10
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1373
Okunma

Türkiye’nin her köşesinden Eskişehir’e gitmek için çıktılar yola. Dört katlı sarı binanın önünde sıra oldular. Yıl 1966, Ekim ayının17 nci günü.
Annelerinin, babalarının ellerini öptüler. Amcalar, dayılar, ellerini sokup ceplerine para koydular. Onlar giderken, sevenleri bindikleri otobüslerin eksoz gazına bıraktılar gözyaşlarını.
Çiçeği burnunda 830 delikanlı.
Dörde ayırdılar. Hepsine birer numara verdiler.
Yer gösterdiler; burası yatakhane, burası yemekhane, burası dershane.
Zor geldi gurbet önceleri. Yastıklarını gözyaşlarıyla ıslattılar.
Alıştılar sonraları. Ekmek bu kapının sonundaydı.
Tanıştılar.
Yaşanmışlıkları benziyordu birbirlerine. Aynı yöne bakıyorlar, aynı hayalleri kuruyorlardı.
Gün oldu bir tek sigarayı paylaştılar duman, duman.
Mezun oldular.
Her biri başka başka İllerde başladı göreve.
Onlar ÜÇ ARKADAŞ, üç gardaştılar.
İlk işleri ailelerini yanlarına almak oldu. Sıkıntıları, yoklukları son buldu.
Mürüvvet girdi devreye evlendiler. Çocukları oldu.
Hiç unutmadılar birbirlerini. Gittiler, geldiler hep görüştüler.
Birisi içkiyi severdi, öteki güreşi, diğeri saz çalardı, türküler söylerdi yanık yanık.
Gün geçti, devran döndü. Emekli oldu üçü de.
Güreşen hastalandı. Dermansız dert yataklara düşürdü Onu. İçkiyi seven de, saz çalan da ziyaret ettiler.
“Merak etme iyi olacaksın.” Dediler.
İyi olamadı güreşen. Her geçen gün daha da kötüleşti.
Hastaneye kaldırdılar. Umut yok dedi doktorlar.
İçki içen ziyaret etti. Kurumuştu vücudu. Konuşamıyordu.
Güreşen gözlerini açtı. Zorla elini kaldırdı. Üç parmağını gösterdi.
Parmağını önce arkadaşına uzattı, sonra kendi göksüne dokundu.
Tekrar üç parmağını gösterip, iki elini kaldırdı. Başını sağa sola salladı.
“Sen geldin, ben burada yatıyorum. Niye diğer gardaşımız yok ki.” demek istiyordu.
İçki içen, saz çalan arkadaşını aradı. Gördüklerini anlattı:
“ Çabuk gel. Gardaşımız çok kötü seni görmek istiyor.”
“ Gelmem.” Dedi ağlayarak “Gelmeyeceğim de. Onu o halde görmek istemiyorum. O benim hafızamda minderlerdeki fırtına, beraberliklerimizdeki o neşeli haliyle kalacak.”
Güreşen öldü.
İçki içenle, saz çalan yıllardır konuşmuyorlar…