Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL

MUKAYESE

Yorum

MUKAYESE

15

Yorum

5

Beğeni

0,0

Puan

2353

Okunma

Okuduğunuz yazı 2.5.2020 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
MUKAYESE

MUKAYESE

Öğretmenler ve doktorlar, çocukluğumdan bu yana benim için hep birer masal kahramanı olmuşlardır.

Hemen her çocuğa denildiği gibi bana da büyüdüğünde ne olacaksın diye sorulduğunda, iyi hatırlıyorum hiç istisnasız öğretmen ya da doktor olacağımı söylüyordum. Sanırım bunun temel nedeni her iki mesleğinde doğrudan insana dönük insanla ilgili olmasıydı.

Çocuk psikolojisindeki bu tip eğilimlerin en temel ölçüsü, çocuğun çevresindeki rol modellerden etkilenmesi ve bu etkilenme ölçüsüne göre meslek tercihinin oluşmasıdır. Öğretmen ya da doktor olma isteğime takılmış olan bazı aile dostlarımız çocuk olduğuma bakmazsızın yüzüme karşı ve acımasızca, -ne zaman sorsak öğretmen ya da doktor olacağını söylüyorsun? Halen kararını değiştirmemişsin, diyerek benimle akıllarınca alay ederlerdi. İşte o zaman sinir olur susar ve içimden size göstereceğim derdim. Henüz ilkokula giden bir çocuktan daha nasıl bir cevap vermesini istiyorlardı, onu da anlamış değildim? öğretmen veya doktora alternatif olarak söyleyeceğim en fazla asker ya da polis falan olurdu muhtemelen daha ne olacaktı?!’’ Kalkıp ta Quantum fiziğinin mekanik boyutunu ve onun atom altı parçacıklarının moleküler yapısını inceleyen bir fizikçi olacağım diyecek halim yoktu ya, hayret bir şeydi. Bu gıcık verici sorgulama ve alaycı konuşma sonrasında asıl sinir olduğum şeye sıra gelirdi, göster bakıyım amcalarına durumu!’’

Hanımlarınızla birlikte evimize misafir olarak gelmişsiniz oturun güzel güzel çayınızı kahvenizi içip sohbetinizi yapın, daha neyin peşindesiniz?’’ Bu neyin merakı anlamıyordum. Ama yok, illa görecekler!’’ Birde utanmadan şarlatanlık yapıp hep bir ağızdan göster göster deyip elleriyle de tempo tutuyorlardı! Üstelik aile büyüklerim araya girip, -lütfen biz böyle şeyleri doğru bulmuyoruz çocuğun gelişimi açısından hoş şeyler değil bunlar, deyip müdahale ettiği halde, yine de ahbaplarımız aymaz bir anlayışla ille de görmek istiyorlardı. Doğal olarak geriliyor ve haklı olarak neyle mukayese edilip neyin tatminini yaşayacaklarının kaygısını yaşıyordum. Sanırım hanımlarına hava atmak istiyorlardı. Gerçi benim meslek seçimimle ilgili tercihimi alay konusu yaptıkları için öfkelenmiş ve bir şekilde göstermeyi istiyordum ama böyle ulu orta değil. Nihayetinde benimle eğlenip moral bulmak isteyen ahbaplarımızın, bazen gördükleri karşısında moralleri bozuluyor ve karı koca kendi aralarında küçük tartışmalar yaşıyorlardı.

Daha çocuk olmama rağmen bu iki saygın mesleğe dönük ilgim kuru bir heves den ibaret değildi. Bunun için derslerime çok çalışmam gerektiğini biliyordum. İlkokulu İstanbullun iki ayrı ilçesinde ve semtinde okumak zorunda kalan bir öğrenci için karne not ortalamam oldukça iyiydi. Ahbaplarımızın ısrarla görmek istediği karnemin morallerini bozmasının sebebi sanırım kendi çocuklarının karnesiyle benim kisini mukayese etmelerinin bir sonucuydu.

Evet, iki ayrı ilkokul değiştirmenin yani, yeni bir öğretmen, yeni sınıf arkadaşları ve farklı bir okulda yeni bir eğitim dönemine başlamanın öğrenciyi ne şekilde etkiyeceği ve psikolojik sonuçlarının neler olacağı, konun uzmanlarınca tartışılabilirdi. Ancak bu iki ayrı ortama dönük uygulanan eğitim metotlarının bir uzmana gerek kalmadan çocuğun algı düzeyine inen olaylara dönüşmesi, öğrenciye sosyolojik açıdan gözlem yapabilme fırsatını sağlayacağı tartışmasız bir gerçekti.

İlk öğretmenimle ikincisi yani son öğretmenim arasında eğitmenlik noktasında çok ciddi kalite farkı vardı. Pedagojik eğitim almamış mesleki deformasyon ve tükenmişlik sendromu yaşayan şiddete eğilimli son öğretmenimin bizleri ya da en azından beni olumsuz yönde etkileyen en kötü davranış ve düşünce biçimi biz öğrencilerini birbirimizle mukayese etmesiydi. Örneğin: sınıfta başarılı öğrencilerle başarısız olanları birbiriyle kıyaslayıp başarılı olanlara açıkça övgü dolu sözler söylerken başarısız öğrencileri resmen aşağılayıp hakaret ederdi. Oysa sınıfın başarı ortalaması çok düşüktü ve bu kesinlikle öğretmenin suçuydu. Çünkü sınıfta başarılı öğrenci sayısına göre başarısızların oranı çok daha fazlaydı. Peki, içlerinde benimde olduğum az sayıdaki öğrencilerin başarılı olmasının nedeni neydi?!’’ Asla, öğretmenimizin eğitmenlik kalitesi veya bizlerin diğer arkadaşlarımızdan daha akılı olduğumuz gibi özel bir nedenle ilgili değildi. O başarılı olan öğrencilerin başarısının araksında yatan tek etken anne veya babalarının öğretmen olması ya da evlerinde tahsilli abi veya ablalarının olmasıydı. Nihayetinde, bu durum benim içinde geçerliydi. O dönem bizim evde kalan öğretmen dayım lise ve üniversite okuyan ağabeylerimin sayesinde ödevlerimi zorlanmadan yapıp, derste anlamadığım ya da çözemediğim problemleri onlara danışarak evde kolayca çözebiliyor olmamdı. Kısacası öğretmenimizin okuldaki eğitmenlik açığını evdeki eğitimli büyüklerimiz kapatıyordu.

Aile fertlerinden teorik destek alamayan böyle bir şansa sahip olamayan diğer öğrenciler de doğal olarak geride kalıp derse olan ilgileri giderek azalıyor ve konulara konsantre olamayıp sınıftaki diğer arkadaşlarından kopuyorlardı. Bu durumdan kendisine dönük öz eleştiri yapıp genel durumu rasyonel ölçüde sorgulaması gereken öğretmenimiz o arkadaşlarımızı başarısız olarak görme kolaylığına kaçıyordu. Doğal olarak, kötü karne notlarından dolayı, o arkadaşlarımız da muhtemelen aileleri tarafından aşağılanıp azar işitiyorlardı.

Oysa o arkadaşlarımız da ailelerinden destek alma noktasında bizim kadar şanslı olabilselerdi ya da doğru bir eğitimci tarafında sağlıklı öğrenim süreci yaşaya bilselerdi inanıyorum ki birçoğu tahsil hayatlarını devam ettirerek doktor, mühendis, hukukçu vs gibi ülkenin ihtiyacı olan sosyal statüsü yüksek mesleklerde başarılı olup, bu millete hizmet etmiş olacaklardı.

Gerçi ülkemiz özelinde ve o yıllarda okuyup öğretmen doktor vs olsalardı bile iyi eğitim alamamış, dolayısıyla insan hakları ve demokrasi kültürü gelişmemiş kuş kadar beyni olmayan insanların demokrasiye müdahalesiyle sakıncalı damgası yiyerek fişlenip o görevlerinden uzaklaştırılır ya da o mesleklerin sadece hayaliyle avunabilirlerdi. Ama olsun böyle bir risk olsa bile kaliteli bir eğitim her zaman iyi bir eğitimdir.

Aynı ilkokulun, aynı sınıfında, aynı öğretmen tarafında eğitim alan sınıf arkadaşlarımın birçoğuyla öğrenim hayatımın diğer evrelerinde bir daha hiç karşılaşmadım. Bu da arkadaşlarımın önemli bir bölümünün tahsil hayatlarını devam ettirmediğini ve bu tercihlerinde öğretmenin ne kadar belirleyici bir rolü olduğu görülebiliyordu.

Elbette ki insanın hayattaki başarısı, diplomayla sınırlı değildir. Ancak doktor, mühendis, hukukçu vs gibi sosyal statüsü yüksek meslekleri seçmiş insanların mesleklerini sürdürebilmelerinin veya mesleki başarılarının arkasında onlara iyi bir eğitim veren donanımlı öğretmenlerin olmasının önemli bir önceliği ve ayrıcalığı vardır.



Serhat BİNGÖL 02.05.2020

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Mukayese Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Mukayese yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MUKAYESE yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Den(iz)
Den(iz), @den-iz
4.5.2020 09:19:22
Serhat bey, güne gelmiş yazınızı geç de olsa tebrik ederim. Fazla vakit bulamadığımdan yazı ve şiirlerden uzak kalmaya başladım maalesef.

Yazı içinde öğretmenin pedagoji eğitimi almadığından( Pedagojik eğitim almamış mesleki deformasyon ve tükenmişlik sendromu yaşayan şiddete...) bahsetmişsiniz. Ama pedagojik formasyon almadan öğretmen olunamaz diye biliyorum ben. Bu eğitim kişiye fayda sağlamamış olabilir.

Bunun dışında ülkemiz şartlarında bölmenin ve bölünmenin yıllardır farklı şekillerde sancısını çekiyoruz ve sizin de yazınızda değindiğiniz gibi bu durum eğitimden, ruhsal çöküşe kadar her alanda olumsuz etkilenmiş bu toplum yarattı ve yaratıyor.

Güzel yazınızı yeniden tebrik ederim.

Sevgilerimle...
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
3.5.2020 20:16:47


Değerli Serhat Bey...
İyi ki bu güzel yazıyı yazıp paylaştınız bizlerle.
Teşekkür ve tebrik ediyorum.
Edebiyat Defteri benim için vazgeçilmez.
Ki ben bile beni yorarken artık alıştı hani herkes benim alıngan mizacıma.
İyi ki buradayım.

Daimi saygılarımla değerli şahsınıza.
Yinsani
Yinsani, @yinsani2
3.5.2020 19:05:07
Abim öncelikle, yazılarında can sıkıcı bir sıkıcılık var, çıtanı aşağıya doğru kaydırıyorsun..Nasıl güne düştü bilmiyorum? Senin kaleminin bu olmadığını biliyorum az çok, o yüzden yazının yüzde 70 ini okuyabildim.Yüzde otuzunda birdirbir oynayarak atlamalar yaptım...

ve pilot olacaktım :) köyde bakardık gözyüzüne yükseklerde uçak seslerini duyar, arkasında bıraktığı o beyaz dumanın yavaş yavaş kaybolmasını izlerdim.. pilot oldum amma biraz gönlümüz pilot biraz da aklımız uçuyor sadece.

ilkokulu senin gibi iki ayrı okulda okudum, ilkokul 3 ün sonuna kadar köyde ve o öğretmenimizden iki defa okkalı tokat-dayak yediğimizi hatırlarım, hatta birinde bir iki arkadaşımız altına etmiş bile olabilirdi, üç kişiydik işte.. belki de bendim altına edenlerden biri tam hatırlayamıyorum.. zaten topu topu 12 kişi ya vardı öğrenci ya yoktu... sonradan kapandı ilçeye gittik işte..

1- üç kişi okulun duvarlarına kömür ve çimenle cin ali çizmişiz..dayağın kaynağı buydu.
2- hafta sonu sanırım sapanla kuş avlamaya çalışırken cam mı kırdık nedir, tam hatırlamıyorum..

4-5.sınıflar harikaydı, okul müdür büyük amcamın çocukluk arkadaşıydı.. bizde kuraldır, önce kendininkini döversin, el'in çocuğunu değil.. o yüzden eti senin kemiği benim usulünce ondan da dayak -tokat yediğimi hatırlıyor gibiyim..

en son dayağımı üni de çakallar saldırdı 1'e 8-9 :)) tanrıdan 8-9 un içinde benden olanlar da varmış da hele o urfalının yaptığı civanmertliği hala unutamam, o olmasa ne olurdu bilmem.... ucuz atlattık sadece kulaktan kan geldi...ben de o nerden geldiği belli olmayana tokatın avred modülüne girişmiştim.. kıvrım kıvrım kıvrandı da herkes ucuz atlattı yine de..

okul deyince bunlar geldi aklıma.. diğer boyutuyla teşekkür ve taktir belgelerinin sıralaması.. sevdalar çocukluk aşkları.. onlar da bir başka hikaye..

doktorlar garip insanlardır hastanelere kimse düşmesin isterim. sağlıkta şiddeti zaten hafta ayda bir basına çıkarak yaşıyorlar görüyoruz.. yeni kanun çıktı umarım artık yaşanmaz veya daha az yaşanır..

geçenlerde ben yaşlarda biri tvitere ı teşekkür takdir belgeleri ve aldığı karneleri sıralamış , gençlere öğüt veriyordu, mühendislik mezunuyum gördüğünüz üzere şoförlük yapıyorum diyordu araba koltuğundan...

bu ülkeye en büyük zararı imam hatip temelli öğretmenler ve diğer meslek gruplarının vermiş olduğu hissi bende her gün büyüyor..

bu güzel veya hem hüzünle hem de özlemle yaşattığın karışık anıları bana yaşattığın için teşekkür ederim..

hepimizin hikayesi biraz ortaktır ülkemizde..
saygı ve huzurla...
Bir Eflatun Ölüm
Bir Eflatun Ölüm, @bir-eflatun-olum
3.5.2020 16:10:11
Eleştirilmek, her insanda farklı etki bırakıyor diye düşünüyorum. Kiminin azmini kamçılarken, kimini içine kapanık, daha da başarısız bir birey haline getiriyor.

Israrla üniversite tercihlerimi görmek isteyen bir aile dostumuz, parmağını bir okulun üzerine koyup “boşuna tercih harcamışsın, burayı kazanamazsın sen” demişti. O parmağı oraya koyduğuna pişman ettim. Kazandığımda teşekkür etmiş ve bu başarıyı kendisine borçlu olduğumu söylemiştim. Ben unutmadım, ama eminim o da unutmadı bunu. Kimi insanlar, hudut tanımıyor maalesef!

Yazdıklarınızı okudukça, inanın geçmişte yaşadığım birçok şey canlandı zihnimde. Bazı meslekler, o ruhu taşımayan insanlar tarafından yapılmamalı diye düşünüyorum. Öğretmenlik, bunların başında geliyor.

Yazdıklarınız yine, öyle çok yönlü, anlamlı ve düşündürücü idi ki; sayfalar dolusu yazılabilir üzerine.

Paylaşıma teşekkür ve gün başarınıza tebrikle Serhat Bey...
AYSE KAVAK
AYSE KAVAK, @aysekavak
3.5.2020 16:02:55
Güne yakışan yazınızı kutlarım
SelimADIM
SelimADIM, @selimadim2
3.5.2020 01:02:55
Çocukken en sevmediğim sorulardı.Anne baba mukayesesi,meslek mukayesesi...ve inan hiç bir çocuğa sormadım sormam da...yazı su gibi aktı gitti.Tebrikler usta
mirim
mirim, @mirim
3.5.2020 00:14:26
Mükemmel bir yazı ! Peşinen kutluyorum.
İnan bana duygulandım. Çünkü kendimden çok fazla şey buldum.

Aynen dediğin gibi öğrenci psikolojisini bilmeyen ve aslında her şeye rağmen çok sevdiğim ve saydığım, elim bir kaza sonucu kaybettiğimiz ilkokul öğretmenimizin yıllarca mağduru oldum.

İlkokul 4. sınıfta, bütün öğrencileri tek tek kaldırıp, sen okumaya devam et, sende gelecek var, sen okulu bırak, nasıl olsa senden bir şey olmaz gibi yorumlarından ben de, sen ortaokula gitme ayakkabı boya şeklinde bir yorumundan nasiplendim. Haylazdım, tembeldim ama hiç bir çocuk bu kadar aşağılanacak, küçük düşürülecek ve kendine olan güveni baltalanacak kadar değersiz hissettirilmeyi hak etmez.

Uzun yıllar sonra dersaneye bile gidemeden, ilk girişimde kazandığım üniversite sonucunu öğrendiğimde saniyesinde o hocam geldi aklıma. Sen oku sende gelecek var dediği pek çok öğrenci ise üniversiyeti kazanamadı. Ve sanırım üniversite 3. sınıftayken çarşıda karşılaşıp bir çay içmiştik. Ve ben bu sözünü hatırlattım ona. Bir an durdu, böyle mi dedim dedi, evet dediğimde, hata etmişim, özür dilerim dedi. Bu özür üzerine içimden keşke hatırlatmasaydım dedim. Ve bu sözün beni kamçıladığını, üniversiteyi kazanmamda rolü olduğunu söyleyerek onun üzüntüsünü hafifletmeye çalışmıştım. Ama yalandı. Hep içimde yara olarak kalmıştı.

Belki beni anlayan, motive etmeyi bilen bir öğretmenle çok daha başka bir yerde olabilirdim.

Bence öğretmenlerin de çok çok iyi bir eğitime ihtiyacı var.

Yazının güzelliği ve yeri taktire şayan...

Tebrikler Serhat...
Serkan BOL
Serkan BOL, @serkanbol
3.5.2020 00:00:35
Okuduğumda güne geleceği belliydi. Kutlarım Serhat Bey.

Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Serap IRKÖRÜCÜ, @serap-irkorucu
2.5.2020 23:19:47

İnsan o kadar karmaşık bir canlı ki aynı anne babanın çocuklarının bile ( hatta ikizlerin ) birbirlerine kutup kadar zıt olabildiği düşünüldüğünde çocuk gelişimini klişeleşmiş birkaç maddeye sığdırmak ne kadar uygun olur, tartışılır.

Her canlının biricik olduğundan yola çıkarak onların melekelerinin ve yeteneklerinin
( kurallara heba edilecek kadar ) sınırlanmadan yaratıcılıklarını arttırmak ama en önemlsi de onlara gelecek kalıpları biçmemek gerekir.

Bunca yıllık gözlemimde 'geleceği sipariş edilmiş' çocukların neredeyse tümünün kariyerli anne - babaların çocukları olduğunu gördüm. Bunun ardında da çocuklarının yapabilirlikleri ya da idealleri değil ebeveynlerin kendi egoları yatar. Öğrencinin 'olmak istediği mesleği' kendine yediremedikleri için önlerine set koyup 'balığı kavağa çıkmaya zorlayan ve buna göre de onun başarısını belirleyen' bir sistemin içinde ömürleri boyunca onları arkadaşları, varsa yeğenleri - kuzenleriyle kıyaslarlar.

'Özgür birey' nutuklarının NLP uzmanlarınca atıldığı, bu konuda yazılanları okuyarak çocuk yetiştirmeye çalışan, onun her kararını sıkı sıkı denetleyen hatta mümkünse onun adına karar veren 'eğitimli' birçok anne -baba, geleneksel kültür içinde çocuğunu büyüten, 'benim aklım ermez çocuğum, sen en iyisini bilirsin' diyerek çocuğuna sorumluluk yükleyen kadim anne - babanın yanında çok eksik kalır.

Bugün kendini mesleğinde ispat etmiş birçok 'büyüğün' ya dediğim gibi ikinci aile tipinin ya da egolarını kontrol altına alabilmiş 'gerçekten eğitimli' anne babaların çocukları olduğu görülür.

Bu süreçte öğretmenin yerine gelince... 'doğru zaman - doğru insan - doğru yer' üçlemesinin yaşandığı öğretmendir insanın hayatına dokunan. Bu, her eğitim sınıfında olabilir.

Paylaşımlarınızda çok güzel konular yazıyorsunuz, öncelikle bu seçki başarınızı içtenlikle kutlarım.

Konuya gelince... üzerinde yazılacak o kadar çok şey var ki... başlı başına kitap yazılır.

"Elbette ki insanın hayattaki başarısı, diplomayla sınırlı değildir." Hem de öyle!...
Bu cümle yazının odak cümlesiydi bana göre...

Kaleminize sağlık Serhat Bey.
Saygılarımla.

Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
2.5.2020 22:48:53
Değerli kardeşim, insanın en büyük şansının 'iyi bir öğretmen' olup olmadığından emin değilim, ama ruh sağlığı yerinde, çocuğunun kıymetini bilen ve yeteri kadar kültürlü ana-baba olduğundan eminim...
Çünkü insanın temellerinin atıldığı çocukluğunda karşılıklı olarak birbirini koşullayan zihin ve psikoloji hemen hemen başka bir şeye göre biçimlenmez, nitelik kazanmaz...
Elbette hem ana-babayı hem de çocuğu kuşatan ekonomik, teknolojik ve kültürel koşulların belirleyiciliği de aynı anda göz önünde bulundurulmalı; mesela 50 yıl öncesinin Türkiye'si ile bugünkü Türkiye'nin şekillendirdiği ve zeka seviyeleri aynı olan çocukların genelde hedeflerine ulaşabilme şansları aynı olamaz...
Yani bugünkü doktor, mühendis ve hukukçu adaylarının gelişen Türkiye'nin imkanları ve bu imkanların bilincinde olan, dolayısıyla psikolojisi ve kültürü buna göre koşullanan ana-babalar en belirleyici şanslarıdır...
Öğretmen olsa olsa bunu bilincinde biri olarak söz konusu dengeyi gözeten, koruyan ve el verdiğince ana-babaya rehberlik de yapan kişidir...
Değerli kardeşim, bir çok yönden düşünülecek ve uzun münazaralara müsait bu konu hakkında şimdilik bu kadar...
Sevgi ve saygılarımla.


asude_vuslat
asude_vuslat, @asude-vuslat
2.5.2020 21:05:05



"Öğretmen, geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur. "

tüm ögretmenlere selamlar ve sevgiler

mesleğini layıkıyla icra edenlere...

çocukların başını sevgiyle okşamayı ihmal etmeyen tüm öğretmenlere...

Minos
Minos, @minos
2.5.2020 17:11:36
Dünyanın en şanslı çocukları bence ilk okul öğretmenlerinin
Meslek aşkı ve bilgisi sevgiyle beslenmiş öğretmenlere düşen çocuklar
Benim gözlemim bu izlenimim bu
Mutlaka hepsi çok iyi yerlere geliyor
Öteki Şair
Öteki Şair, @otekisair
2.5.2020 16:52:09
Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.

HERKES BU SÖZÜ BUARAYA KADAR EZBERLEMİŞ HALBUKİ DEVAMI BU ŞEKİLDE ;

Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.





KÖY ENSTİTÜLERİ ADNAN MENDERES TARAFINDAN KALDIRILDI EĞER O OKULLAR DEVAM ETSEYDİ ŞİMDİ TÜRKİYE DÜNYANIN EN GELİŞMİŞ ÜLKELERİ ARASINDA YER ALIRDI
BUNUN SİYASİ BOYUTUNA GİRMEK İSTEMİYORUM AMA ŞUNU BELİRTMEK İSTİYORUM DÜN DÜNDE KALDI BUGÜN NEDEN BU CÜMLENİN DEVAMI YOK ''Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. ''
HEP EZBERLENMİŞ BİR TABİR TABİR EFENDİM EĞİTİM SİSTEMİ YANLIŞ PEKİ DOĞRUSU NEDİR ?
KALİTELİ BİR EĞİTİM NASIL OLUŞTURULUR
BUNU ANCAK BU CÜMLENİN DEVAMINI İYİ KAVRAMAKLA MÜMKÜNDÜR

HÜRMETLE
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci, @ahmetzeytinci
2.5.2020 11:23:31
İlkokul eğitimi ve öğretimi çok önemli gerçekten. Ben de bu dertten çok çekmiş bir insanım. Altı tane öğretmen değiştirmiş bir öğrenci olarak düşüncelerine hak veriyorum. Hele de ilkokul öğretmeninden zaman zaman şiddet görmüş birisi olarak sana katılmamak elde değil. İlkokul öğretmeninde benim aradığım en temel özellik sevecen olması ki ben bulamamıştım bunu kendi öğretmenim de, daha sonrasında bütün ortaokul lise ve üniversite hayatımda bunun sıkıntısını çektim diyebilirim... Bazı çocuklar hakikaten çok zeki hemen algılıyorlar anlatılanları, ancak burada öğretmen anlattığı konu veya dersi sınıftaki en tembel veya aptal çocuğa ne kadar anlatıp özümsetebiliyor ona bakmak lazım. Öğretmenin başarısı burada gizlidir işte sanırım... Güzel bir yazı olmuş. Kutlarım içtenlikle...
Serkan BOL
Serkan BOL, @serkanbol
2.5.2020 01:51:11
Elbette öğretmenin eğitim hayatını belirlediği yadsınamaz gerçektir. Onun için öğretmenlik mesleğini yapanlar öncelikle mesleğini sevmeli sonrasında olmazsa olmazı idealist olmalı.

Çocuklara yapılan kıyas çocukların psikoloji nasıl bozulduğu büyükleri tarafından bilinse belki bu mukayeseden vaz geçerler.

Değerli bir paylaşımdı. Kutluyorum Serhat Bey.

Saygılarımla....
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL