7
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1665
Okunma


Ortasından dere geçen mahalledeki insanlar huzurluydular.
Zengini de yoktu, fakiri de. Herkesin kendine göre bir işi vardı. Tencereleri kaynardı.
Güneş başını alıp gittikten sonra mahallenin yeni yetme gençleri dere üzerindeki köprü de buluşur, gecenin geç saatlerine kadar sohbet ederlerdi.
Genelde okulda olanları anlatsalar da, bazen yeni filizlenen aşklarından bahsettikleri de olurdu.
Üzerlerine bazen yağan yıldızların, bazen de karların, yağmurların altında tatlı sohbetleri her gün devam ederdi.
Tek sıkıntıları, tek korkuları Aga Fehim’di gençlerin.
Fehim de bu mahalledendi. İlkokulu bitirince, “baba ben okumayacağım” demiş babası da hiç itiraz etmeden, O nu bir oto tamircisinin yanına çırak vermişti. Geçen yıllarda işi öğrense de, huysuz kavgacı biri olmuştu. Kendisine Aga Fehim denmesinden hoşlanırdı. Mahallede O nu seven de vardı, sevmeyen de.
“Fehim mert bir delikanlıdır .” diyenlerde olurdu,
“Ne o? Önüne gelenle kavga ediyor, itin teki ” diyenlerde…
Aga Fehim işten gelince elini yüzünü yıkar, giydiği beyaz gömleğin üstten dört düğmesini açar, siyah yeleğini, siyah pantolonunu giyer, sivri burunlu yüksek topuklu Çarşamba işi ayakkabılarının topuğuna basar, ya kahveye, ya da meyhaneye gitmek için çağanoz gibi yan yan yürüyerek köprübaşına gelirdi. Mevsim kışsa paltosunu giymez omzuna atardı. Onun karşıdan geldiğini gören gençlerin neşesi kaçar, korkuları artardı.
Aga Fehim gençlere takılmadan gideceği yere gitmezdi. Gelir; anlamlı anlamsız bir şeyler anlatır, konudan konuya geçer, gençlerin ya gırtlağını sıkar, bazen tokat atar, yere yatırır bağırırdı:
“Dinleyin lan beni! Bana Aga Fehim derler.”
Dinleyen, dinlemeyen, söylediklerini anlayan anlamayan gençler başlarını sallar, -gülme- ifadesi verebilmek için yüz kaslarını zorlarlardı.
Bir gün hep olduğu gibi Aga Fehim göründü karşıdan. O nu gören gençler sohbeti kestiler. Aga Fehim geldi, sağ elini sol göğsünün üstüne koydu, hafifçe eğildi:
“Merabayın gençler”
Gençler oturdukları yerden kalkacak gibi yapıp, tekrar oturdular. Aga Fehim her zaman onları ilgilendirmeyen konuşmalar yaptı. Gençler başlarını salladılar, yüzlerine zoraki tebessümleri kilitlediler. Gençlerden birinin başı önde düşünüyor, konuştuklarını dinlemiyordu. Aga Fehim fark etti.
“ Sen” dedi. “Ulan it sen beni dinlemiyor musun?”
Yakasından tuttu altına aldı. Yumruğunu kaldırdı:
“Hadi yine acıdım. Ağzını burnunu dağıtmayacağım. Aga Fehim konuşurken herkes dinler”
Bıraktı genci gitti.
Arkadaşları, teselli etmek isteseler de, orada duramadı evine gitti.
Evlerine geldiğinde yemek yeniyordu. Sofraya oturmadı. Babası:
“ Gelsene, görmüyor musun yemek yeniliyor.”
“Tokum ben.”
“Ne toku? Sokaktan şimdi geldin. Ne zaman nerede ne yedin ki? ”
Cevap vermedi sustu.
Babası sinirle:
“ Zıkkım ye. O zaman dersine çalış.”
Genç derslerine de bakmadı. Gözlerini kilitledi yolu gören pencereye. Abisini bekliyordu.
Gördü. Geliyordu.
Koştu kapıyı açtı. Sarıldı abisine ağladı, ağladı. Abisi susuncaya kadar bekledi kardeşini:
“Şimdi anlat bakalım. Ne oldu?
“Abi babam, annem duymasın ama.”
" Tamam sen anlat şimdi."
Aga Fehim’i olanları uzun uzun anlattı abisine. Rahatlamıştı.
...
Gençler yine köprübaşına oturmuşlar sohbet ediyorlardı. O gencin abisi köprüdekilerin göremeyeceği bir yerde bekliyordu. Biraz sonra geldi Aga Fehim, O gence döndü:
“Akıllandın mı lan? Aga Fehim konuşurken O nu herkes dinleyecek. Öğrendin mi? Öp bakalım elimi”
Fazla bekleyemedi gencin abisi. Fırladı yerinden Aga Fehim’in yakasından tuttu, altına aldı. Kaldırdı kolunu:
“Sen bu ağızla mı kardeşime İT dedin?”
Vurdu ağzına.
“Sen bu gençlerin gırtlaklarını mı sıkıyorsun?”
Sıktı gırtlağını.
“Sen- beni herkes dinleyecek- mi diyorsun? O zaman Şimdi de sen beni dinle. Bundan sonra bu köprüden geçmeyecek, bu gençleri rahatsız etmeyeceksin.”
Tekrar vurmak için elini kaldırdı.
“Tamam mı?”
“Tamam” dedi Aga Fehim.
" Bir daha yapmam"
Bıraktı gencin abisi üzerinden kalktı.
O günden sonra yolunun üstü olsa da o köprüden geçmedi Aga Fehim. Yolunu uzattı. Yukarılardaki köprüden geçiyordu artık kuru derenin karşı yakasına.
Yine gömleği beyaz üstten dört düğmesi açık, yeleği pantolonu siyah, ayakkabısı Çarşamba işi miydi?
Mahalleli de bilmiyordu. Gençler de…