sorguladı. -Bağışlamadı yılan kaçıp kurtulacağı alanı tilkiye. -Yaklaştı zahirini akıtacağı mesafeye kadar. -Başladı tilki kendisiyle konuşmaya. -Dedi ne yaman kekliklermiş onlar öyle. -Demek her yiyenin ömrünü uzatabiliyorlar. -Fakat nerede bende o takat gidecek kadar oralara. -Meraklandı yılan daha gelmeden burnuna kokusu. -Ayağı kınalı kekliklerin. -Unuttu birden bire karışan aklıyla. -Sokmayı tilkiyi şah damarından. -Nedir bu keklik meselesi tilki kardeş? -Sorma dedi tilki. -Duydum ki Erzurum yöresinde yayılır sulanırlarmış. -Her kim yerse etinden bir tike. -Atarmış kulacını yüzyıl ötesine. -Kim istemez görmeyi yüzyıl ötesini. -Fakat gel görki gitmek var oralara. -Neylersin ki kalmadı dizlerimde derman. -Alıp götürecek kadar beni oralara. -Peki nasıl gidilirmiş oraya diye sorduğunda yılan. -Çok kolay şu gördüğün boğazdan. -Bir gemi kalkar karşı tarafa. -Geçtiğin zaman boğazı bir kez. -Açılır yollar önünde birer birer. -Artık seçimi kalmıştır sana. -Peki bu gemiye nasıl binilir? -Ya ezilirsem birilerinin ayak altında. -Senki bu dağları karış karış bilensin. -Çıkmadı önüne daha boy ölçüşecek birisi. -Birde sorarsın şuracıktan gemiye nasıl gidileceğini. -Gururunun okşandığını gören yılan. -Öyle,ya geçerim şuracıktan giderim gemiye. -Vururum ayak altından başımı ezecek olanı. -Benki bu dağlarda yılanların şahı olarak dolanırım. -Çabuk olmazsan eğer kalkacaktır gemi birazdan. -Alamadan yılanlar şahını. -Geçip gidecektir Erzurum’a kadar. -Kalacaktır o zaman kınalı keklikler başkalarına. -Ve onlar olacaktır uzanacak olan yüzyıl ötesine. -Yürüdü yılan gemiye doğru. -Unuttu vedalaşmayı bilgenin aklıyla. -Vardığında geminin bağlı olduğu limana. -Göremedi kimseleri ayak altında dolanan. -Atladı bir çırpıda geminin güvertesine. -Buldu kendine kuytu bir yer. -Mahzendeki şarap fıçıları arasında. -Kalktı gemi limandan bir zaman sonra. -Alacaktı karşı kıyıdan yükünü. -Açılmak için dev dalgaların boğuştuğu okyanus sularına. -Vardığında gemi karşı kıyıya. -Gördü yılan başlatacağı yolculuğun uç noktasını. -Bu yoldu onu götürecek olan. -Erzurumlu kekliklere. -Süzüldü bir delikten aşağı doğru. -Vardığında gemi karşı kıyıya. -Attı kendini gemiden aşağı. -Kayboldu çalılıklar arasında. -Bıçkın bir delikanlıydı Halil. -Avlardı dağlarda her türlü börtü böceği. -Hatta yakalamıştı bir keresinde bir kıraç yılanını,da. -Yapmıştı derisinden beline kemer. -Nede yaman övünürdü avcılığıyla. -Bir gün yine avlanırken bir fundalıkta. -Karsılaştı birden bire bir yılanla. -Anında olan bu karsılaşmada. -Atmadı kimse geriye adım. -Ya hep yada hiç dedi her ikiside. -Halil sezinledi işin tehlikesini. -Ístediki önce yılan açsın yolu. -Yılansa hiç oralı olmadan esirgemedi bakışını. -Kendisine yol verecek olan Halil,den. -Karşılıklı bakışmalardan sonra. -Íkisininde yüreği atmaya başladı. -Halbuki her ikiside korkusuz bilinirdi. -Kendi bulundukları mekanda. -Sonunda öyle bir an geldi ki. -Kimin ilk hamleyi yapacağı merakı sardı her ikisinde. -Halil yılan derisinden kemer yapmayı, -Yılansa kınalı kekliklerin ömür uzattığını çoktan unutmuştu. -Her ikiside can telaşesindeydi. -Sonunda sabrı tükenen yılan. -Atladı Halil,in üzerine bir kaplan gibi. -Halil,se boş olmayıp, tam tersi çok görmüştü böylesi oyunları. -Yakaladı gırtlağından o anda yılanı. -Sıktı olanca gücüyle boğazını. -Fakat almıştı bir kez kendisini yere serecek olan zehiri. -Elleriyse kilitlemişti boğazından yılanı. -Atmıştı sanki o anda anahtarını suyun derinliklerine. -Her ikisininde üzerinde dönmeye başlamıştı gök kubbe. -Gördüler sisler arasından kendilerine doğru gelen bir yaman tilki. -Bir fırsat bulduğunda diyecekti yılan. -Sendin bu işi başıma açan. -Fakat çıkaramadı sesini kerpeten gibi boğazını sikan parmaklar arasından. -Sadece gülümsemekle yetindi. -Düştü o anda toprağın bağrına. -Sadece iki damla kan. -Uçtu bir keklik sürüsü üzerlerinden. -Kanat çırparak öldüren vadiye doğru. -Ve benimdi bu vadiler bir zamanlar. -Ta ki keklikler burunlarını kana bulayana kadar dedi tilki. -Ve bir bakış fırlattı ölümlüler diyarına. -Bir seher vaktinde çıktı kısmetini aramaya. |