1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
657
Okunma
ilkin, ne güzel kelimedir. şöyle bir bakınca, o zerafet gözünün içinden okunuyor denir ya, öyle. onun yerine başlangıç kelimesini tevazu gösterip yazımın en kendini nimetten sayan yerine atasam nasıl derler, pek anlamlı bir iş olmazdı. çünkü benim asla rasyonalist bir çehrem olmadı. bu halimi geçenlerde ikaz aldığım bin dokuz yüz on ikinci kişi, "sizinle ne zamandır rasyonalist bir noktada buluşamıyoruz," dediğinde iyice emin oldum. kendime acıma halim nedeniyle bu haldeymişim, bir de depresyonda olabilirmişim. tespit tespit üstüne, oysa insan doğası gereği her inancı sahiplenebilir. diyelim bundan sonra ben karpuza inanıyorum desem kim ne diyecek? belki toplum içinde zaten pek iç açıcı olmayan saygımlığım adına bir çivi de daha çakmış olurum. o kadar.
yine dağıldı konu, bir kapı kapanma sesi duymasam, bir de cengiz özkan olmasa iyice terkisini almış gelin olacaktı yazım. hem neden saklanacakmışım? yazmak soyunmak işidir, utanacak ne, kim, olay, yer kaldı? buyrun hayatım, heveslerim, acım, bir de aylardır yatağa bağımlı babam, onu da anlattım kaç kere, biri çıkar da birlikte çığlık atarız istedim. geçen ölse miydi acaba dediğimi yazmak için, bunun itiraf yeri tam olarak burasıdır. Allah’ım neden bunca neden?
laf salatası bunlar, ben ne olduğumu bilmiyor olmasam bile, hislerimi canıma ve dişime takıp öyle gezdiriyorum. çünkü bir hüzün var ki içimde ona ilkin, nerede başladın, diye sorsam, bayılacakmış, olmasa bile fenalaşacakmış gibi geliyor.
çıkmaz sokak yürüyüşüme yine başladım. beni birazcık olsun bilenler, anlayacaktır, bir daire çiziyorum şu an ve ne zamandır söyleyeceklerim içimde dur dediğim bir yolcudur. ben onu aç bilaç bıraktım, bir nevi ölüme terk ettim. yoluna engel koydum, dur dedim ona dur, bekleyelim, belki her şey geldiği gibi gider. "karpuza inanır, sana inanmam," dedi. o da beni yazıyormuş meğer.
youtu.be/WtfFw8m2j3w