2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
615
Okunma
Y...’den
Zihnimizin dnsı yapı taşı galiba çocukluk... Hatırlamakta zorlansa da insan yayla göçlerini, bir belgeselde Sarı Keçelilerden kalan son göçerlerin hikayesini izlersin, en yakın 1500 yıllık bir hikayeyi dinler ve yaşar gibi ruhunuzu kımıldatır yerinden, zihninizi sarhoş eder. Yeri gelir gözlerinizi bile nemlendirir bu son çağın tüm teknolojik kablolu kablosuz renkli renksiz bir çok görselinin yanında.
Belki de bu yüzdendir şehirlerin boğması kırda çocukluğunu geçirenleri. Apartmanların hapishaneye benzemesi belki de bu yüzden, kendimizi kümese konulmuş tavuk gibi hissetmemizin nedeni bu yüzden değil midir?
Toprağın anlattıkları, yolların, kayaların, dere tepe yokuşların inişlerin, küçük derelerin, büyük ırmakların anlattıkları... Yosun tutmuş kayaların dili en büyük şair olsa gerek. Cansız ama bir şekilde lisanı olan bir şey değil midir ki doğa, tabiat ana dediğimiz.
Hiç bir şeyin eski tadı yok ki... Bulanıyoruz, bunalıyoruz yaşamdan... Bitiş çizgisine her şeye rağmen, çevremize, ailemize, çocuklarımıza, akraba ve komşularımıza rağmen daha çabuk varmak için içimizde deli taylar koşturuyor, zihnimiz kalbimize adrenalin pompalıyor..
Basamakları daha çabuk adımlayıp çıksak ne olur ki.. Varsak bilinmezin kenarına.. Ve artık hiç özlemek nedir bilmesek, hayal nedir bilmesek bilinmezin yurdunda... Taş olsak mesela, insan kalmaktan iyi değil mi? Toz olsak mesela savrulup gitsek rüzgarla...
Bulunduğun yerde misin, düşündüğün yerde misin. Kalp ve zihin tersinden kavuşacak elbette birbirine.. İkisi de aynı yöne giderse hasret mi olur, ayrılık mı olur, ayrılık olmayınca kavuşmak ne demek, olmasın daha iyi değil mi?
Yeni Dünyadan çok çabuk sıkıldım, çok çabuk bezdim, zaten insan hayatı kaç yıl ki evrenin zamanını düşününce.. Zihnimize dar gelirken her türlü güncel görüntüler, dipsizliğe ve sonsuzluğa bir an önce erişmek istediği daha büyük değil mi sizde de?
Cennet cehennemden bize ne, günahımız yok ki eski anlatılardaki Tanrı hesaba çeksin bizi. Cennet memnun etmeyecek, cehennem üzmeyecek bengilleri, kim ne derse desin...
Lakin hep çocuk kalmanın özlemi de son nefese değin bırakmayacak yakamızı. Doğa hiç bir zaman bırakmayacak bizi, bilim kurgulardaki ruh ve zihin aktarımı gerçekleşse bile robot bedenlere, yine de özleyeceğiz işte 2-3 yaşımızdan 7-8 yaşımıza kadar ki zamanları...
Ah ölüm, biraz acele etsen ne olur. Öyle diyor ya şairler, hadi seni bekliyorum, bağrım açık alnım açık, hançer ol karşıma çık, bilmem ne ol sırtıma saplan vb vs... Böyle bir şiiri vardı bir üstadın. Şimdi onlar ölü, yani bilinmeyen yerdeler.
Ah bilinmeyen, bilinmeyenler hadi alın bengilleri, kurtarın şu çağın girdabından, yaşamın işleyişinden, her türlü hal ve hareketinden, söz, duyum, özne, nesne, fiilinden alıverin bizi yurdunuza, ruhumuzun ve zihnimizn gerçek yurduna çekiverin bizi...