29
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1795
Okunma

Kontrolsüz öfke, bir tufan… kasırga…
Karşısına çıkan her şeyi darmadağın eden… kırıp döken… çoğunlukla da dilin ve bedenin kontrolden çıktığı, insana en yakışmayan duygu çıkışıdır.
Her duygumuz gibi öfke de var zaman zaman yaşadıklarımız içinde. Baş edilemeyen kızgınlıklardır asıl çıkış nedeni. İşin ilginç tarafı ‘öfke sahibi’nin kendini ‘mutlak haklı’ görmesinin sonucunda o fırtına geçinceye kadar ( varsa ) hata payının ona anlatılmasının imkansızlığıdır. Hatta bazen hiçbir zaman bunu kabul etmemesidir!
NE ZAMAN ÖFKELENİRİZ?
En temel nedenleri ‘anlaşılmadığımızı’ düşünmemiz ve ‘değersizlik’ algısının bize yansıtıldığını hissetmemizdir. Bu, tamamen bir algıdır ve çoğunlukla kişilerin kompleksleriyle de çok ilişkilidir.
Buna rağmen öfkelenmenin doğal olduğu durumlar da yaşanır. Kişi;
- Hakkının yendiğini düşündüğünde,
- Kaybetmek üzere olduğunu fark ettiğinde,
- Çaresiz kaldığı, çözüm üretemediği durumlarda… bu duygular içsel bir tepki olarak yaşanır.
Hatta bu duygu karşıya hissettirilir de… Dozu ayarlandığında haklı bile görülebilir kişi.
Oysa dominant kişilerin (bu yapılarını kendi dar çevrelerine kabul ettirmiş olmalarının alışkanlığıyla) bunu bir hak gibi görmeleri ve öfkelenmelerinin tek nedeninin karşısındakiler olduğunun anlatımı olan:
- Sinirlendirmeyin beni! ( sizin görevini beni sakinleştirmek!... )
- Bak ne kadar kızdırıyorsunuz beni!... ( aslında böyle yapmasanız ben kızmam, sebep sizsiniz!...)
- Kızacağımı biliyorsan neden yapıyorsun? ( Sen sadece benim kabul ettiklerimi yapabilirsin, haddini bil!.. Yoksa kızarım!..) gibi karşısındakini ‘yok sayan’ bakış açısıdır fitili ilk ateşleyen.
Bunların benzerlerinin ve daha da ‘haddini aşmışların’ yaşandığı gerçeği bize de bazı şeyleri ( o kişiyi çok yakından tanımasak bile) çok açık söyler. Bu kontrolsüz tepkiyi verenler genellikle:
- Kendini sorgulamadan doğrudan okları karşıya yönlendirenler,
- Sorumluluk almayanlar,
- Beklentileri çok olan ve karşılanmadığını düşünenler,
- Hırslarını kontrol edemedikleri için kendilerini sürekli ‘daha yukarıdakiler’le kıyaslayanlar,
çabuk, çok ve kontrolsüz öfkelenirler.
Yapılan çalışmalar, sosyal becerisi ve çevresi güçlü olan, mesleklerinde yeterince doyum kazanan, kendini karşısındakinin yerine koyabilen kişilerin yaşadıkları öfkeyi kontrol etmekte daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor.
Çevrelerindeki yerleri ne olursa olsun, özgüveni yüksek kişilerin yaşananları daha geniş çerçeveden değerlendirebildikleri için ‘ bir olaya/ bir söze’ takılıp kalmadıkları, hırslanıp karşı tavır geliştirmektense ‘yaşananlardaki payına düşünme süreci’ne girdiklerinde kendiliğinden sakinleştikleri gözlemlerle not düşülmüştür.
ÖFKELENMENİN NEDENLERİ:
- En önemli nedenlerin başında aile içinde yaşananları örneklemek ve ‘öfkelenenin kazandığı’ algısını geliştirmek,
- Yaşadıkları sosyal çevrede bu tavırların ‘bir güç gösterisi’ olduğu bilincine sahip olmak,
- Sorunları konuşarak çözmedeki yetersizliği kapatmaya çabalamak,
- Zamanlamayla ilgili yaşadığı sıkıntılardan dolayı yanlış değerlendirmeler yapmak,
- Duruma ya da konuya yeterince hakim olamamanın verdiği hırsa kapılmak!..
Bütün bunlar, zaman içinde ‘meziyet’ gibi algılanan bu yanlış tavrın, küçük yaşlardan itibaren fark edilerek uygun ve zamanında müdahalelerle aza indirilmesi, hatta zamanla kontrol etmesini öğretilmesi mümkün olabilir.
Ne iyi insanlar ‘öfkeleri’ nedeniyle hayatta neler kaybetmişlerdir!..
Bu yapılarının kendi hakları kadar başkalarının da ‘hakkı’ olduğunu, herkes böyle davranırsa ‘neler olabileceğini’ düşünmeye başlamaları bile iletişimin kurulmaya başlanacağının ilk işareti olabilir.
“ Öfkeye sarılmak, birine atmak için kavradığınız bir sıcak bir kömür parçası gibidir: YANAN ASLINDA SİZSİNİZDİR! “ Buddha
Kontrolsüz öfke, sağlıklı düşünmeye engel olduğu için kişinin mutlaka bir şeyleri kaybetmesine neden olur. Önemli olan bunu görebilmektir.
‘Öfke baldan tatlıdır.’ diyenlerin bu atasözü üzerine çok düşünmeleri gerektiği kanısındayım.
Aslında affetmek, öfkeyi yatıştıran ilk ilaçtır…
Şifamızın daim olması dileğimle… Sağlıkla ve huzurla kalın…
NOT: Teşhis konmuş ve tedavi gerektiren durumlar, bu değerlendirmelerin dışındadır.
23.06. 2020 Serap IRKÖRÜCÜ