Yok, okuyamıyorum ne zamandır bir şiir. Belki de haklısınız, şiir okumayı bilmiyorumdur. Olabilir, ülkemizde kaç yıl zorunlu eğitim var ise okudum, hem de fazlasıyla, kimi zaman oldu çift dikiş geçtim. Hiç bir okulda ve bölümde de şiir nasıl okunur diye bir ders almadım. Belki böyle bir ders edebiyat Fakültelerinde de yoktur. Olacağını da düşünmüyorum. Ben olsaydım da koymazdım böyle bir ders zaten. Nasıl okunursa okunsun değil mi şiir? Peki siz, şiir nasıl yazılır diye hiç ders aldınız mı? Ben şahsen almadım lakin vermeyi düşünüyorum. Deliye her gün bayram misali, belki birkaç enayi bulurum kendime öğrenci diye. Nasılsa para almıyorum veya para dağıtmıyorum ders verdiğim için… bu aralar parasal konuları çok düşündüğümden midir bilemiyorum aklıma ne geldi? Devlet para dağıtmaya başlamış ya edebiyatçılara… hangi kritere göre, ya hu edebiyatçının parayla alakası ne, zaten edebiyatla ilgilenenler az çok karnı tok, sırtı pek kesimlerdir… Bana fakir yazar ve şairler de var demeyin, o fakir şair ve yazarların ki edebiyatçılık değil ki, onların ki bir başka aşk… 1200-1300 yıl önce olsa idi büyük ihtimal şu Göktürk dikilitaşlarını yazan ustalara para vermemiz gerekirdi. Adam lar öyle bir yazmışlar ki 1000 yıllardır yankılanır durur çekiç ve çivi sesleri kulaklarımızda.. Bizimkiler de iş mi yani hem kağıda yazsınlar hem de üstüne üstlük devlet para versin? Ki ihtimal, mülakata göre seçiyorlardır şair ve yazarları. Kim desteklenecek kim desteklenmeyecek diye mezarından bir kaç üstat ve usta şair yazar kaldırıp soruyorlardır inşaallah. Konu nereden nereye geldi okudunuz mu? Eğer bu soruyu cevaplamaya çalışıyorsanız, şu an bu kelimeleri de okuyor olmalısınız. Anlamadıysanız, baştan bir daha başlayın okumaya efendim. Ben gayet açık anlatım meramımı. Ben serbest şiir okumayı beceremediğimi yıllar evvel olmasa da yakın yıllar içinde belirtmiştim. Serbest şiir görünce bir türlü okuyamıyorum. Bunun şiir yazanlar veya şiirin türü ile alakası yok. Çünkü serbest şiirin kapısı bir türlü bulamıyorum ki, kapıyı bir bulsam müsaade isteyip dalacağım içeri ne anlatmış şair, anlamaya çalışacağım veya okumaya işte. Peki hece şiirinin kapısı, kapıya giden yolları belli midir? Bana aruzdan maruzdan bahsetmeyin, kedinin erişemediği ciğer gibidir aruz benim için. Yüzde doksan dokuz nokta dokuz aruz da bir hece şiiridir sonuçta. Gerisi hurafe bir bakıma da. Yok develerin ayak sesleri, yok demircinin çekiç sesleri. Allah aşkına ya, ben bu yazıya Merhaba Anadolu diye başlayacaktım.. nasıl buraya geldim bir bilsem. “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”Mehmet Akif ERSOY Öncelikle hani şairlerin bu kısmı düşünürmüş epeyce virgüldü, noktaydı, ünlemdi diye ya ve bu yüzden bir türlü şiirlerini bitiremezlermiş. Doğru mu bu konu, yoksa şehir efsanesi mi? Yukarıda İstiklal Marşımızın kapısı olan mısralar var değil mi? Ve kapı sonuna kadar açılmış… istersen okumayacağım de…”Korkma” dan sonra virgül mü var, ünlem mi? Ben ünlem olanını tercih ettim eğer böyle bir hakkım varsa tabii ki. çünkü internette bir çok sayfaya baktım, bu iki mısra için kiminde virgül, kiminde ünlem var. Neyse… Korkma! : – Neden korkmayacağım veya korkmam mı gerekiyor? “…Sönmez bu şafaklarda yüzün al sancak”:- sanki ben söner diyorum. Peki ya şairim, sonra? “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.” Allah Allah… ne yurdu, ne üstü ne ocağı ya hu… Kapıdan sora sora girdik muhteremler. Çünkü, sor diyor şair, sen sor ki ben de cevaplayayım. Şair, okuyucusuna bir aile büyüğü gibi yaklaşıyor ve o anlamadan daha karşısına oturtturup derse başlıyor… yaşar gibi anlattığını yaşatıyor sanki yeniden yanına okuyucusunu da alıp… Neyse... Ninem beşyüz altına satılmış bir esirdi, Dedem beşyüz altını sayan bir derebeyi: Köpek kanı, kurt kanı biri birine girdi, İkisinden meydana çıktı bir kurt köpeği. Faruk Nafiz ÇAMLIBEL. Şair, “nine”sinden başlamış anlatmaya, ninesinin “esir” olduğunu…. Siz hiç meraklanmıyor musunuz? Esir? Başına ne geldi de acaba esir düştü? Kim sattı, kim aldı? Bu kıtada, nine, dede, köpek, kurt, kurt köpeği… peki burada hiç hakaret var mı birisine, “köpek” deyince bir insana bizim kültürümüzde hakaret etmiş olmuyor muyuz? Hadi onu geçtim, şair kendisini de tanıyor, ben köpeğim lakin kanımda kurt kanı var demede. Bir de bu şiirin son mısrası var ki bir okur olarak beni bitirdi. Daha bir insan nasıl anlatılabilir ki diye yüreğimle alkışladım şairi ve dua ettim ahir ömrü için de. Neyse… “İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:” Necip Fazıl KISAKÜREK “Aylardan Ağutos, günlerden Cuma,” Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU “Dostlarım, toplanın öldüğüm zaman;” Orhan Seyfi ORHON “Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere” Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI “Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra” Ümit Yaşar OĞUZCAN “Artık demir almak günü gelmişse zamandan” Yahya Kemal BEYATLI Büyük Çağrı Bir gün bir mektup gelecek Zarfsız, kağıtsız, pulsuz. Vurulacak kapınız, Çağrılacaksınız Hani mektuplar yazarlar: Bizim küçükken soğan sularıyla yazıp da Kibritlerin ateşine tutup okuduğumuz Hani şu masum sevi pusulaları gibi. Bir yazı harfsiz, hecesiz. Tutacak ateşinize bir gizli el, Belirecek imla… ve sökmeye çalışacaksınız… Hani askere çağırırlar, işte öyle? “Bilmem.. şu … vakte… kadar.. Filan.. yerde.. Filan..saatte… Birliğ.. inize..” Yekinip şöyle doğrulmaya çalışacak Ve düşüneceksiniz. Ve bitecek artık bütün savaşlar. Zeki ÖMER DEFNE Sustuk sabırla, her şeyi öğrettiler bize. Mehmet ÇINARLI “Takvimdem bir yaprak kopardım kızım” Haşim Nezihi OKAY “Çalındı nekkare, çözüldü sancak” Haluk Nihat PEPEVİ “Yok’ta noksan aranılmaz” Halil SOYUER “Var Allah’ım bir şey var bu toprakta” Fazıl Hüsnü ÇAĞLARCA “Yaş otuz beş yolun yarısı eder” Cahit SITKI TARANCI “Budanmış bir ağacın dalları gür mü büyür?” Bilal COŞKUN “Geceleyin bir ses böler uykumu,” Ahmet Kutsi TECER “Gel kardeşim, engelleri birden aşalım, gel,” Ali Ulvi KURUCU “Ellerin yurdunda çiçek açarken” AbdurRahim KARAKOÇ İlgili şiirlerin giriş mısralarından bir demet sundum hepimize, türlü renkte, türlü kokuda…. Daha güzel şiirler yazmak, daha etkili hitap etmek şiirde ve hatta okurun yakasından tutup kapıdan içeri çekebilmek için ilk mısrada... Allah’a emanet… Bu yazıyı bugün yazsam yüzde 60’ı herhalde çöp olur. Not.6/10/2020 |